|

Bir Osmanlı âlimi ne okur?

18. yüzyılda yaşayan bir Osmanlı âlimi olan Carullah Efendi'nin kitaplarına aldığı notlardan yola çıkarak Berat Açıl'ın editörlüğünde hazırlanan “Osmanlı Kitap Kültürü” adlı çalışma, bir Osmanlı'nın hayatından önemli kesitler sunuyor.

10:28 - 16/05/2020 Cumartesi
Yeni Şafak
Bir Osmanlı âliminin kitaba yaklaşımı günümüzden farklı.
Bir Osmanlı âliminin kitaba yaklaşımı günümüzden farklı.

Rumeli Yenişehir'inde doğup ilk tahsilini burada tamamlayan Carullah Efendi, 15 yaşında yine aynı bölgede Taşmektep adıyla anılan medreseye devam ederek ilmî kariyerine giden yolun ilk taşlarını döşemişti.

Kısa süreli bir İstanbul macerasının ardından rıhle geleneğine uyarak ayrılan Carullah Efendi, İskenderiye'den Kahire'ye, Mekke'den Medine'ye, Kudüs'ten Bağdat'a renkli İmparatorluk haritasındaki kadîm şehirlerin kütüğüne ismini kaydettirmişti. (Hicaz'da bir süre ikâmet ettiği için “Allah komşusu" anlamında “Cârullah" lakabını almıştır.)

Büyükayasofya ve Feyzullah Efendi medreselerinde müderrislik, Galata, Edirne ve Halep'te kadılık yapan, Osmanlı asırları boyunca pek çok örneğine rastlayabileceğimiz sıradan bu kadı-müderris portresini bizim için sıradışı yapan şeyse son nefesine kadar kendisine refakat eden kitaplar.

Cârullah Efendi'nin kitaba yaklaşımı her şeyi bedelini verip satın alan günümüz insanına oldukça ilginç gelebilir. O, kitabı “Allah'ın sunduğu en güzel nimetlerden biri" olarak değerlendiriyor ve sahip olduğu bir kitapla “şeref bulduğunu" söylüyordu. Ayrıca başkasından edindiği bir kitap için “bu fakirin nöbetine intikal etti" demesi onu bir emanet olarak idrak ettiğini açıkça ortaya koyuyor: “Bugün ben yazdım sahibiyim diye, bilemiyorum yarın kim yazacak sahibi olduğunu."

Her ne kadar kitaba sahip olmayı bir “nasip" işi olarak görse de bazen almadığı kitaplar için hayıflanmadan edemez. Mesela Hicaz'a giderken uğradığı Halep'te İbn Arabî'nin “Ankaü Mugrib" adlı eserinin bir şerhine rastlamış, 2,5 kuruşa kendisine teklif edilen bu nüshayı almadığına pişman olmuştur. Neyse ki Halep kadılığı esnasında bu şerhin müellif nüshasını bulmuş ve istinsah ettirmişti.

İbn Arabî hayranı bir âlim

Kahramanımızın İbn Arabî'ye hususî bir alakası olduğu söylenebilir, zira Şeyhül-Ekber'in bir eserinin iç sayfasında “72 ilme tam ve kâmil olarak şamil olan efendim Muhyiddin İbn-i Arabî" notunu okuyoruz. Ayrıca bu büyük sûfinin felekler ile nuranî âlemler arasındaki bağlantıyı açıklayan “Mevâki'un-Nücûm" adlı eserinin ikinci bir nüshasının Carullah Efendi'nin kütüb-i nefisesi arasında bulunması onun bibliyoman tarafına da işaret etmektedir.


Kitaplarını başta yangınlar olmak üzere su, güve vs. türlü tehlikelere karşı gözü gibi koruyup sakındığından emin olsak da Carullah Efendi'nin aldığı birtakım önlemler vardı, bunların başında da “Ya Kebikeç" geliyordu. Rivayete göre Süryanicede haşeratı yok etmekle görevli bir meleğin veya kitap kurtları şeyhinin adıdır Kebikeç. Üzerine yazıldığı kitaba herhangi bir haşerat, o melekten korktuğu yahut şeyhlerinin adına saygı duyduğu için zarar vermez. Tasavvufla alakalı bir kitabın başına “Ey Kebikeç, gel ve bu nüshayı haşerattan koru!", matematikle alakalı bir kitabın başınaysa “Ya Allah, Ya Hafız, Ya Kebikeç" ifadesini yazan Carullah Efendi'nin bu rivayetin doğruluğuna itimadının tam olduğunu söylemeye gerek yok sanırım!

