|
Tasavvuf, tarikatlar ve cemaatler-6

Osmanlı döneminde, 19. yüzyılda, Meclis-i Meşâyih müesesesinin kurulması ile merkeziyetçileşme süreci ile merkezileştirilen, Tarikatlar, Tekkeler/Zâviyeler merkezi denetime tabi tutulmuş oldu. Daha önceleri, BOA'de ki vesikalardan perakende şekilde teftiş edilen Dergahlar/Zâviyeler bu müessese vasıtası ile neredeyse tek merkezden denetlenir hale geldi. Bugün İstanbul Müftülüğü bünyesinde yer alan Meşihat Arşivi'nde yer alan dosyalar ve 96 defterde bu durum açıkça müşahede edilebilmektedir. Tarikatların ekseriyetle umur-i siyasiyeye menfi cihette müdahalelerinden uzak tutulması hususu da burada görülür. Nitekim Sultan II. Abdülhamîd devrinde siyasi sahaya menfi surette müdahale eden bir kısım meşayih, Koska/Koğacılar Şeyh Abdüsselam Efendi Sa'dî Dergahı Şeyhi Yahya Efendi (BOA,Y.PRK.DH. 13/70), Nakşibendî-Hâlidî Şeyh Feyzullah Efendizâde Şeyh M. Sâdık Efendi (BOA, İ:DH. 63655/1; 821/66181), Nakşibendi-Kâdrî Şeyhi Erbilli Şeyh M. Es'ad Efendi gibi bazı meşâyih gerçekten yanlış jurnallerin kurbanı olsa da, nefy ve teb'îd edilmişlerdir. Şeyh M. Sadık Efendi'nin babası ve Dergahının kurucusu Şeyh Feyzullah Hezargradi-Vidini 1276/1859'da vuku bulan Kuleli Vak'ası'nda Süleymaniyeli Şeyh Ahmed'in liderliğindeki darbe teşebbüsünde yer alması hasebi ile tertib olunan ceza üzere Midilli adasına Kal'abendliğe mahkum edilmişti. (BOA, İDH, 29437; A.DVN.149/31-1; A.MKT.UM. 567/70). Alay Köşkü Caddesindeki Aydınoğlu Tekkesi Şeyhi Fehmi Efendi, Saraçhane-Dülgerzâde Şeyhi Selim Sabit Efendi gibi bazı şeyhler ise, Tarikat ve Şeyhlikle asla bağdaşmayacak uygunsuz fiillerde bulundukları gerekçesiyle tekkelerinden uzaklaştırılmışlardır. Öncesindeki dönemlerde de, zaman zaman sürgün hatta bazen idam cezaları tertib edilmiştir. Kâdiriyye'nin Resmiyye kolunun ve Karagümrük-Kabakulak tekkesinin kurucusu Şeyh Mustafa Ahî Resmi Efendi 5 Cemaziyelâhir 1206/30 Ocak 1792 tarihinde Kıbrıs-Magosa'ya sürgün edilmiş ve 1208/1793 tarihinde orada vefat etmiştir. (Tabibzâde Dervîş Mehmed Şükrî, Mecmua-i Tekâya, Turgut Kut Yayını, Harvard University Press, 1995:14) Magosa'daki mütevazi ve kitâbeden hâli mezarı halen mevcuttur. 17. Yüzyılda ise, Zeyrek ve Kul (Manisalı Mehmed Paşa) Camii Dergahı Postinişini meşâyih-i Celvetiyye'den ünlü Atpazarî Şeyh Osman Fazlı Efendi de yine Kıbrıs-Magosa'ya sürgün edilmiş ve 19 Zilhicce 1102/13 Eylül 1691 tarihinde orada vefat etmiştir. Magosa'daki türbesi halen faal bir ziyaretgâhtır. ( Brusevi, İsmail Hakkı, Silsile-i Tarîk-i Celvetî, Shf. 92-100, Haydarpaşa Hastahanesi Matbaası, 1291). 1241/1826 yılında, Yeniçeriliğin kanlı bir şekilde lağvedilmesinin ardından, bağlantılı olduğu Bektaşî tarikatının da yasaklanması, Üsküdar Tekkesi Şeyhi gibi, bir kısım Bektaşi Babalarının idamı, diğerlerinin nefyedilmesi meselesi ise ayrıca işlenmesi gereken müstakil bir konudur. (Sahaflar Şeyhizâde M. Es'ad Efendi, Üss-i Zafer 1241, Shf. 210-14, İstanbul, 1243). 93 (1293/1877-78 Osmanlı-Rus Harbinde, müritlerinden topladığı Milislerle gösterdiği yararlıktan dolayı taltif edilen, Hâlidiyye-i Nakşibendiyye'nin kurucusu Mevlâna Hâlid Hazretlerinin (Vefatı: 1242/1827) ecille-i hulefâsından Seyyid Taha El-Hakkari En-Nehrî'nin (vefatı:1269/1853) oğlu ve Şemdinli/Nehri (Bugünkü Bağlar köyü) 'deki Dergâh-ı Şerifinin Postnişîni Şeyh Seyyid Ubeydullah Efendi, İran'da Kacar idaresinin Dergahları ve müritlerine yönelik bazı ağır baskılarına karşı kalkışmasından dolayı önce İstanbul'a nakledilir, sonra da Mekke-i Mükerreme'ye ikâmete gönderilerek 1301/1883 Tarihinde orada Mescid-i Harâm'da vefat edip, Cennetu'l-Mualla kabristanında defn edilir.(BOA, İ.MMS, 56/2528; İ.DH.778/63318; 3011;64167;64557/7; YPRK.AZJ, 6/118; Y.PRK.ASK. 7/34)



