|
Milli ve yerel, biz ve siyaset...

Milli ve yerel tabirinin AK Parti çevreleri ve muhafazakar kesim tarafından sık kullanıldığı bir dönemdeyiz.



Kullanım sık, ama yeni değil…



Türkiye'de hakim siyaset algısındaki “kök anlayış”, “kimlik ve mensubiyet ikilisi”nden oluşur.



Bu kök, özellikle muhafazakar kesimlerde, çok parçalı toplum fikrini tek parçalı millet kavramıyla ikame eden önemli bir unsurdur. Daha da öte, toplum tek parçalı olunca onun temsili gücü, “milli olan” hükümrandır.



Bunun içindir ki, bizde, “devlet-siyaset-toplum-insan” adeta tek bir özneymişçesine, birbirinin yerine geçen, birbirini temsil ve ikame eden bir duygu içinde algılanır ve yaşanır.



Bu kök, yapısı itibariyle, doğal olarak, çoğulculuğa, hatta çokluğa mesafelidir. Yine doğal olarak, bu kök için sahneyi toplumdan tarih oluşturur.



Tarih ise, çatışmaların, hakimiyet kavgalarının, iç ve dış düşmanların, komploların cirit attığı milletler ve kültürler arası gerilimler dizisinden ibarettir.



Biraz yakından bakılırsa, bu eğilimin, bir zihniyet olarak, muhafazakar kesimin dışındaki kesimleri de kuşattığı aşikardır.



Ataerkil düzeni güçlü, köklü, yerleşik kılan da farklı kesimleri çevreleyen bu ortak zihniyettir.



Zihniyet derken, neyi mi kastediyoruz?



Farklı parçalardan, farklı eğilimlerden, hatta farklı alt mensubiyetlerden oluşan bir kültür dokusunun en derin noktasında bulunan, farklılıklara ortak bir sert çekirdeği…



İnsan tarihsel ve kültürel katmanlardan oluşan belli bir çevreye doğar. İnsanın doğduğu o çevreye temas ederek, o çevreyi soluyarak hem onun bir parçası olmasının, hem insan olma serüveninin ve bu serüvenin ya da çekirdeğin kurucu taşlarının adıdır zihniyet.



Kim olursanız olun, bu toprakların dereleriyle sulanmış zihniyet çekirdeği, “kök” kimlik ve mensubiyet (türlü mahalleler de bunun içindedir) ikilisini davranış ve algılarınızda mutlak kılar....



Sonuçları vardır bunun...



Örneğin mensubiyet duygusuna yapılan aşırı vurgu, bütün ataerkil düzenlerde olduğu gibi burada da, “içine kapalı doğal düzen” algısını her kişinin içine doğduğu doğal bir değer kılar.



İçe kapalılık ise doğal olarak kuvvetli bir “öteki” mefhumunu besler.



Ve kimlik tanımında “öteki” fikrini hatırı sayılır bir şekilde kurucu hale getirir.



Öteki söz konusu olunca Batı kuvvetli bir örnektir... Bu yerleşik zihniyette, muhafazakar olun olmayın, sabit ve en güçlü öteki “din, dinsel, kimlik, gelenek” olarak Batı'dır.



Batı algısı biz kimiz ve nasıl davranmalıyız sorularının cevabında önemli bir rol oynar. Batı bu anlayışta birbirini besleyen iki temel unsur, hem “din eşittir mensubiyet denklemi” hem “kimlik-tarih ilişkisi” açısından bir kilittir.



Bir yandan Batı'nın etkisi ve kimliği karşısında farklılığı, güç arayışını vurgulayan “ötekileşme” eğilimini besler. Diğer yandan son 100-150 yılın deneyimlerinden hareketle Batı'yı kendi kimlik ve bütünlüğüne yönelik bir tehdit olarak algılayan, reflekslerini bu tehlikeyi bertaraf etmek üzerine kuran “tarihi belleğin” arka planını oluşturur.



Milli ve yerel vurgusunun işte derinliği burada yatar.



Sağda biraz daha fazla, solda biraz daha az...



Türkiye'yi, Türk siyasetini, dış politikayı, medeniyetçilik iddiasını, kuşatılmışlık korkularını bu açıdan düşünün, ne istediğimi daha iyi anlarsınız...



Yerel değerleri evrensel değerler karşısına yerleştiren soğuk savaş sağcılığından, yerellik ve evrensellik arasındaki bağ kuran 1980'ler ve 1990'ların politik kalıplarından farklıdır.



Bu, kök dokudur...



İtiraz da, arayış da, siyaset de bunun içinden yapılmaktadır.


#Milli ve yerel
#siyaset
#AK Parti
#soğuk savaş
#ötekileşme
8 yıl önce
Milli ve yerel, biz ve siyaset...
İşte Ertuğrul Özkök"ün ağzını bozan o görüntü!
2012 yılı için evlenme ve ölüm yardımı tutarları
Romantik komedilerden bilinçaltına evlilik prototipi
Güney Afrika"da umuda yolculuk…
Şemdinli"den Uludere"ye: Farkındalık yaratmak