Emeviye Camii'ndeki uyarı

Aynı zamanda Nakşibendiye tarikatine mensuptur ve sadece kitapların dünyasına dair notlar düşmez derkenarlara. Kendi iç âleminde yaşadığı bazı mühim hadise ve hesaplaşmaları da anlatır. Mesela Şam'da esma zikriyle meşgul olduğu bir anda kendisine bir hal gelmiş ve “Ey Gaffar ve Gafur olan Allahım, benim zamanımda bulunan bütün insanları affet" diye dua etmiştir. Ardından Emevi Camii'nde virdine devam ederken Şeyhülharem, ayağıyla arkası dönük olan Carullah Efendi'ye şiddetli bir şekilde vurunca “Aslında anladım ki" diyor, “şeyh bana kadı naibi için hazırlanmış olan seccadeye farkında olmadan oturduğum için vurmuştu. Kendi kendime bu olayın bana bir uyarı olduğunu söyledim; bir uyarıydı, zira ben gece Allah'tan zamanımda yaşayan bütün herkesi affetmesi için dua etmiştim, böylece Allah'ın böyle bir duaya razı olmadığını anlamış oldum." Carullah Efendi'nin yalnızca notlarından hareketle oto/biyografisini inşa eden ilginç bir deneme yapılmıştır (Sami Arslan, “Eserden Müessire Seyr u Sefer: Carullah Efendi'nin Derkenar Notlarının Biyografisine Katkısı, FSM İlmî Araştırmalar, s. 5, 2015).


Carullah Efendi'nin edebî zevkine dair de fikir sahibi olmamızı sağlıyor notlar. Klasik Osmanlı şiirinin kurucularından kabul edilen Ahmed Paşa'nın Divan'ına

Kâtib Osman adlı bir halk şairinin “Deli gönül efendisin gözedür / Ol şâh-ı âlî-şân ne zamân gelür" mısralarıyla başlayan şiirini yazması saray/halk edebiyatı çatışmasının günümüz edebiyat tarihlerinde abartıldığı kadar keskin olmadığının bir başka göstergesi. Carullah Efendi kitaplarının üzerine vurmak üzere iki adet tarihli mühür yaptırmıştır. Bu iki mühür Arapça olmasına rağmen tarih yer almayan üçüncü bir mühre hece ölçüsüyle hakkedilen şu şiiri gelin, birlikte okuyalım ve hep beraber “Âmin" diyelim:

İmparatorluk topraklarının bir ucundan diğerine yaptığı seyahatlerden, Fatih Camii avlusunda kümelenen sahaflardan ve müzayedelerden yazmalar satın aldı, alamadıklarınıysa kopya ettirdi. Fatih Camii yakınlarında bir medrese ve kütüphane yaptırdı ve talebelerin istifade etmesi için “Mülk Allah'ındır" ayeti mucibince hadisten tefsire, fıkıhtan astronomiye, matematikten cifre, edebiyattan tasavvufa bü- tün kitaplarını vakfederek 'emanet'i kendinden sonrakilere bıraktı. Başta mantık, belagat ve kelam olmak üzere 40'ın üzerinde eser yazan Carullah Efendi'nin son nefesini vermeden kısa bir süre önce okuduğunu tahmin ettiğimiz bir kitabın üzerinde şu notu düştüğünü görüyoruz: “Şu an ben Allah'ın her türlü felaketlerden korumasını istediğim Kostantıniyye'de bu şerhin mütalaasıyla meşgulüm." Carullah Efendi kitapların kendisine “eşlik ettiğini" söylemiş, okuyucuları da bir bakıma “kardeşi" olarak görmüştü.

“Bizler ki aynı kitaba baş eğmiş insanlarız, bizden âlâ akraba mı olur?"

#Ramazan
#Osmanlı Alimi
#Carullah Efendi
4 yıl önce