|

Sürgünde baba olmak

1869’da Azerbaycan’da doğan, ömrünün büyük bölümünü Türkiye’de siyaset ve düşünce dünyasına katkı sunarak geçiren siyaset adamı, hukukçu, yazar ve gazeteci Ahmet Ağaoğlu’nun ailesine 100 yıl önce sürgünde yazdığı mektuplar İş Bankası Yayınları arasında çıktı. Malta’dan eşi ve çocuklarına gönderilen mektuplar sürgün günlerinde yaşanan sıkıntılara rağmen umudun hiç tükenmediğini gösteriyor.

Ömer Yalçınova
04:00 - 15/06/2021 Salı
Güncelleme: 08:42 - 15/06/2021 Salı
Yeni Şafak
Ahmet Ağaoğlu Atatürk ile birlikte
Ahmet Ağaoğlu Atatürk ile birlikte

Ahmet Ağaoğlu’nu daha çok siyasi hatıralarından tanıyoruz. Onun oğlu olan Samet Ağaoğlu’nu da öyle. Baba oğul, neredeyse hayatları boyunca hiç boş durmamışlar. İkisi de sürekli çalışmış ve üretmiş. Bu yönleriyle aslında baba-oğulun yazdığı hatırat kitaplarından birçok şey öğrenilebilir. Zira onlar hayatı bütün olarak düşündükleri için, siyaseti ele alırken hayata ve insana, hayat ve insanı işlerken de siyasete dair çıkarımlarda bulunuyorlar.

Ahmet Ağaoğlu’nun sürgündeyken ailesine yazdığı mektuplar ilk defa yayımlandı. Kitabı yayıma hazırlayan Ömer Erden, isabetli bir seçimle kitabın ismini Gözümün Nurlarına Mektuplar diye koymuş. Tabi Ağaoğlu bu “nûr-i didelerim” ifadesini daha çok kızları Taze ve Süreyya hanımlara mektup yazarken kullanmış. Eşi Sitare ve kız kardeşi Humay için genellikle “azizim”, oğulları Abdurrahman ve Abdüssamet için “aziz oğullarım” ya da “sevgili oğullarım” hitabını tercih etmiş. Fakat şu kesin Ağaoğlu için eşi, evlatları ve kardeşleri göz nurudur. İşte Ağaoğlu’nun okuyucusuna yol göstericiliği buradan başlar: Onun ailesine verdiği önem. Mektuplarda zaten Ağaoğlu’ndan ziyade onun ailesi için düştüğü kaygıları okuruz. Başka bir ifadeyle Ağaoğlu’yla ailesi arasındaki duygusal bağı… Bu bağın içinde Ağaoğlu’nun taşıdığı babalık sorumluluğu dikkat çekicidir.

AİLEM VE VATANIM DER HER MEKTUBUNDA


Ağaoğlu bütün mektuplarında “ailem” ve “vatanım” der. Vatandan kastı sadece Türkiye değildir. Vatan deyince Kafkaslar diye andığı Azerbaycan’ı da kasteder Ağaoğlu. Her mektubunda ailesi ve vatanı için dua eder. Çünkü Azerbaycan’da Ağaoğlu’nun akrabaları ve dostları vardır. Kardeşi Hüseyin sık sık Azerbaycan’a gidip gelir. Bir nevi Ağaoğlu ailesinin bir ayağı İstanbul’da, diğer ayağı Azerbaycan’dadır. Zaten Ağaoğlu biraz da Azerbaycan için yaptığı çalışmalardan dolayı sürgündedir. Kendisi öyle düşünür. Oysa İstanbul’u İngilizler ele geçirdiğinde iyi-kötü, suçlu-suçsuz herkesi sürgün etmişlerdir. Ziya Gökalp, Süleyman Nazif, Prens Said Halim, Ahmet Şükrü, Celal Nuri İleri, Hüseyin Tosun… Milletvekili, bakan, gazeteci, düşünür, yazar… yani toplum üzerinde etkili olan herkes, bir şekilde İstanbul’dan uzaklaştırılmak istenmiştir. Ahmet Ağaoğlu’nda ise bu vasıfların hepsi vardır. Kendisi ilk mektubundan son mektubuna kadar masumluğunu ifade etmiştir. Bu yüzden defalarca İngiliz makamlarına yargılanmak istediğini bildirmiş ama hiçbirine cevap alamamıştır.

