***
Biden’lı ABD’nin “döndüm” deyişiyle Batı ittifakının canlandığını/heyecanlandığını hâlâ söyleyemiyoruz. Fransa ve Almanya’nın ayak sürüdüklerini görebiliyoruz…
Son safhada Fransa transatlantik ittifaka bağlılığını tekrarlayacaktır. Ama sadakat indeksindeki yeri şüpheli. ABD, NATO ortaklarını ittifaka bağlı tutmak için her gün daha çok taviz veriyor. Almanya’da gördük; Rusya ile ekonomik ilişkilerinde taviz vermek istemeyen Berlin direndi ve Kuzey Akım-2 gibi, Avrupa’nın Rusya’ya bağımlılığını artıracak, Washington’un kesin biçimde itiraz ettiği projede geri adım atmasını sağladı…
İttifakın hassasiyetlerini zirveler silsilesi öncesinde kaşıyanlar var…
“ABD Ulusal Güvenlik Ajansı’nın (NSA), Danimarka ile arasındaki kablo anlaşması aracılığıyla başta Almanya Başbakanı Angela Merkel olmaz üzere çok sayıda Avrupalı üst düzey politikacıyı izlediği bildirildi”… (30/05)
Macron hemen, “kabul edilemez” dedi. Almanya aynı reaksiyonu göstermedi! İki ülke de Danimarka’dan neler olduğuna ilişkin bilgi talep ettiler ama Merkel, “ilişkilere kalıcı zarar vermez” diyerek üstüne toprak attı.
Belli ki Berlin tuzağı, yani haberi servis eden aklı görüyor, zirve öncesi mayına basmıyor. ABD’nin, “biz Rusya’dan çıkarlarınızın önünü kesmeyeceğiz ama siz de stratejik olarak yanımızda duracaksınız” akdine bağlı kalıyor. Kaldı ki, adı geçen kablo istihbarat anlaşmasının Rusya ve Çin’in internet trafiğini izlemek için yapıldığını herkes biliyor…
***
Bu akılların tamamı Çin ve Rusya’nın, ABD hegemonyasındaki erimenin farkında olduğunu, ‘Pax-America’nın işlevsizliğini gördüklerini, buna göre davranmaya başladıklarını anlıyorlar. Özellikle Çin’in yerleşik/bilindik dış politika kalıplarının dışında adımlarına daha sık takılıyorlar. Batı Asya ve Ortadoğu’da bunun örnekleri yaşanıyor. Kimi konularda Pekin ve Moskova’nın birlikte tutum geliştirmesi de Washington’u farklı tonlarda rahatsız ediyor.
Öte yandan bu ülkeleri “ezikleyerek, üstlerine giderek” bir yere varmanın mümkün gözükmediği de daha açık hissediliyor Amerika’da. Hele ekonomik alanlarda başta Çin ortak iş yapmamak, angajmanlara girmemek zor. Rusya’yla yüksek gerilimlere rağmen de durum benzer.
Bu noktadan hareketle, Türkiye’nin Haziran pratiklerinin nasıl olacağını, ‘Ankara’nın Sessizliği’ başlığı altında ayrıca kaleme almak gerekiyor.
Biden’ın, “orta sınıfa yönelik” diye adlandırılan, önce 2022, sonra 24 seçimlerini hedefleyen bir “dış politika” yürüyüşü var. Türkiye’nin seçimi ise 2023’te. Çıkmaz sokaklara bağlanan ağır anlaşmazlıkların ‘parantezlenmesi’ üzerine daha çok yazı okumaya başladık…