|
Halk İçre Bir Ayine

Derler ki Sahib-i Zülfikar, Haydar-ı Kerrar, ilmin hem kapısı hem anahtarı, Hayber’in kapısın tek eliyle açan kahramanlar kahramanı, müminlerin yüz akı Hz. Ali (r.a), ömrünün sonuna yakınmış. Kalemi ve kâğıdı alıp iki gözünün nuru, canının parçası, çocukluğunu Efendimiz(s.a.v)’in kucağında yahut sırtında geçirmiş oğulcuğu Hasan (r.a)’a bir mektup yazmış. Ben diyeyim mektup, siz anlayın dünyanın derdini elinin tersiyle iten, asıl yurdun ahiret olduğunu bilen bir babanın oğulcuğuna vasiyeti.

Şöyle diyor Hz. Ali, mektubunda: “Zamanın çetinliğini inkâr eden, geçici olduğunu bilen, ömrü sona eren, kadere boyun eğen, dünyayı kınayan, ölüler yerinde yurt tutan, yarın da şu dünyadan göçüp gidecek olan fani babadan; dilediğini elde edemeyen, helak olup göçenlerin yoluna giden, hastalıklara amaç olan, zamana rehin edilmiş bulunan, musibet oklarına hedef kesilen, dünyaya tutsak olup zanlara kapılan, aldanıp duran, ölüme borçlu ve esir, mihnetlere giriftar, hüzünlere eş, âfetlere nişan olan, arzulara kapılmış, ölülerin yerine geçmiş oğula.

Dünyanın benden yüz çevirdiğini anladım; zamânenin bana karşı serkeşlik ettiğini bildim; ahiretin benden başkasını düşündürmeyecek, ardımda kalanları hatırlatmayacak, kendi derdim, bütün insanların derdini bana unutturacak bir hâlde yöneldiğine kanaat getirdim. Bu hâl, bana oyuna gelmez bir işi, yalanı olmayan bir gerçeği açıkladı; ona gayret etmeme sebep oldu. Seni vücudumdan bir parça olarak gördüm; hatta canım, bedenim olarak tanıdım, öylesine ki sana bir musibet gelse bana gelmiş olur; ölüm sana gelip çatsa beni almış olur. Seni düşünmem, bana kendimi unutturdu da ölsem de kalsam da tutmanı dileyerek sana bu vasiyetnâmeyi yazdım.

Oğulcağızım, Allah’tan çekinmeni, emirlerine itaat etmeni, O’nu anarak kalbini onarmanı, O’nun ipine yapışmanı tavsiye ederim sana; ona yapışırsan, seninle Allah arasında ondan daha sağlam hangi sebep, hangi vesile vardır ki?

Kalbini ölümle dirilt, zahitlikle öldür, yakîn ile kuvvetlendir, hikmetle aydınlat, ölümü anmakla alçalt, yok olacağına inandır, dünya elemleriyle görüş sahibi et, zamanın saldırısından, gecelerle gündüzün kötü geçişinden çekindir onu.”

Mektubu okudukça “baba nasihati” dediğimiz nasihat biçiminin en koyu, en güzel örneklerinden biriyle, belki de birincisiyle karşı karşıya olduğunuz hissiyle doluyorsunuz.

Hz. Ali (r.a), oğulcuğuna özetin özeti olarak şu altın tavsiyeyi veriyor aslında: “Dünya, kendisine meyledeceğin bir yer değildir evlat. Dünya yorar, mihnet ve zahmet yurdudur. Mihnetten ve zahmetten kurtuluş dilersen kalbini eğitmeye bak.”

Geçenlerde bir gazete, “İlahiyat hocasından akıl almaz tavsiye: Kalp hastalıkları için tövbe ve dua önerdi” başlığını attığında acı acı gülümsedim. “Kalp hastalıkları” kavramı ile “kalbin hastalıkları” kavramını birbirinden ayıramayan insan tekleriyle aynı gemide yolculuk etmek, bizim en büyük talihsizliğimiz olabilir. Tövbenin ve duanın neyi onardığını bilmeyen insanlara çattık. Her şeyi, ama her şeyi ‘fiziksel ve dokunulabilir” olarak algılayan ve kalbin sadece fiziki olarak tekleyebileceğini, yağlanabileceğini, krize girebileceğini düşünen insanlara çattık. ‘Kalbini ölümle dirilt’ sözünün anlamı üzerinde beş saniyecik olsun düşünmeyen insanlara çattık.

Çöl gibi bir dünyada yaşıyoruz. Çöl gibi bir dünyada yaşadığımızı sürekli inkâr ediyoruz üstelik.

Şimdi önümde bir başka mektup var. Döneminin büyük âlimi Yahya bin Yezid, döneminin bir başka büyük âlimi Malik bin Enes’e yazmış. Diyor ki: “İşitiyorum ki ince kumaştan elbise giyiyor, elenmiş buğday ekmeği yiyormuşsun. Yumuşak minderler üzerine oturuyor, kapında nöbetçiler bekletiyormuşsun. Hâlbuki sen, ilim kürsüsünü işgal eden bir zatsın; insanlar ta uzak diyarlardan develerin bağırlarını döve döve sana geliyorlar; halk sana koşup seni imam biliyor ve senin sözlerine kulak vererek arkandan gidiyor. O hâlde Allah’tan kork ey Mâlik ve tevazudan ayrılma!”

Dünyayı çölleşmeye karşı koruyan bir “çevre hareketi” bu mektup işte. “Elenmiş buğday ekmeği’ni, “ince kumaş’ı, “kapıdaki nöbetçi”yi derdin büyüğü olarak tanımlayan bir “çevre onarma hareketi.”

Kalbi ölümle diriltip, elenmiş buğdaydan ekmek yemeyenlerle kurtulacağız bütün iklim tehlikelerinden, başka türlüsü zor.

Ve meraklısı için bir not: Bahsi geçen iki mektubu, içinde onlarca başka mektup örneği de olan “Halk İçre Bir Ayine - Allah Dostlarından Mektuplar” kitabından okudum. Tarık Velioğlu imzalı bu kitap, Ketebe Yayınları arasından buluştu okurla. Kitabı okudukça kanatlanıp yükseliyorsunuz. Ben okudum, oradan biliyorum.

#Dünya
#Hz. Ali
#Kalp
4 yıl önce
Halk İçre Bir Ayine
Kosova’nın Türkiye derdi
Kalite, herkesin işidir!
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’