Hiç kimse durup dururken ülkesini terk etmez.
Yerini yurdunu bırakıp yaban diyarlara göçmez.
Can havliyle göç ettiği ülkede kendisini bilinmez bir geleceğin kucağına kimse atmaz.
Göç etmek, normal zamanlarda bile güçtür.
Yaşadığınız ülkede bir şehirden bir şehre, hatta aynı şehirde bir semtten ötekine göç etmek bile türlü mülahazaları beraberinde getirir.
Belirsizlik insanın içini kemirir.
Hele hele kendi ülkenizde başınızdaki devlet başkanı arkasına aldığı orduyla üstünüze ölüm makinalarıyla yürüyorsa, onun eli silahlı milisleri evlerinizi başınıza yıkıyorsa, gerekçesiz alıp götürüp bilinmedik yerlerde ölümden beter işkencelerden geçiriyorsa, kızlarınıza, eşlerinize ve bacılarınıza yakalandıklarında namuslarına alçakça tasallutta bulunuluyorsa size göç etmekten geriye ne kalır ki?
Hele bu devlet sadece ve yalnızca zora dayalı eli kanlı bir diktatoryal devletse…
Suriyelilerin dramını bilmeden konuşmak kolay.
Onların hangi travmaları yüreklerinde taşıdıklarını bilmeden ahkâm kesmek kolay.
Soruyorum:
Sizin başınıza ansızın gökyüzünden düşen bir bomba sadece evinizi değil bütün bir geleceğinizi yerle yeksan etti mi?
Gözlerinizin önünde eşinize veya bacınıza tasallutta bulunan azgın güruhu bir ömür boyu yüreğinizde hangi travmalarla taşıyıp durursunuz?
Örnekleri çoğaltmanın gereği yok.
Şimdi birileri kalkıp bütün zulmü kendilerine reva gören celladın tekrar kucağına göndermek istiyor o mazlum insanları.
O cellatla gidip konuşup hiçbir şey olmamış gibi yerini yurdunu terk eden o milyonlarca göçmenin yeniden kendi cellatlarının insafına terk edilmesi gerektiğini savunuyorlar.
İnsanlık adına utanç duymamak mümkün mü?
Göçten kaynaklı soruna dikkat çekmek ayrıdır.
Kontrolsüz ve düzensiz göçün bir tür istila olduğuna, bunun da demografimizi bozacak bir milli güvenlik sorunu olduğuna dikkat çekmek gereklidir.
Göç edenlerin toplumsal uyumunu sağlayacak politikaların belirlenmesi gerektiğini savunmak, bu bağlamda varsa eksikliklere ve yanlışlıklara dikkat çekmek çok önemli ve gereklidir.
Sığınmacılar içinde varsa kriminal unsurlar bunların anında derdest edilip ülkeden çıkartılmasını salık vermek, toplumsal barışımız ve güvenliğimiz açısından elzemdir.
Zaten hükümetimiz bu tür kriminal unsurlar hakkında gereğini anında yapıyor.
Şayet bu konuda bir eksiklik varsa eleştirel önerilerle katkı sağlamak da vatanseverliğin bir gereğidir.
Bütün bunları yapmak yerine zaten yaralı ve travmatik bir yüreğe sahip sığınmacıları kendi cellatlarına teslim edeceğini söylemek hangi akla hizmettir?
Sorarım:
Vicdan, adalet, merhamet ve insanlık bunun neresinde var?
Biz merhamet medeniyetinin temsilcileriyiz.
Ülkemize sığınanlar, Türkiye’yi sığınılacak herhangi bir ülke olarak görmüyorlar. Türkiye’yi kendi atalarının, uğrunda kan döktükleri ana vatanları olarak görüyorlar.
Bundan bilmem kaç sene öncesine kadar o coğrafyaların evlatları imparatorluğumuzun evlatlarıydılar.
Şimdi ne oldu da onları adeta düşman gibi görmeye başladık?
Onlar bizim ötekilerimiz değil; bizim öteki yarımızdır.
Bu ülkeye sığınanlar Ukraynalılar olmuş olsaydı sesi çıkmayacak olanların Arap olunca memnuniyetsizliğin ötesinde düşmanca sesler çıkartmaları İslamofianın bir diğer çeşidi değilse neyin nesidir?
Avrupa’da Türklere yönelik Neonazi söylemlerini bu topraklara taşımak, bu ülkeye yapılabilecek en büyük kötülüktür.
Suriyelileri ne pahasına olursa olsun göndereceklerini, çünkü bu yüke artık katlanamayacaklarını söyleyenler niçin Suriye’nin eli kanlı diktatörüne tek kelime etmezler?
Niçin Cumhurbaşkanımızın işaret ettiği onurlu ve güvenli geri dönüşün zemininin oluşturulması için Suriye’nin diktatörüne akıl vermezler de o diktatörün kâğıt üstünde kalacak genel af çağrısını yeterli görürler?
Biz bilmediklerini varsayarak güvenli bir geri dönüş için atılması gereken adımları tane tane aktaralım:
Suriye halkı bu güvenlikli demokratik-anayasal zemin hazırlandığında kendi geleceğine kendisi karar vermiş olacaktır.
Oluşacak yeni demokratik Suriye’ye de hiç kimsenin insafına kalmadan gönüllü geri döneceklerdir.
Merak ediyorum:
Sığınmacılar, mülteciler ve göçmenler bahsinde konuşan o birileri niçin sözünü ettiğim adımların atılması gerektiğini hiç söylemezler?
Bu ülkenin sayıca az olan ama sesleri fazla çıkan Neonazilerine dikkat edilmeli.
Sığınmacılar/göçmenler/mülteciler üzerinden o dış güçlerin sahnelemek istedikleri provokasyonları boşa çıkartmaz ve onların içimizdeki aparatlarını yani Neonazileri faş etmezsek, bu ülkenin toplumsal barışı ve milli güvenliği darbe alır.
Tabii bu arada sığınmacılarla ilgili sorunların yeni bir toplumsal ayrışmaya dönüşmeden ivedilikle çözümlenmesini de gündemimizin başına oturtmalıyız.
Malum dış ve iç güçlerin enfekte edemeyeceği bir zemini oluşturmak da acilen gereklidir.
Bu meyanda vatandaşlarımızdan gelen şikâyetlerin tümü dikkate alınmalı ve provokasyonlara teşne ortamların oluşmamasına da azami dikkat gösterilmeli.
Münhasıran bu konuda gerekli politikaları belirleyip icra edebilecek yetkiye sahip bir yönetim biriminin devreye alınmasının hayati önemde olduğunu bilmem hatırlatmama gerek var mı?