|
Türk hasadı…

Bir evvel kaldığımız yerden doğuya yürüyoruz; evet, bir limanı Çin’in bir limanı Rusya’nın, askeri üsleri Amerika’nın, parası da Almanya’nın hâkimiyetindeki Yunanistan artık kapitule devlettir ve yanımızdan her geçişinde omuz atması ‘acıma’ duygusundan fazlasını yaratmıyor…

Dedeağaç’a Amerikan askerî varlığının yığılması, Türkiye için ‘ulusal güvenlik refleksi’ göstermesi gereken bir hâldir ama.. Bu yüklemenin ana hedefi Türkiye değil. Karadeniz ile birleştiği anda üç kaynama noktasından (‘Gri Pusula’, 11/03, Yeni Şafak) ikincisine geçmiş oluyoruz…

Artık Yunanistan-Balkanlar-Karadeniz-Kırım-Gürcistan yolundayız, ABD-NATO’nun en arzu ettiği rotadır. Azerbaycan-Ermenistan savaşının Batı’nın bölgeden arındırılmasıyla ortaya çıkardığı yeni Ankara-Bakü ekseni vardır ve çekim yaratıyor. Ankara-Moskova tarafından ayarlanmaya çalışılan, ‘Ermenistan’ın kıvama getirilmesi’ projesinin de rötuşları atılıyor…

Bittiğinde, Rusya-Türkiye tarafından teklif edilen, Azerbaycan-Gürcistan-Türkiye-Ermenistan-Rusya-İran “altılısına” uyumlu hale gelecek.

Bir üçüncü küme, Türkiye-Azerbaycan-Pakistan. İşlevsel hale getirilmeye çalışılıyor ama Pakistan’ı meşgul ediyorlar; Afganistan meselesinin çözülmesi, İran-Hindistan’ın daraltılması, güçlü Pakistan-Çin ilişkisinin boğulması, Hindistan-Pakistan akut anlaşmazlığının evriltilmesi için büyük güçlerin üzerinde çalıştığı bir anahtar durumunda İslamabad…

İran-Pakistan-Afganistan-Hindistan-Çin hattı/yolu bozulmaya çalışılıyor. Buna Körfez, Irak gibi aktörler de farklı gerekçelerle katılıyor…

***

Ana kümeye döndüğümüzde değişim dinamiklerini anlamak için basit, ansiklopedik bir ‘Orta Asya’ tarifini hatırlamamız iyi olur; “bir zamanlar Sovyetler Birliği’nin parçası olan beş ülkedir, Türkmenistan, Tacikistan, Özbekistan, Kazakistan, Kırgızistan. Ama daha geniş anlama ihtiyacımız var; Çin’in Batısı, