|

Simurg’un sesi Acem soluğu Anadolu

Kopuz sanatçısı Coşkun Karademir yönetimindeki The Secret Ensemble (Sır Topluluğu) ilk albümü Kuşların Çağrısı'nda Mahsa Vahdat'ı ağırladı ve geleneksel İran Sufi müziği ile geleneksel Türk Sufi müziğini harmanladı. Karademir, İran'ın şiir bakımından Türkiye'nin ise müzikal açıdan güçlü olduğunu söylüyor.

Yeni Şafak ve
04:00 - 4/09/2016 Pazar
Güncelleme: 21:35 - 3/09/2016 Cumartesi
Yeni Şafak

Arifler kervanının yolu çokluk pazarından Vahdet tepesine doğru bir yolculuktur. Bu yolculuklarında hedeflerine tıpkı Attar'ın kuşları misali değişik vâdilerden geçerek ulaşırlar ve nihayetinde o otuz kuşun kendileri (Si-Murg) olduğunu idrak ederler. Ferîdüddin Attar'ın Mantıku't-Tayr'ına atıfta bulunan Kuşların Çağrısı, son zamanlarda dinleyebileceğiniz en iyi sufi albüm. Albüme kısa bir önsöz yazan yazar, Prof. Dr. Mahmut Erol Kılıç'ın da dediği gibi bu albümde geleneksel İran Sufi Müziği, geleneksel Türk Sufi Müziği ile buluşuyor. Bektâşîdevr-i revânı ile Mevlevî bayâtîâyini, Hicaz nefes ile Son yürük semai yine bu mecliste bir arada. Bu güzel albümde İran'ın en önemli vokallerinden Mahsa Vahdat, kopuz sanatçısı Coşkun Karademir yönetimindeki The Secret Ensemble (Sır Topluluğu) ile bir araya gelerek o güzel nefesleri Neşe Demir ile birlikte seslendiriyor. Bu güzel topluluğu daha yakından tanımak, İran ve Türk sufi müziğinin bağlarında dolaşmak için Mahsa Vahdat, Coşkun Karademir, Neşe Demir, klasik kemençe sanatçısı Mustafa Selçuk Erarslan ve duduk sanatçısı Emre Sınanmış ile söyleştik.



AKLIMA İLK O GELDİ


İran müziğiyle ilgili araştırma yaptığı yıllarda Mahsa Vahdat ile tanışan Coşkun Karademir, böyle bir albüm projesi hazırlamak istediğinde aklına ilk gelen ismin de o olduğunu söylüyor ve şöyle devam ediyor: "Çünkü o bizim yapmaya çalıştığımız şeyi halihazırda İran'da yapıyordu. Geleneksel ve bize uygun bir müzikal yapısı var." Sır Topluluğu'nun da çok yeni bir oluşum olduğunun altını çizen Karademir, ilk konuklarının İran olduğunu ama ilerleyen zamanlarda farklı konu ve konukları ağırlayacaklarını şimdiden müjdeliyor.



İRFANDA BİRLEŞİYORUZ


İran'la olan birlikteliğin nasıl bu kadar sıcak olduğunu da "İran daha çok şiir üzerine güçlü bir yapıya sahip. Biz de müzik üzerine güçlü bir yapıya sahibiz. Temel olarak yani. İcra mantalitemiz bence biraz daha farklı ve açık. Şiirsel olarak ortak yanlarımız çok fazla. Tasavvuf ve irfan birleştirici unsur. Ortaklık gönül evlerinden başlıyor. Çok aşırı benzer yanlarımız yok. Duyguları ifade edişlerimiz farklı ama duygu ve hissiyat olarak çok benzerliğimiz var. Sazlara ve makamlara yansıyor. Bu kaynaşmanın sıcak olmasının tek sebebi de bu" sözleriyle açıklıyor.







GELENEKTEN GELEN İNSANLIRIZ


"Kuşların Çağrısı, klasik bir sufi müzik albümü değil. Neyin on metre yukarıdan duyulduğu albümlerden hiç değil. Şu ana kadar anlaşılan sufi müzik albümlerinden aykırı bir şey. İçeriği, düzenlemesi farklı. Kendini anlatması, ifade etmesi gerekiyor. İçinde güçlü bir müzik var. Güçlü şiirler var. Onların gücü bile kendini anlatmaya yetiyor aslında. Eserlerin orijinalliğine çok fazla dokunmadan çaldık. Gelenekten gelen insanlarız. Bu hassasiyetlerle büyüdük. Bu eserler bize emanet" diyen Karademir, albümde ilk üç eserin (Hafız, Mevlana ve Bektaşi nefesi) sırasıyla olmasının bir irfan yolculuğu olduğunu, bu bilinçle ayrılıkları ortadan kaldırıp gönül evlerini çaldıklarını kaydediyor.



