|
Utanç verici haber

Kişiler, tek tek siyasetçiler ya da bakanlar hakkında kalem oynatmak alışkanlıklarımız arasında değil. Ancak kimi siyasetçi ve bakanlar bunu kendiliğinden hakederler ve sizin alışkanlıklarınıza galebe çalarlar...

Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç da bunlardan biridir.

Bakan olduğu ilk günlerde kırdığı potlarla, ama daha çok "basının potlaştırdığı esprileriyle" gündeme gelen Koç, bugün basının bu tavrına rağmen ilginç bir şekilde yerini en çok dolduran bakanlardan birisi haline geldi...

Kültür Bakanlığı vitrinde olan, güç bir bakanlıktır...

Bütçesi dardır... İlgi alanı ve harcaması çoktur... Yüzlerce müze, sit, kütüphane, festival, binlerce personel... Dar bütçesinin yüzde 80'i maaşlara gider...

Bunun içindir ki bakanlar vitrine önem verirler...

Kimi sinemaya teşvikle fiyaka yapar, kimi entellektüel çevrelerde boy göstermekle...

Atilla Koç farklı bir bakan...

Örneğin Topkapı Müzesi'ne tarihçi İlber Ortaylı'yı atamak onun aklına gelir, onun işidir. Belediyelerle Gülhane projesi düzenlemek gibi kalıcı ve önemli iş yine onun adımıdır. Kendi yapısındaki yolsuzlukları örtmek yerine üzerine giden bakan yine odur...

Türk kamuoyu sonunda onun esnek ve esprili bir siyasetçi olduğunu anlamaya başladı...

Türkiye'nin bu tür bakan kişiliklerine gerçekten ihtiyacı var...

Nereden çıktı bu yazı diyeceksiniz?

Bugün bana bu yazıyı yazdıran, Atilla Koç'la ilgili düşündüklerimi ifade etmeme vesile iki olay oldu...

Bunlardan birincisi dün Sabah gazetesinde çıkan, bir dönemler Afganistan'da Taliban'ın eski Buda heykellerini yıkmasını andıran inanılmaz bir haberdi... Bu habere göre Ege'de bir müzedeki 500 yıllık yazıya Kültür Bakanlığı'ndan şaşırtan bir sansür gelmişti... Bodrum Müzesi'nin zindanında beş asırdır duran Latince "Allah'ın olmadığı yer" yazısı, tarihi değil, gerekçesiyle silinmek istenmişti...

İkinci olay Bakan Atilla Koç'la yaptığım telefon görüşmesiydi...

Sabah gazetesindeki haber konusunda gülerek şunları söylüyor bakan:

"Yazı 500 yıllık değil, tarihi de değil... Yazı aslında tarihi eser üzerinde bundan 12 yıl önce yapılmış bir tahrifat...

"1994'te çılgın, uçarı ama çalışkan bir müze müdürü, hatta Bodrum'un kendisine çok şey borçlu olduğu bir müze müdürü Oğuz Alpözen, Bodrum kalesindeki tarihi bir taşın üzerine Latince 'Tanrı buradan ırakta' anlamına gelen bir yazı kazınmasını emretmiş. Aslında yapılan tarihi eserde tahrifat; bunun 5-6 yıllık hapis cezası bile var... Her neyse... Bir süre sonra, vatandaş bu yazıyı anlamıyor, diye, yazı Türkçe ve İngilizceye çevrilmiş... Çevrilirken tahrifat bir kez daha tahfirata uğramış: 'Tanrı buradan ırakta' sözü, olmuş "Tanrı burada yok'...

"Eylül ayında gelen bir ihbar üzerine ilgili genel müdürlük inceleme yaptırmış; gerçeği anladıktan sonra 1994'de eklenen bu sözün silinmesini emretmiş...

"Olay bundan ibaret..."

Güler misiniz, ağlar mısınız...

Atilla Koç'un telefonda basın ahlakını sorgularken, karşısındakinin söyleyeceği tek bir söz bile olamaz...

Sabah gazetesi şunu sorgulamak zorunda değil mi: Eğer ortada bir kötü niyet yoksa, bu denli ucuz muhabirlik, bu denli ucuz ve sahte habercilik nasıl olabilir?!

Unutmadan: bu bakan, aynı gazetenin İlber Ortaylı'yla yaptığı söyleşide, ödeneksizlik sorununun altının çizilmesi üzerine, hemen 70 bin YTL ödenek çıkartan bir adam...
18 yıl önce
Utanç verici haber
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…
Direniş meşrudur, tükür kardeşim
Columbia’da ‘Filistin’le Dayanışma Çadırları’