Bir de suret-i Haktan görünmeleri yok mu? Şu ifadeye bakın:
Kültüre saygı göstermek kim siz kimsiniz? Önce şu Yunanistan'daki camileri bar, sinema, kafe vs. olmaktan çıkarın da ondan sonra konuşun. Ayakta duran iki Atina camisini ibadete açın da, öyle gelin.
Dert başka tabii. Ayasofya'da sahur vaktinde Kur'an-ı Kerim okunuyor ya, hazımsızlık ondan. Biz Kur'an okuyunca “Kültüre saygı göstermemiş oluyoruz” bu kafaya göre. Gören de kilise yapsak yine “Kültüre saygısızlıktan” rahatsız olacaklar zannedecek!
İsterseniz bir deneyelim ve asparagas bir haber yayalım, 'Ayasofya'yı kilise yapıyoruz' diyelim de, bakın kültür mültür kimin umurunda, nasıl çılgınlar gibi gösteriler yapılıyor Atina'da. Hem de piskoposların buhurdanlarından tüten mistik dumanlar eşliğinde.
Sanırsınız ki bunu söyleyen, binlerce Osmanlı eserini tahrip ederek dünya barbarlık ödülünü fazlasıyla hak etmiş bir ülke değil. Pişkinliğin bu kadarına pes doğrusu.
Ayasofya, ah Ayasofya!
Sen ki Fatih'in aziz emanetisin ama yaban ellere rehin verilmişsin. Yaşadığın nasıl yaman bir kaderdir ki, sahibin olan devlet bile sana sahip olduğunu gösteremiyor, aynı topraklara bastığın millet bile sana sahip çıkamıyor, çıkamıyor da her gün elini, dilini, kalbini yakıyorsun.
Dedim ki kendime:
Ayasofya Camii'nde de namaz kılmak yasak, Kurtuba Camii'nde de. Ne farkı var? Niye kızayım ki İspanyollara? İnançlarının gereğini yapıyorlar. Peki bize ne oluyor da Fatih'in emaneti olan Ayasofya'da seccadesini bir kenara serip namazını kılmak isteyene mani oluyoruz?
Neyse, geçtiğimiz yılın Kasım'ında Urfalı hemşehrim M. Fatih Dörtbudak bu manasız yasağı delmeyi başardı da yüreğimize bir parça su serpildi. Bana, hem de müzenin halka kapalı olduğu pazartesi günü tv çekimi yaparken bile namaz kıldırmayan işgüzar görevliler ile İspanya'daki emniyet mensuplarının ne farkı var? Biri anlatsın lütfen. Burasının Müslüman bir ülke olduğu nereden belli?
Bu yakıcı sorular içinde bunalarak Mehmed Akif'in Asım'ına yöneliyorum. Aynı dertten muzdaripmiş o da:
Neslim ürkekmiş. Evet, yoktu ki ürkütmeyeni
Yürü oğlum, diye teşci edecek yerde beni
Diktiler karşıma bir kapkara karanlık ki
Öyle korkunç olamaz hortlasa devler belki.
Ürkek nesiller soru soramıyor belki ama bakın Yunanistan nasıl yavuz hırsız misali baskın yapıyor, görün.
Ayasofya “bizim” mi?
Bu durumda Ayasofya “bizim” midir?
Yoksa düvel-i muazzamaya rehin mi verilmiştir?
Ve Derin Tarih'in Haziran 2012 tarihli 3. sayısının kapağında sorduğumuz gibi “Ayasofya'yı rehinden kim kurtaracak”tır?
Yorgo Kırbaki'nin haberinde ilginç bir ayrıntı yakaladım. ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcü Yardımcısı Mark Toner yabancı gazeteciler için düzenlenen bir brifingde şunları söylemiş:
ABD Dışişleri Bakanlığı'nın brifing metinlerinde yer almayan bu manidar cümle üzerinde durmak lazım. ABD için “özel bir önem” taşıdığı bildirilen Ayasofya için muhtıra niteliğindeki bu söz, Türk hükümetini geleneğine, yani 1935 yılında müze yapılmış olmasına ve tarihine, yani “cami olmayışına” saygı göstermeye davet ediyor. Aba altından sopa gösteriyor başka bir deyişle.
Konu üzerinde çalışan Natalia Teteriatnikov Koç Grubu'nun bir yayınında Ayasofya hususunda ABD-Atatürk ittifakının şöyle kurulduğunu yazıyor:
“Amerika Bizans Enstitüsü, 1930'da Thomas Whittemore tarafından Boston'da kuruldu. Harvard'dan Prof. Robert Blake otobiyografisinde şöyle yazıyordu: “Bizans sanatı, tarihi ve arkeolojisi incelemelerini teşvik etmek konusunda bir Amerikan, İngiliz ve Fransız girişimi olan Bizans Enstitüsü'nün kuruluşunda onunla (Whittemore) birlikte çalıştım. Bizans Enstitüsü'nün büyük başarılarından biri, 1931'de TC'nin Cumhurbaşkanı Kemal Atatürk'ü, Ayasofya Bazilikası'nın içindeki mozaiklerin ortaya çıkarılması sorumluluğunu Bizans Enstitüsü'ne teslim etmeye ikna etmesiydi.” (Kariye, Pera Müzesi Yay., 2007, s. 34.)
Bizans Enstitüsü'nü yalnız ABD'nin değil, İngiltere ile Fransa'nın da desteklediğini öğreniyoruz. Ancak devamında daha önemli bir delil var:
Atatürk ile Ayasofya müzakereleri yapılmış, bir. Yapan yalnız karanlık restoratör Whittemore değil, iki. ABD Dışişleri Bakanlığı devrede, üç. Ankara'daki ABD Büyükelçiliği Ayasofya'nın müze yapılması için hamle yapmış, dört.
Şimdi anlaşıldı mı ABD Dışişleri Bakanlığı sözcü yardımcısının neden “Ayasofya ABD için özel önem taşıyan bir eserdir” dediği.
Ve şimdi anlaşıldı mı Yunanistan'ın neden sahur vakti Ayasofya'da neler oluyor diye müfettiş gönderdiği.
ABD-Atatürk müzakerelerinde neler konuşulduğu açıklandığında Ayasofya'nın hangi şartlarla rehin verildiğini de öğrenmiş olacağız.