|
Alkışlarken altımıza füze yerleştirenler…

‘Batı’ya dönüş’ kutlamaları bittiyse hayatın gerçeklerine devam edebiliriz…

Washington, NATO zirvesinde Türkiye’yi ayakta alkışlamaya devam ederken, Suriye’de terör örgütü PKK kontrolündeki bölgeye 2 bin 500 asker ve HIMARS hava savunma füzeleri gönderiyordu…

Bataryaların ve yine onlarca tırlık askeri teçhizatın kurulmasından sonra şimdi F-16 savaş uçaklarının konuşlandırılacağı haberleri de geliyor.

Yani güney cephemizde Batı politikaları açısından yenilik hele alkış falan olmadığı gibi, işlerin daha da sarpa saracağına ilişkin emareler artıyor…

NATO’nun Türkiye’nin bastırmasıyla kurulmasını kabul ettiği ‘Terörle Mücadele Koordinatörlüğü’nün bu işlere ne diyeceğini merakla izleyeceğiz. Hatırlayacaksınız, Cumhurbaşkanı Erdoğan müttefiklerimizin terörle ilişkisini zirvede “çarpık” olarak tarif etmişti. Anlaşılıyor ki “düzeltmek” yine bize kalacak…

ORTADOĞU VE AVRUPA’YA YENİ BİRLİKLER…

ABD sadece altımızı oyma birliklerinin sayısını artırmıyor. Ortadoğu ve Avrupa’ya da yeni birlikler gönderiyor. Son olarak 2500-3000 kişilik taze askerler Avrupa’ya gönderildi. Ortadoğu’ya da savaş gemisi ve uçaklar ilave ediliyor…

Sorduğunuzda, ‘İran’a karşı’ diye cevap veriyorlar ama yine biliniyor ki, Washington-Tahran’ın arası bölge ülkelerindeki gizli-kapaklı oturumlarla derlenip-toparlanmaya çalışılıyor…

Yeri gelmişken araya sıkıştıralım; Rusya’nın Basra Körfezi’nde İran ile Birleşik Arap Emirlikleri arasında anlaşmazlık konusu olan üç ada için Körfez İşbirliği Konseyi ile ortak bildiri imzalamış olması Tahran’ı kızdırdı. Rusya ile bağlarını etkiler mi ayrı ve zor konu ama yukarıdaki resme oturtunca dikkat hak ediyor.

KÖRFEZ ZİYARETLERİ SADECE EKONOMİ Mİ?..
Mısır, İsrail, S. Arabistan, BAE, Irak’la özel projeler ve hatta hatta Suriye ile yakınlaşma/normalleşme adımları bu bağlamda kendine nasıl bir yer buluyor? Cumhurbaşkanı’nın, “
biz Beşar Esad ile görüşme noktasında kapalı değiliz
” açıklaması apayrı bir yere konmalı. Ankara, dörtlü zirveyi dışlamıyor, ‘devam etsin’ diyor ama ikili ilişkinin kurulmasının anlamları/huysuzlananları çok olur…

Cumhurbaşkanı’nın Körfez ziyareti önce Türkiye’nin beklentilerini karşılama hedefini güdüyor ama bir de bu ülkelerin uluslararası arenadaki yeni durumu var. NATO zirvesinde atılan her adımın “siyasi/stratejik” boyutunu tarttığımız kadar burayı da tartmalıyız…

Bilindiği üzere S. Arabistan ve BAE bir süredir Amerika’nın dümen suyunda gitmiyorlar. Dahası, Rusya ve Çin’le ileri giden adımlar atıyorlar. Bunun içinde enerji var, silah var, ticaret var ve bu ticaretin kendi paraları ile yapılması gibi ABD’nin tüylerini diken diken kararlar da var…

Yerleşik düzenin temel taşlarından “
petro-dolar
” kavramının ev sahipleri olan ülkelerin yaşadığı “dönüşüm”, “gerçekten oluyor mu bunlar” dedirtecek kadar şaşırtıcı…

