|
Ankara terzisi…

Kasım Süleymani’nin ölüm yıldönümünde İran’da meydana gelen patlamalar, tetikçiler ve azmettiricileri, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın bir grup gazeteciyle yaptığı sohbette dile getirdiği ‘jeopolitikle’ açıklanabilir mi?

Bunun için İran jeopolitiğini, bölge/dünya panoramasının içinden, bağımsızmış gibi çekip-çıkarmak gerekiyor…

Bir
, Saldırı gerçekleştiğinde İran, resmî bir BRICS üyesi yeni olmuştu. (Yani artık
sınırımızda BRICS üyesi bulunuyor
. Üstelik bunu Çin ve Rusya ile paylaşıyor!)
İki
, sadece ‘ucundan’ (Yemen) değil, Kızıldeniz’de kör-topal da olsa yeni bir Batı koalisyonu armadası bölgeyi kuşatıyor…
Üç
, İran-Körfez, münhasıran Tahran-S. Arabistan uzlaşısı-ki bir diğer BRICS üyesidir-yeni gerçeklerden biridir. Arabuluculuğunu Çin’in yaptığı, böylece bölgeye Rusya’dan sonra Çin’i de alan, daha genellersek,
ilk defa Doğu’nun, Batı’nın ‘zayıf karnına’ bu denli kama gibi sokulduğu sürecin parçasıdır…
Dört
, Halen devam eden İsrail-Filistin-Gazze savaşının konjonktürü de taraf, belki zamanla cephe olarak da İran’ı ve bileşenlerini kapsamaktadır…
Beş
, Kuzey yönünde, Azerbaycan-Ermenistan savaşının sonunda ortaya çıkan stratejik gerçekliklerin de paydaşıdır Tahran. Bunun içinde Zengezur da vardır, Bakü ile ilişkiler, Rusya ve Türkiye ile ayrı ilişkiler, kendi doğusunda kalan Batı Asya dinamikleri de vardır…
Altı
, Irak-Suriye özelinde önce Türkiye’yi sonra Moskova ve Washington gibi süperleri ilgilendiren her türden varlığı da İran stratejik mevcudiyetinin önemli parçasıdır…
Yedi
, Bunlara pekâlâ enerji politiği veya ülke içi dengeler/dağılımlar da eklenerek ayrıca özel okumalar yapılabilir. Nitekim saldırının bölgesel ve küresel konjonktürü taşıdığı sembolizmle buluştuğunda taşıdığı mesajların/bagajın ağırlığı artacaktır.
Saldırının alacalı şartları/iklimi bunlardır ve son olarak önemli bir
Ankara ziyaretinin arifesinde
gerçekleşmiş, onun da-bir kez daha-ertelenmesiyle sonuçlanmıştır…

TÜM AÇILARIN TOPLAMI…
Saldırı tartılırken, bu kadar parametreyi bünyesinde toplayan bir ülkede gerçekleşmesi sürpriz sayılamaz. Esasen
failleri de sürpriz sayılamaz!
Çünkü hangi olağan veya olağan dışı şüpheli zikredilirse zikredilsin -eylemi üslenen DAEŞ dâhil- ucu yine bildik adreslere çıkacaktır…

O halde, dava dosyasına bakarken katili aramayı güvenlik güçlerine bırakıp, jeopolitik faili anlamaya çalışalım…

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın hafta içi yaptığı değerlendirmeler, bölgede ve dünyada Türkiye’yi ilgilendiren aktüel başlıkları da ele aldı ama bunlardan çok
Ankara’nın bölgeyi ve dünyayı nasıl kavradığına
ilişkin bakışa ağırlık verdi. Yani jeopolitik tartı masaya kondu. Bu gözün kamuoyuna yansıması sık karşılaşmadığımız örnektir ve yerli yerindedir. Sayın Fidan’ın MİT Başkanlığı da düşünüldüğünde, analizlerinin
istihbarat ve diplomasi harmanından özel bir stratejik aroma
sunduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.