KENDİMİ EVİMDE HİSSEDİYORUM


Mahsa Vahdat, İran'da yaşıyor ama konser dolayısıyla göçmen kuş misali dolaşıyor. Daha önce birkaç isimle bir araya gelip albümler yaptı. Hepsinde de çok güzel işler ortaya koydu. Sır Topluluğu'yla olan çalışması hakkında ne düşündüğünü sorduğumuzda "Türk müziğini İran müziğine çok yakın buldum. Kalbimle de hissettim. Bu iki müzik ve kültür arasında gerçekten çok güçlü bağlar var. Türkiye'deyken kendimi evden çok uzakta hissetmiyorum. Tam tersine kendimi evimde hissediyorum. Türk müziklerini ve enstrümanlarını dinlediğimdeyse kalbime işliyor" yanıtını veriyor. Vahdat'ın dileği Türkiye ile daha çok müzik yapmak.



İLK KEZ TÜRKÇE OKUDUM


Vahdat, Hazıf, Rumi ve diğer klasik şairlerin şiirleriyle içli dışlı. Onların şiirlerini, sözlerini besteliyor. Bununla ilgili "Onların sözleri modern İran'da zamansız kelimelerdir. Onların mesajları hiçbir dine, coğrafyaya ve ırka bağlı olmaksızın tüm insanlığa ait. Onları her okuduğumda yeni hazineler keşfediyorum. Onların sözleri özgürleştirici, yaklaşımları çok insancıl. Bu yüzden yıllardır onların şiirlerini müziğime uyarlıyorum" yorumunda bulunuyor. Kuşların Çağrısı'nda ilk kez Yunus Emre'nin Aşk Bezirganı şiirini Türkçe okuyan Vahdat, "Onun şiirindeki mistik yaklaşımı çok sevdim. İlk defa Türkçe söylemek benim için çok güzel bir deneyim oldu. Bence yunus Emre Türk halkı için de çok önemli bir şair" diyor.



Mesajımız köklerimizi hatırlamak


Klasik kemençesiyle albümde yer alan Mustafa Selçuk Erarslan, "Albümün öncelikli mesajı kökenimizi hatırlamak üzerine kurulu. O kökenin muhtevası nedir, tarih boyunca nasıl anlaşılmıştır... Bu anlayışı gönül imbiğinde saflaştıran bir öz haline getirmiş gönül ehillerinin söyleyişlerini, deyişlerini, düşüncelerini müzik yoluyla tezyin etmiş insanların esasen ne demek istediklerini öncelikle kendimiz anlamaya çalışıp sonra da mümkün olduğunca insanlarla paylaşıyoruz. Bu amaçla oluşturulan repertuar, üzerine titreyerek 8 ay süren bir çalışmanın ürünü olarak karşınıza çıktı" diyor.



Dystopia yepyeni bir proje


Sadece bu proje için değil enstrümanını eline aldığı her an içinde büyük bir heyecan ve yepyeni seslerin titreşimlerini hissettiğini söyleyen Emre Sınanmış, on yıllık bir duduk ustası. Müziğe ilk 1999 yılında mey çalarak başlayan Sınanmış,


şu an heyecan verici başka bir proje üzerinde çalışıyor. Sınanmış, "Dystopia" adını verdiği bu yeni proje için "Dystopia,


üzerinde çalıştığımız belki de ilklerden biri denebilecek bir iş. Tür olarak adını koyamadığımız müzik ve görselliği içimizden


geldiği gibi bir anlayışla sunmayı planladığımız bir çalışma olacak. Önümüzdeki aylarda tüm dünyanın beğenisine sunmayı planlıyoruz" diyor.



Sazımızda İran etkisi var


İran'ın da Türkiye'nin de coğrafyalarında farklı kadim kültürleri barındırdıkları için şanslı kültürel zenginlikte iki ülke olduğunu söyleyen solist Neşe Demir, sözlerine şöyle devam ediyor: "Dillerinden müzikal yapıya, müzik aletlerinden çalış-söyleyiş tekniklerine kadar benzerlikler çok dikkat çekici. İki ülkenin de tarım toplumundan sanayi toplumuna geçişleri yakın zamanlara tesadüf ettiğinden müzik tekniği bakımından da yakınlıklar var. Bizim bağlamamız Orta Asya kökenli bir saz olmasına rağmen Anadolu'ya geliş yolu üzerinde İran'dan etkilenmiştir. Müzikte komşu kültürleri göz ardı ederek yapılan hiçbir tespit doğru kabul edilemez. İran müziğinde komşuları Hintliler, Afganlar, Türkmenler ve Azeriler'in etkileri ne kadar doğal ise Türk müziğinde de Rum'un, Arap'ın, Gürcü'nün ve Anadolu'daki tüm kadim kültürlerin etkisi de o derece önemlidir."


#Acem
#Simurg
#Coşkun Karademir
#The Secret Ensemble
8 yıl önce