Hepsinin İsrail’le yakın zamana kadar neredeyse “ayrıcalıklı ortak” statüsüne yaklaştığını ama şimdi donduğunu, ABD’nin tepe yöneticilerini bile-Başkan dahil-terslediklerini, Moskova ve Pekin’le “Batı karşıtı” denebilecek ortak eylemlere girdiklerini, Ukrayna savaşında bile hangi tarafta olduklarının anlaşılmaması garip. Ama gerçek…

AİT OLMAYAN ÜLKE!..
Savaş ortasındaki NATO’dan çıkıp, doğu yönlü Körfez’e gitmek ne demek? Sadece stratejik boyutunu değil ekonomik boyutunu da konuşmak lazım. Çünkü
para da aynı yolu izliyor!
Hazar’ın, Basra’nın, Akdeniz ve Karadeniz’in tek miğfere dönüştüğü alacalı haritada,
Türkiye’nin askeri, stratejik, ekonomik ilişkileri artık “aidiyet” işareti taşımıyor.
Bu yeni bir güç/yaşam formu. Yeni nesil stratejik tür. Çin ve Rusya’nın Ortadoğu’ya dayandığı değil, girdiği, Kafkaslar’ın Doğu’ya daha yakın ama henüz sonuçlanmamış jeopolitik yaşadığı, Avrupa’nın yeniden, “Türkiye’yi alsak küresel güce dönüşür müyüz” tartışmalarına başladığı gündemde Ankara, ‘yeni yaşamına’ alışmaya çalışıyor.
İngiliz evi…

İngiltere Savunma Bakanı Ben Wallace, ‘derin’ krallığın en kritik isimlerinden biri(ydi). Yeni kabinede görev almayacağını duyurması sıradan bir ‘ailemle daha çok vakit geçirmek istiyorum’ vakası değil…

Uzun zamandır ilk kez İngiliz derin devletinin ana figürlerinden biri tasfiye ediliyor. Bunun hem Londra iç siyasi dinamiklerinde hem Ukrayna savaşı özelinde hem de İngiltere’nin küresel bekası genelinde bir karşılığı var…

Wallace kabinenin en tecrübeli bakanı. Theresa May döneminde de Güvenlik Bakanı/sekreteriydi. Ülkenin Rus karşıtı çarklarının, Dışişleri, ordu, Savunma Bakanlığı, MI6 cemaatinin kesişme noktasındaki isim. Hatta Başbakanlığa yürüyecekti. (Hâlâ da yürüyebilir.)

Wallace’in, Zelenski’nin sürekli silah-mühimmat isteyen mızmızlanmasına verdiği, “burası Amazon değil” yanıtı yüzünden koltuğunu yitirdiği söylencesi fazlasıyla naif bir yaklaşım…

NATO Genel Sekreteri olma arzusunun arkasındaki küresel hırslar ise asıl neden. Bu makama ulaşmasını Washington engelledi.
Amerika’nın kaygısı, İngiliz müesses nizamının NATO’yu Rusya’ya karşı tehlikeli bir serüvene itme potansiyeliydi. Özü budur.
Wallace krizi, Londra, ABD-İngiltere ve NATO içindeki kutupların varlığını ve yönlerini ibra etti. Bu anlamıyla hayırlı sayabilirsiniz. Şu anlamıyla ise sevinilmemesi gerekir; İngiltere içinde katıksız Rus düşmanı ve güç sahibi bir klik var. ‘Bu Rusya’nın sorunu, bizi ilgilendirmez’ diyebiliriz ancak mesele bu değil; “
Büyük Britanya”, yeni dünya düzenini dizayn etmek, ABD’yi de peşinden sürüklemek istiyor.
Buraya kadar-kısmen-başarılı da oldu. Çünkü Wallace’in
Amerikan derin devleti ve siyaset dünyası içinde karşılığı/ortakları var.
Adadaki hemcinsleri gibi yerlerinde duruyorlar. Oyundan atılmaları da mümkün değil.


#Politika
#Ekonomi
#Körfez Turu
#Nedret Ersanel
10 ay önce
Alkışlarken altımıza füze yerleştirenler…
Kara dinlilerle milletin savaşı
Korku zamanı
Boykotta kafalar neden karışık
Kimin enflasyonu
Terör örgütü elebaşı olarak İsrail portresi…