|
Bu resim hakkında biraz konuşalım mı…

‘100 savaş gemisi’ dediğiniz, ‘Büyük Ortadoğu’nun en büyük armadası demek. Kaldı ki, tören nedeniyle Akdeniz, Ege, Karadeniz’i boş bırakmayacağımıza göre, savaş gemilerimizi toptan İstanbul’a getirmediğimize göre, rakam daha yüksek, tersaneler de harıl harıl…

Üstelik, büyük kısmı modernize edilmiş, gerisi de yeni savaş gemileri. Denizaltılar dahil. Üzerlerindeki teknoloji ve mühimmat apayrı çarpan etkileri yaratacak güçte…

Biz bu donanmayı hangi ara yaptık?

29 Ekim bayramımızı kutlarken, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve yanındaki hazirun da geçit törenini izliyordu…

İlişkin kareleri basından, canlı yayından muhakkak yakalamışsınızdır. Donanmayı izleyen bu gözler, Türk kas gücünün sıralı komutanlarıydı…

Cumhurbaşkanı, Milli Savunma Bakanı, Genelkurmay Başkanı, Kara, Deniz, Hava Kuvvetleri’nin komutanları…

Cumhuriyet Bayramı’nın resmi/protokoler kutlamalarında ülkeyi yöneten tüm siyasi, resmî ve yüksek bürokrasi kadrosunu zaten izledik. Ama bu kare.. Türkiye’nin ‘elinin tersini’ gösteriyor…


ÂRAF ORDUSU…

Elbette Cumhuriyet Bayramı vesilesiyle İstanbul’daki tören haklı gururumuzu yaşamak ve göğsümüzü kabartmak içindi. Ama sadece bu mu?

Kalbimiz Cumhuriyet Bayramı’ndaydı ama aklımız Ortadoğu ve Akdeniz’deydi…

İlişkiyi anlayabilmek için ufku taramamız gerekiyor…

Aşağıdaki akışı bölgede gelişen ve gelişecek tüm olaylar için anahtar, kullanım kılavuzu sayınız…


***

ABD Başkanı geçtiğimiz Cuma, 7 Ekim’de gerçekleşen Hamas atağının nedeni olarak, Yeni Delhi’deki G-20 zirvesinde açıklanan, ‘Hindistan-Körfez-İsrail-Avrupa Ekonomik Koridoru’nu gösterdi. Türkçesi, Kafkaslar-Ortadoğu-Afrika-Avrupa ve çevreleyen deniz havzalarında yaşanan her ne var ise ‘Doğu-Batı’, ‘büyük güçler mücadelesi’ olduğudur…

Amerika ve İngiltere’nin, bu alandaki üstünlüğünün/liderliğinin hızla erimeye devam ettiği, İran’ın jeopolitik rütbesindeki artış, Çin ve Rusya aracılığıyla sağlanan S. Arabistan-İran barışı, Irak-Suriye ve nihayet İsrail krizinin bu savaşa delil kabul edildiğidir…

Bölgesel olarak da ele alınabilir; mesela, Batı’nın Körfez üzerindeki etkisini yitirmesi, Gazze krizinin son tahlilde Filistin Devleti’ne yer açabileceği ya da rayından çıkan Türkiye-İsrail ilişkileri ile bozulan İbrahim anlaşmaları planı gibi…

Halin dünya tarafından da böyle anlaşıldığını Birleşmiş Milletler özelinde izleyebiliriz; BM Güvenlik Konseyi ile Genel Kurulu ayrı tellerden çalıyor. Biri İsrail’i vetolarla korumaya çalışırken, yüzden fazla ülke ‘yanlış’ buluyor…


‘VAZGEÇİLMEZ ULUS’UN İKTİDARSIZLIĞI…

Türkiye ve pek çok ülkenin BM’ye eleştirisi ‘işlevsizliği’. Sebebi BMGK. Daha sadesi ABD…

İlaveten, bölge ülke ve kuruluşlarından ‘dürtmeden kımıldamıyorlar’ diye yakınıyoruz ama daha yeni Mısır-Ürdün-Kuveyt-Bahreyn-Fas-BAE-S. Arabistan-Umman-Katar hem ateşkes hem de uluslararası hukuk hakkında ABD ve İsrail’e ortak uyarıda bulundu.

