|
Kristof Kolomb İslam düşmanı mıydı?

Geçenlerde, Yeni Şafak’ta “Kolomb İslam düşmanıydı” başlığıyla yer alan bir haber dikkatimi çekti. 13 Ekim 2021 tarihli haberde şöyle deniliyordu:

“ABD’de Los Angeles Times (La Times) gazetesi, ‘Kolomb’un İslam korkusu ve Amerika’nın keşfine etkisi’ konulu bir yazı yayımladı. Makalede, ‘Kolomb’un Amerika kıtasını keşfinin ardındaki birincil güç, İslam korkusu ve nefretiydi’ değerlendirilmesi yapıldı. Kolomb’un da bir Haçlı olduğu ve keşiften altı ay önce İber Yarımadası’nda savaştığı belirtilen çalışmada, denizcinin Müslümanları en büyük düşmanı olarak gördüğü ifade edildi. Yazıda Kolomb’un donanma ve askeri deniz gücünden korktuğu için Müslüman bölgelerden geçme ihtiyacını ortadan kaldıracak Uzak Doğu’ya giden bir hicret yolu bulma hayali ile Amerika kıtasını keşfettiği değerlendirmesi de yapıldı.”

Kristof Kolomb gibi dünyaca ünlü bir kâşifi Haçlı ve tam bir İslam düşmanı ilan etmek yukarıdaki haberi okuyan ve Müslüman düşmanlığı genlerine kadar işleyen bu ülkenin kamuoyunu ve tabii ki yöneticilerini herhalde çok memnun etmiştir. Peki ama gerçekten de böyle midir? Kolomb, İslam’a ve Müslümanlara duyduğu husumetle tanınan biri midir? Eğer öyleyse Yeni Dünya’yı bulma arzusuyla yanıp tutuşan ve bu uğurda çekmediği sıkıntı kalmayan Kolomb, Portekiz ve İspanya hükümdarlarıyla İspanya Kraliçesi İsabelle de Castille’in yanısıra neden bir İslam padişahına da müracaat edip kendisinden birkaç gemi istedi? Evet, Kristof Kolomb, İstanbul’a da geldi ve devrin padişahı Sultan İkinci Bayezid’den gemi talebinde bulundu. Bu nasıl oldu anlatayım.

Geçenlerde kütüphanemdeki dosyalardan birini karıştırırken ünlü tarihçimiz İbrahim Hakkı Konyalı’nın, “Kristof Kolomb İstanbul’a Nasıl Geldi?” başlığıyla kaleme aldığı bir yazıyla karşılaştım. Merhumun 6 Mart 1939 tarihli Yedigün mecmuasında yayımladığı makale bize bu konu hakkında son derece ilgi çekici bilgiler veriyor. Özetleyeyim.

Kristof Kolomb, bir bahar sabahı, küçük bir Portekiz gemisiyle İstanbul’a geldi. Kendisini karşılayan tercümana padişahla görüşmek istediğini söyledi. Önce bunun mümkün olmayacağı cevabını aldıysa da, “Kendisine çok önemli bir sır vereceğim” demesi üzerine saraya kabul edildi. Padişah, “Bize söyleyeceğiniz sır nedir?” diye sorunca Kolomb şu cevabı verdi:

Muhteşem hükümdar! Duyduğuma göre bugün Türkler dünyanın mukadderatını ellerinde tutuyorlar. Bütün dünyaya hükmediyorsunuz. Ben yeni bir dünya bulacağım. Endülüs medreselerinden kalma eski kitapları karıştırdım. Markopolo’nun notlarını inceledim. Dünyanın yuvarlak olduğuna inandım. Atlas Okyanusu’nun batısındaki zengin topraklara gidebilmek için sizden yardım rica ediyorum. Bana birkaç gemi ile kırk elli tayfa veriniz, ben de Türk adını o topraklara götüreyim.

Sultan Bayezid, vezirleriyle âlimlerini toplayıp Kolomb’un bu sözlerini onlara naklediyor. Softalar, şu talihsiz cevabı veriyorlar: “Sultanım, âhir zamanda yaşıyoruz. Dünyanın sonu yaklaştı. Yeni Dünya da ne imiş? Bu adam ya meczup, ya mecnun!” Bunun üzerine muhafızlar, Kolomb’u yaka paça edip geldiği limana götürüyorlar ve “Tez limanı terk et, yoksa padişahın gazabına uğrarsın” diye bir de tehdit savuruyorlar.

Bu konuyu çok merak eden Konyalı, eline geçen bir kitapla merakını büyük oranda gideriyor. Bu kitap İkinci Mahmud devrinin büyük âlimlerinden Kethüdâzade Mehmed Ârif Efendi’ye ait önemli bir eserdir. Oradaki şu satırlar tam bir ifşaattır. Ârif Molla diyor ki:

“Sultan Bayezid Han-ı Sani zamanında Kolon (Kolomb) adlı hukemadan bir Frenk İstanbul’a gelir. Bana biraz gemi verin, size yeni bir dünya bulayım der. Sultan Bayezid, pederi Fatih merhum gibi öyle pek dirayetli olmadığından ulema ve vüzera ne derse onu kabul ederdi. O vaktin uleması ‘âhir zamanda yeni dünya mı olur, dünyanın sonu yaklaştı, öyle şey olmaz’ derler. Kolon’un (Kolomb’un) gemisini yüzdürürler, gider. Kolon, buradan İspanya’ya gider. İspanya istediği kadar gemi verir. Dolaşa dolaşa bulur. Hülasa Amerikanlar keşfolundukları tarihe kadar vahşi olup ondan sonra sureta İsevi oldular. Amerika’yı İseviler bulduğu için Amerikanlar İsevi oldular. Eğer Muhammediler bulaydı Muhammedi olurlardı. İşte bu suretle sofular din-i İslam’a ve Amerikanlara gadr ve zulmetmiş oldular. Zira Amerika’nın iman ve İslamlarına (Müslüman olmalarına) mâni ve zulmet-i küfür içinde kalmalarına sebep oldular. Din-i İslam’ın taklili efradına (Müslüman nüfusun azınlıkta kalmasına) sebep oldular. Palabıyık merhumun bu softalara ‘sofu kefereler’ dediği kadar vardır.”

Efendim, İbrahim Hakkı Konyalı’nın konuyla ilgili sözleri burada bitmiyor. Kristof Kolomb ve İstanbul macerası devam ediyor, ama sütunum müsait olmadığı için onları nakledemeyeceğim. Son olarak bu Ârif Molla ile Palabıyık hakkında bir iki cümle daha söyleyeyim. Ârif Molla, “Ayaklı Kütüphaneler”de de temas ettiğim üzere hem ilim, hem irfan sahibi bir allâmedir. Onun bu ifşaatı Reşad Ekrem Koçu, Orhan Şaik Gökyay ve İbrahim Hakkı Konyalı gibi kalem erbabının da dikkatini çektiği için yazılarına konu edindiler. Padişahı yanıltanlara “sofu kefereler” diyen Palabıyık Mehmed Efendi ise Birinci Abdülhamid ve Üçüncü Selim devrinde yetişen Osmanlı âlimlerinin en büyüklerindendir. Alanya müftüsünün oğludur. Çok talebe yetiştiren bir İslam allâmesidir.

Eski ulemamız, özellikle bazı mutasavvıf âlimler işin aslını bildikleri için bu türlü sözlere kitaplarında yer vermişlerdir. Mesela İsmail Hakkı Bursevi hazretlerinin “Tamamü’l Feyz Fi Babi’r Rical” isimli eserinde benzeri şöyle bir cümleye rastlıyoruz: “Günümüz sûfilerinin çoğu, putlara tapmakta ve hevaya uymakta büyük pay sahibidirler.”

Anlayan anlar.

Not: Üstad Sezai Karakoç, yazılarıyla, kitaplarıyla, ahlak ve faziletiyle bizim nesli etkileyen güçlü bir kalemdi. Cenab-ı Hak rahmetiyle muamele buyursun. Diriliş nesline selam olsun.

#Kristof Kolomb
#İslam
#Yeni Şafak
#ABD
2 yıl önce
Kristof Kolomb İslam düşmanı mıydı?
Tevradî bir mitin Kur’anî bir kıssa ile tashihi
i-Nesli anlaşılmadan siyaset de olmaz, eğitim de…
İç talebe ilişkin öncü göstergeler ilave parasal sıkılaştırmaya işaret ediyor!
Enerjide bağımsız olmak
Târihin doğru yerinde durmak