Amsterdam Belediye Başkanı, "Ne de alışmıştık Türkler''e" diyor ve devam ediyor: "Robot gibi insanımıza eğlenmeyi, coşkuyu öğrettiniz. Sayenizde, bizim halkımız da, caddeleri sokakları doldurup, bayram yaşayabiliyor..."

Evet... Elendik, üzüldük ama bitmedik, tükenmedik... Hele de hiç yıkılmadık...

Bir Türkiye geldi geçti Avrupa''nın üzerinden. Büyük izler bıraktı. Silinmez imajlarla yeni Türkiye''nin mesajını verdi. Günlerdir Avrupa''da Türkiye konuşuluyorsa, bunu Milli Takım''a borçluyuz. Tıpkı, Galatasaray''da yakaladığımız ihtişam gibi...

Avrupa''nın en önemli kanalları Türkiye''yi haber yapıyor. Hakan''la yatıp, Hakan''la kalkıyor. Bütün büyük mağazalarda iki büyük sporcunun formaları en büyük satışı yapıyor. Biri Hollanda''nın Kluivert''i, diğeri de Türkiye''nin Hakan Şükür''ü.

Türkiye, ilk defa "milli" seviyede finaller takımı oluduğunu ispatladı. Hakan''ın yanısıra Rüştü, Ogün, Arif, Okan, Alpay ciddi ciddi Avrupa''nın gündemine oturdu. Hollanda demiyoruz, Avrupa diyoruz; çünkü bu kıta artık tek ülke.

Haksızlık etmeyelim, Denizli de futbolcular da büyük işler başardı. Devam edebilecekleri halde, çeyrek finalden dönerek görevlerini biraz eksik bıraktılar. Ama anlayan anladı; artık, Türkiye geliyor!

* * *

Maçtan sonra Başkan Haluk Ulusoy''la konuşuyoruz: "Keşke Portekiz''i yenseydik. Ama bu çocukların hakkını da yememek lazım. Adımımızı attık. Artık en büyük başarılar bizi bekliyor" diyor.

Denizli''yi dinliyoruz: "Portekiz''den daha büyük rakip, futbolcuların önüne konan veya varmak istedikleri büyük hedefti. Yolumuzu o kesti" diyor.

Ve futbolcular: Hatalı hatasız hiçbirini yıpratmadan, hepsini tebrik ediyoruz. Onlar bir İLK''i başardılar, devamını da getireceklerdir.

Avrupa Şampiyonası''nın, sporumuz ve tanıtımımız açısından büyük sonuçları oldu. Türkiye, kabuğunu yırttı, teslimiyeti bıraktı; teslim almayı keşfetti. Bunun siyasi sonuçları da olacak. Onu da bir sonraki yazımızda kaleme alacağız.

Şimdilik Amsterdam''dan bu kadar.