Hepsi küresel huzursuzluğun işaretleridir. İstediğimiz kadar cevval değil belki ama önemli. ABD, İngiltere ve İsrail’in de konuyu böyle gördüğünden emin olabilirsiniz. Sağlaması, Akdeniz’de artmaya devam eden askeri yığınaktır.

İran bu gelişmeler içinde ayrı yer tutuyor çünkü, Batı’nın bu ülkeye yönelik saldırı için konjonktür, bölgede nüfuzunu geri kazandıracak ‘masa devirme’ operasyonu devşireceği kaygısı sürüyor…


TAHRAN-WASHİNGTON ‘BARIŞI’…

Tahran, kendisine yönelik saldırı ihtimaline karşı hep yukarıdan ve sert üslup benimsese de, ilk kanı dökmeyeceği açık. Günler önce, “topraklarımıza saldırı olmazsa askeri girişimde bulunmayız” diyerek konuyu bağladı…

Zaten, ABD’den İran’a giden mektubu da Tahran açıkladı; “savaşın yayılmaması için ricada bulundular”. Kelimeler abartılı seçilmiş olsa da içerik hayatın akışına uygun. ABD iç politikasında da bir savaşın daha yaratacağı sarsıntı açık. Beyaz Saray için bu her şeyden önemli.

Irak ve Suriye sahası istisna gibi; hem Amerikan varlıklarına saldırılar devam ediyor hem karşılık olarak yapılan ABD saldırıları. Bunların da iki ülke arasında savaşa yol açıp-açmayacağı tartışmalı.

Buna mukabil tehlikeli ihtimal şu; İsrail’in Gazze’ye yönelik çaplı bir kara harekâtı başlar, Hizbullah duruma vaziyet eder ise kısa fitili kim söndürebilir meçhul…


RUS-AMERİKAN GÖZ KIRPIŞI…

Bölgede, ekonomi ve enerjideki Amerikan hakimiyeti, yani ‘petro-dolar’ başlığı altında öğrendiklerimiz yeniden yazılıyor…

Rusya daha dominant. Pekin daha cesur. Körfez ülkeleri, özellikle Riyad ve Abu Dabi yolunu ABD’den daha çok ayırıyor. Ukrayna gözden çıkarılmış gibi; şaşırmayın, bir Rus-Amerikan dokunuşunun işaretleri beliriyor!

İsrail askeri olarak tahkim ediliyor ama siyaseten enkaza dönüşüyor.

ABD, İngiltere ve İsrail, daha geniş anlamda Batı, barış kurma liderliğini, yönlendirme kabiliyetini kaybetti. Sorunların çözümü için yapılan ikili ve çok taraflı görüşmelerin çekim merkezi, Türkiye, Rusya, Çin ve S. Arabistan’a geçmiş durumda.

Batı hem olaylar üzerindeki kontrolünü hem dengesini korumaya çalışıyor. Domino taşları gibi büyük savaşa devrilecek riskleri tutmaya çalışıyor.

İsrail sahada süngüyü dik tutmaya çalışıyor ama kabaran tehditlerin o da farkında. Tam kara saldırısı, tünellere girmek gibi delice bir karar Tel Aviv için varoluşsal riskler taşıyor.

Toplama baktığımızda küresel kutupların geri basmayacağı belli. Öte yandan işin zıvanadan çıkma potansiyelinin de farkındalar. Bu da bizi korkuların toplamına, küresel kaos ihtimaline karşı tetikte durmaya getiriyor…

Ankara için bu hal, sadece bölge gerçekleri açısından değil, kara kadar deniz sınırları boyunca bir oldu-bitti ihtimaline, hoşlanmadığı öbeklerin ittifaklara evrilmesine karşı teyakkuz demek.

Fotoğraf odur.

#Politika
#Rusya
#ABD
#İsrail
#Netanyahu
6 ay önce
Bu resim hakkında biraz konuşalım mı…
Zamanda ve mekânda bir uyanış: Sîdî Ukbe Ulucamii
19 Mayıs’a 10 gün kala…
Uluslararası doğrudan yatırımları çekmek
Enflasyon, döviz kuru beklentileri ve CDS
İsrail ve Batı’nın çifte standardı