İttihat-Terakki döneminde ise, Sultan II. Abdülhamîd devrindeki uygulamaların aksine, idam cezaları tertib edilip, infaz edilir. 14 Ramazan 1331/17 Ağustos 1913'te taltifattan olarak, Dördüncü Rütbeden Osmânî Nişânı alan, Şeyh Seyyid Taha El-Hakkârî ve Şeyh Nureddin El-Brifkânî silsilelerine mensup, Barzan Nakşibendi-Kâdirî Şeyhi Barzanlı Şeyh Abdüsselâm Efendi, ertesi sene Diyarbekirli Said Paşa'nın oğlu ve dönemin Musul valisi Süleyman Nazif'in marifetiyle, idamına karar verilen 7 Muharrem 1333/25 Kasım 1914 Tarihli İrâde-i Seniyye ile 5 arkadaşı ile birlikte Musul'da salben idam edilir. ( BOA, İ.TAL, 484/1331/N-09; İ.HB, 163/1333/M-012)



1330/191414'teki Bitlis Hadisesi neticesinde, Nakşibendi Şeyhi Genç-Uğnutlu Hacılar karyesinden Şeyh/Molla Selim Efendi ve Halifeleri olan Arvasizâdelerden Şeyh Şihabuddin, Şeyh Muhammed Şirin ve onların amcazâdeleri Seyyid Ali başta olmak üzere 29 kişi, Mustafa Abdülhâlik Renda'nın Bitlis Valisi olduğu İttihatçı idare tarafından idama mahkum edilerek, cezaları salben infaz edilir. (BOA, DH.KMS, 16/30; DH.EUM.EMN, 77/2; 85/9; 78/4; BEO (S.). 20/5-321161)



Cumhuriyet döneminde, 30 Teşrin-i Sâni 1341/30 Kasım 1925 Tarihli ve 677 sayılı kanun ile Tekke Ve Zâviyelerin, Türbelerin Seddine, tarikatların yasaklanmasına karar verilmiştir. Bu kararla bütün Tekke ve Zaviyeler/Dergahlar kapatılmış, Mevlevilik ve Bektâşilik dahil tüm Tarikat faaliyetleri cezai müeyyidelerle yasaklanmıştır. Tekke/Zaviye ve hankâh/Dergâhların kapatılması olayında Takrir-i Sükun kanunu ile kanlı bir şekilde bastırılan Şeyh Said hadisesi bahane olarak gösterilmişse de, asıl neden, batılılaşma-sekülerleşme sürecinin bu son safhasında seküler-ulus devlet kurmaya matuf tüm geleneksel, tarihten gelen dini/İslâmi kurumların inkılaplar/Devrimler adı altında tasfiyesi operasyonu idi. Devrim/İnkılap kanunlarının tümü göz önüne alındığında, Batı'da Aydınlanmacı felsefeye dayalı 19. Yüzyıl jakoben-kaba pozitivizminin Osmanlı bakiyesi olan Müslüman bir coğrafyaya zorla/militanca dayatılmasından başka bir şey değildi.



Türkiye'de devletin bir yandan Mevlâna Celâleddin-i Rumî, Hoca Ahmed Yesevî, Seyyid Mahmud Hayrani, Sarı Saltuk, Hacı Bektâş-ı Velî, Ahi Evren, Yunus Emre, Somuncu Baba Hamîduddin Aksarayî, Hacı Bayram-ı Velî yolu üzerinden söylem ve literatür oluşturma çabasında bulunurken, hatta TTK, Kültür Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı gibi devlet kurumlar bunlar ve daha bir çok tasavvuf-tarikat büyüklerinin eserlerini yayınlarken, diğer yandan adı geçen zatların yolunu, tarikat ve dergâhlarını yasaklaması ne yaman bir çelişkidir. Resmi ideoloji için. 1925'te Tekke ve zaviyeler, Hankâh ve dergâhlar kapatılarak, bu ülkenin ve insanlarının, toplumun en önemli hayat damarlarından biri kesilmiştir. Sekülerleşme/Batılılaşma/Laikleşme nâmına, bugün enkaza dönüşmüş olan, büyük bir Maneviyat/Medeniyet ve kültür katliamı yapılmıştır.



Devam Edecek



#Tasavvuf
#Tarikatlar
#Cemaatler
8 yıl önce
Tasavvuf, tarikatlar ve cemaatler-6
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi