|
Şiiler"in isyan zamanı geldi!

Basra Körfezi''nde tansiyonun alabildiğine yükseldiği, İran-ABD krizinin kontrol edilebilme çizgisini geçmek üzere olduğu bir dönemde Arap Birliği''nin Riyad''daki zirvesi son derece önemliydi. Bir tarafta savaş rüzgarları eserken diğer tarafta Sünni ülkeler Filistin için bir barış inisiyatifini ele aldılar. Türkiye''nin zirvedeki ağırlığı ise, geleceğin Ortadoğu denklemine ilişkin çarpıcı ipuçlarını içerir nitelikte oldu.

Açılış konuşmasını Başbakan Tayip Erdoğan''ın yapması, bölgesel krizlere, bölünme senaryolarına ve mezhep krizine ilişkin uyarıları hepimizin ortak kaygılarını yansıttı. Türkiye''nin bölgedeki nüfuz alanını alabildiğine genişletmesi, bölgesel kararlarda temel aktör haline gelmesi, Suudi Arabistan ve Mısır gibi güçlerle beklentileri aşacak nitelikte yakınlaşması bir tarafa, 15 İngiliz askerin esir alınmasıyla tırmanan krize müdahale etme, en azından arabuluculuk yapma, Türk diplomatların esirlerle görüşme ihtimalini ortaya çıkarak girişmelerde bulunma potansiyeli, etkinliğinin sadece Sünni ülkeler üzerinde değil, yakın ilişkiler içinde bulunduğu İran üzerinde de var olduğu izlenimini oluşturuyor.

Şimdi zirveye ve bölgesel durumu daha net ifadelerle bakalım.

1- 2002 yılında hazırlanan Arap Barış İnisiyatifi tekrar gündeme geldi. İsrail''in 1967 sınırlarına çekilmesi, mülteci sorunları dahil olmak üzere Filistin sorununda barış kapısının aralanması hedefleniyor. Beyrut Zirvesi''nde kabul edilen ancak İsrail''in o zaman tanımadığı, öneriyi boşa çıkarmak için Filistin''e saldırılarını yoğunlaştırdığı inisiyatif bu sefer başarılı olur mu? Ve neden şimdi? Çünkü; ABD, İngiltere ve İsrail''in önceliği İran haline geldi. Bu güçler, İran''a karşı bölgesel destek bulabilmek için Filistin''i kart olarak kullanıyor ve bu ülkeleri ikna etmeye çalışıyor. Sünni Arap ülkeler ise, Filistin meselesinde aşama kaydederek aslında istedikleri desteği ABD''ye vermenin yolunu açıyor. Çünkü onlara göre İran bir şekilde kontrol edilmeli, Şii yayılması dizginlenmeli.

2- Zirve üzerinde iki senaryo var. Karamsar senaryo: Bölge ülkeleri Suriye, Hizbullah ve Hamas''la İran arasındaki yakınlığı kırmak istiyor. Bu güçlerin ABD''ye karşı tutumunu yumuşatmaya çalışıyor. Yani ABD''nin düşmanlarını bir şekilde etkisizleştirme çabası. Umutlu senaryo ise, bu ülkeler, tarihsel bir fırsat doğduğunu, bu fırsat kullanarak Filistin meselesine bir açılım sağlayabileceklerini, barış yönünde adımlar atılabileceğini, hazır İran krizi varken ABD ve İsrail''in barış yönünde daha istekli olacağını düşünüyor. Her iki halde de, temel yaklaşım, İsrail''le ilişkilerin tamamen normalleştirilmesini içeriyor.

3- Sünni ülkelerin ABD lehinde yakınlaşması, Türkiye her ne kadar dirense de, İran karşısında bir güç blokunun ortaya çıktığına işaret ediyor. Bu blokun, olası ABD-İran hesaplaşmasında kimin yanında duracağını söylemeye gerek yok. Tansiyon yükselirken, Basra Körfezi''nde karşılıklı gövde gösterileri yapılırken Riyad''daki zirveyi ileriye dönük öngörülerle birlikte değerlendirmek çok önemli. Yarının Ortadoğu''sunda nükleer İran''a karşı bir Sünni blok oluşturulacağını söylemek abartı olmayacak. Bu da tarihsel bir bölünmenin, bölgesel anlamda derin bir yırtılmanın habercisi.

4- Moskova, İran''a saldırı olması durumunda bir medeniyet çatışması yaşanacağı konusunda ABD''yi uyardı. Irak işgali sırasında da bu tartışılmıştı. 1996''da Samuel P. Huntington''un ifade ettiği tez yeniden tartışılır oldu. ABD, İran''a müdahalenin böyle anlaşılmaması için bölgesel destek için yoğun çaba harcıyor.

5- Basra Körfezi''nde 2003''den bu yana en büyük tatbikatını yapan ABD ve müttefikleri şimdi İran''a karşı kara ve hava saldırısı hazırlığı yapıyor. ABD askerleri İran sınırında yoğunlaşırken, uçak gemilerinin yanısıra hava unsurlarına ilişkin yığınak artıyor. Körfez ülkeleri, olası saldırı durumunda İran''ın kendilerini vuracağından kaygılı.

6- 15 İngiliz askeri serbest bırakılmazsa, kriz gerçekten kontrol edilemeyecek hale gelecek. Ancak İran, uyarılardan çok kendi önceliklerine göre hareket ediyor.

7- NATO eski komutanlarından Wesley Clark Pentagon''da kendisine söylenen bir cümleyi tekrar hatırlatıyor: “Beş yıl içinde yedi ülkeyi alacağız. Irak, Suriye, Lübnan, Libya, Somali, Sudan ve İran…” Beş yıl geçti bu söz üzerinden. Söz konusu ülkelerde neler olduğunu hep birlikte görüyoruz.

8- Yeniden 1920''lere dönelim: 1917''de İngiliz işgaline önce destek veren Şiiler, 1920''de yani üç yıl sonra İngilizlere karşı direnişe başlamıştı. Irak işgalinin üzerinden dört yıl geçti. ABD ve müttefikleri İran''ı sıkıştırmaya devam ederse, Şiiler bu sefer ABD''ye karşı ayaklanacak. Bir önceki krizde Hizbullah devreye girdi. Şimdi Irak''taki Şiilere görev düşecek. Ve muhtemelen Muktada Sadr''ı başrolde göreceğiz!

17 yıl önce
Şiiler"in isyan zamanı geldi!
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…
Direniş meşrudur, tükür kardeşim
Columbia’da ‘Filistin’le Dayanışma Çadırları’