Tali faydalarından biri de, bu konular üzerine çalışan gazeteci, akademisyen, entelektüel, emekli diplomat ve askerlerimizin de bugüne kadar yaptıkları-günlük olaylar karşısında değil, en kıymetli çıktı olan-gelecek kestirimleri konusunda ayna da tutmaktadır. Umarım buradan da dersler çıkarılır…


CEVAPLARI CEBİNDE SORULAR…

Konuşmanın içinden bu minvaldeki cümleleri ayıralım;

“(Gazze) Uluslararası toplumun bu süreci engelleme yolunda herhangi bir çaba göstermemesi,
sistem için ciddi bir kırılma anı olmuştur”…

Sistem kim? Kırılma ne?

“Bölgedeki güç dengeleri değişmeye başladıkça, politik tavırların da değişeceğine inanıyorum. Bu, bölgede
ABD ve İsrail’in en yakın arkadaşı olduğu var sayılan ülkeler için de geçerli.
Şu anda alınan tavırlar, dostluktan veya düşmanlıktan alınmıyor,
çaresizlikten
alınıyor.”

‘Varsayılan arkadaşlar’ hangileri? Çaresizlik ne? ‘Kerhen’ demek mi?

“Ukrayna meselesindeki tavırlarının tersine, Gazze’de bambaşka bir yerde durmaları ikiyüzlülüğün tavan yaptığı yerdir. İlke, erdem, ahlaktan bahsedemiyorlar. Tüm bunların,
çok büyük bir jeostratejik kırılmaya
zemin hazırladığını görüyorum”…

Sayın Bakan’ın Batı’yı, münhasıran ABD/İngiltere’yi kastettiği bağırıyor. Bu tamam. Yalnız, ‘çok büyük bir jeostratejik kırılma’nın tarifi ne? Kırılma, parçalar çıkarır. Parçalar kimler? Kutuplara göre dağılımı ne?

Yine Bakan’ın Gazze sürecinde gerçekleşen, Arap Ligi ve İslam İşbirliği Teşkilatı’ndan vücut bulan ‘Temas Grubu’nun yaptığı görüşmeleri anlatırken; “muhataplarımıza, (yaşananların)
büyük bir küresel tehdidi
beraberinde getirdiğini anlattık” ifadesi de genel kaygı halini ikaz ediyor…

Bu nedir? Gazze’nin tek başına bu çapta tehdidi oluşturması mümkün olmadığına göre anlatılan her bir olayla tamamlanan haritadır. Bu sürecin tarafları, yönü, Ankara’nın yeri nedir?


TÜRKİYE HAZIR, SİZ HAZIR MISINIZ?
“Bölge ülkelerinin kendilerine
önemli dersler
çıkardığını düşünüyorum. Daha f
arklı bir dayanışma ruhu
içerisinde olduklarını düşünüyorum”
Bu cümleler, ABD ve Batı’nın kayıtsız-şartsız İsrail’e destek vermesi nedeniyle ‘güç kullanımının mümkün gözükmediği’ ortam analizinden sonra geldiği için,
“birlik olma” daveti
içeriyor ve zımnen ‘
ABD ve Batı’ya karşı
’yı barındırıyor!
Zaten devam paragrafta bu görüş açığa vuruyor, önemlidir; “Dolayısıyla
esas tavır, Batı’ya konulmalı.
Buna karar vermek lazım. Yani İsrail’in arkasında duran ülkelere
tavır konulacak mı konulmayacak mı?
Soru bu olmalı.”

Davet açıktır. Üstüne, soruya Türkiye’nin cevabı, ‘biz varız’ güçlü biçimde hissediliyor!

Yerimiz şimdilik bu kadarına el veriyor ama.. Türkiye’nin bölgede savaşın yayılma ve birçok ülkenin içindeki dengeleri bozma ihtimalini de uyardığını izleyebiliyoruz metinden…

Son olarak, Körfez-Irak-Türkiye hattını izleyen, ‘geliş ve varış adresleri şimdilik açık’ ‘Kalkınma Yolu Projesi’ne özel önem atfedildiğini, hem bölgedeki diğer ülkeleri kapsama hem de terör örgütleri ile mücadelede yeni/ilave yol olarak inşa edildiğini hissediyoruz.

#Politika
#Gazze
#Avrupa
#ABD
#BRICS
#Nedret Ersanel
4 months ago
Ankara terzisi…
Turizm uğruna
Mermer atıklarının muhteşem geri dönüşümü
Tasarruf sandığı
ABD-Çin rekabetinde popülizm, korumacılık ve ulusal güvenlik
‘Şişman Kadın’ kim?