ÜMİDİ HEP DİRDİRİ

Mesele çünkü suçluluk suçsuzluk meselesi değildir. Ağaoğlu bunu bilmiyor muydu? Biliyordu. Fakat ailesi için ardına atıldığı kapılara vurmaktan bir gün olsun vazgeçmedi. Mektuplarda okuyucuyu en çok şaşırtacak şeylerden birisi de budur: Ağaoğlu’nun ümidi. O, sürgün boyunca bir tek mektubunda bile ümitsizliğe kapılmamış. Ya da kapıldığı ümitsizliğini, ailesine belli etmemeye çalışmıştır. Başvurulabilecek her makama, kişiye ulaşmaya çalışmıştır. Bu noktada da Ağaoğlu’nun babalığını görebiliriz. Ailesi için ayakta durmaya çalışan bir baba portresiyle karşılaşırız bütün mektuplarında. Çünkü o, biliyordu ki kendinde görülecek en ufak bir ümitsizlik, ailesini yıkacak, belki de dağıtacaktır. Adaletsizliğe sık sık isyan etmesi, “Bizim suçumuz nedir ki, ailemizden uzaktayız, burada mahpus hayatı yaşıyoruz” diye sesini yükseltmesi de bu yüzdendir. Oysa onun ve diğerlerinin vatanını sevmek ve vatanı için çalışmak dışında -eğer bir suçsa bu- bir suçları yoktur. Ağaoğlu’nun mektuplarından, sırf bu durumdan dolayı bile “vatan” mefhumunun, duygusunun, fikrinin ne kadar önemli olduğunu anlıyoruz. Çünkü vatan elden gidince, adalet hasıl olmaz, suçluyla suçsuz arasında fark kalmaz.


DÜRÜST VE MERT OLUN TAVSİYESİ

Mektuplardan Ağaoğlu’nun düşünce dünyasına dair fikirler de edinebiliriz. Örneğin o, çocuklarının eğitimine büyük önem veriyor. Sadece oğulları için geçerli değil bu durum. Ayrıca kızlarının okuması, okullarına devam etmesi üzerine de hassasiyetle eğiliyor. Fakat ince bir ayrım söz konusu burada: Ağaoğlu, diploma çılgınlığı içinde değil. Kendi ifadesiyle: “Fakat benim için terfi-i sınıftan [sınıf geçmekten] ziyade dürüst, doğru, mert ve annelerine itaat ve hemşirelerine [ablalarına] riayet eden olmaları daha kıymetlidir.” Bu cümleyi oğullarına yazıyor Ağaoğlu. Benzer ifadeler kızlarına yazdığı mektupta da geçiyor. Bence eğitim denilince Ağaoğlu, can alıcı noktaya parmak basıyor. Sınıf geçmek ve diploma sahibi olmaktan daha önemlisi “dürüst, doğru ve mert” olmaktır. Bu yüzden Ağaoğlu’nun ahlakçı olduğunu, hayata ve insana ahlakın penceresinden baktığını, ahlakı diğer meziyetlerin önünde gördüğünü söyleyebiliriz.

KENDİNE SANSÜR UYGULAR

Son olarak, Ağaoğlu’nun bu özel, hatta mahrem diyebileceğimiz mektuplarını daha iyi anlamak, tarihî, semantik, sosyolojik, antropolojik bağlamı içinde konumlandırmak istiyorsak, onun Mütareke ve Sürgün Hatıraları ve Ben Neyim gibi kitaplarını da okumalıyız. Ayrıca Samet Ağaoğlu’nun Babamın Arkadaşları ve Hayat Bir Macera’sını, Süreyya Ağaoğlu’nun Bir Ömür Böyle Geçti’sini ve Ali Suat Ürgüplü’nün yayına hazırladığı Şeyhülislam Ürgüplü Mustafa Hayri Efendi’nin Meşrutiyet, Büyük Harp ve Mütareke Günlükleri’ni de okumak gerekir. Çünkü Ağaoğlu mektuplarında siyasi konulara kolay kolay girmemiştir. Girdiğindeyse, sadece vatan ve millet için dua etmiştir. Bunun sebebi, mektupların İngiliz görevliler tarafından okunmasıdır. Zaten mektuplar iki haftada bir, o da zorlukla gelmektedir. Çoğu mektup ise, kaybolmakta, adrese teslim edilmemektedir. Öyle olunca Ağaoğlu, siyasi ve toplumsal konularda kendine sansür uygular. Sadece ailesiyle ilgili acil konuları yazar. Bu konuların çevresini, kapsamını, diğer boyutlarını, ismini saydığım kitaplardan edinebiliriz.

#Malta
#Ahmet Ağaoğlu
#Türkiye İş Bankası
3 yıl önce