Macaristan ziyaretinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’la buluşan liderlere baktınız mı? Uzlaştıkları konular ayrı bahis ama Macaristan, Türkiye, Katar, Sırbistan, Azerbaycan, Özbekistan, Bosna-Hersek nasıl bir kümedir? Ankara’nın birbirleriyle de kesişen böyle çok kümesi var…
Çok kutuplu dünya tartışmalarının ana başlıklarından biri de bunlar işte. Küçük ve orta boy ülkelerin yeni dönemde risk ve fırsatları nasıl karşılayacaklarına yönelik fikir jimnastikleri sık yapılıyor. Bir de “yeni nesil orta boy güçler” var. Kümelere katıldıklarında, “kutup çizgisinde” stratejik sonuç üretebiliyorlar.
Kendi üzerimizden şöyle örnekleyelim…
Macaristan görüşmelerinden somut sonuç çıktı mı? Çıktı. Azerbaycan-Türkiye-Macaristan enerji alış-verişi kuruldu. Avrupa’ya da göz kırpmak demek bu. ABD ve Rusya’nın dikkatini hemen çeker, üstüne de çıkar; İngiliz ve Almanlara bakarsanız, Rusya-Türkiye-Katar’ın yeni bir tahıl yolu açacakları üzerine de söylenceler var.
Fakat Türkiye’nin başka takvimi de var…
Macaristan’ı bir sayarsanız, Eylül ayında iki büyük toplantı var. Biri ABD’de. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu var. Dünya için önemli kararların alınacağı söyleniyor. BM’nin durumunu ve Ankara’nın BM’ye bakışını yaşanan son Kıbrıs terbiyesizliğinde gördük. Dünya bir yana kendisine faydası var mı?
Öncesinde Hindistan ziyareti var. Cumhurbaşkanı G-20 zirvesine katılacak. Bu da kalıplı bir buluşma. Her iki ziyarette gerçekleşecek ikili temasların sonuçlarını izleyeceğiz. İlk resmi/protokoler açıklamaların sonra pratik adımlara, fark edilmeyen açılımlara dönüştüğünü biliyoruz.
Fakat bir toplantı daha var.. Ona katılmıyoruz…
Anti-dolarizasyon, çok kutuplu dünya, alternatif yapı, adil küresel düzen, Ukrayna, Güney-Kuzey, Asya-Pasifik gerilimleri hep konuşulacak.
Bu da üçüncü önemli toplantı…
Doğu, Batı ve küme!
Burada duralım…
‘Duralım’ dediğim, durduğumuz/duracağımız yerle ilgili…
Ama şunlar da gerçek; Türkiye’nin fiilen içinde bulunduğu NATO, BM, G20 kanadına gönülden inanmışlığı/itimadı, ideolojik bağlılığı var mı? Ya da BRİCS/ŞİÖ ülkelerinin küresel hedefleri, siyasi görüşlerine akıl yatırmışlığı var mı? Evet, Batı ülkelerinin ve kuruluşlarının on yılları aşan çirkef politikalarına haklı dik duruşları ortada ama mevcut şartların ortaya çıkardığı Rus-Çin çizgisine nerelerde yakınlaşıyor nerelerde uzaklaşıyor? Tüm kutuplara yeni dünyanın açtığı fırsat ve risk penceresinden bakıyor Ankara. Doğrusu da bu. Fakat ilelebet süremez!
Batı’yla “iyi ve kötü günde” izdivaç çoktan sona erdi. Kader, silah, dava arkadaşlığından söz edilemez. Peki ama Doğu’yla?
İşte bunun için “duralım” ve Doğu’yu yine “şimdi”nin fotoğraf karesi üzerinden sakince değerlendirelim…
İşte Doğu işte Batı…
Hal böyleyken Türkiye bu kanatlara nasıl bakıyor?
‘Türkiye Yüzyılı’nın sonrasını şimdiden hesaplaması gerekiyor. Türk Yüzyılı bunlardan muaf olamaz. Bu yüzden hep, herkese eşit mesafeden değil, herkesle birlikte olmaktan bahsediyoruz.
Birinci toplantının emsal değeri orada. Arzu eden, ‘üçüncü yol’ da diyebilir. Türk Devletleri Teşkilatı gibi. Diğerlerinden gayrı, hele alternatif asla değil ama ‘özgün’ stratejik boyutu üzerine daha çok düşünülmesi/yüklenilmesi gereken yol olarak…
Türkiye, yeni yüzyılına, çok kutuplu dünyaya, emsallerine kıyasla daha hazır. Hiçbirinin aşmak zorunda kalmadığı dalgaları atlatarak geldik buraya. Kısa vadeyi bile okuyamayan şaşkın ülkelerin arasından sıyrılmak işten değil. İnisiyatif almak gerekiyor…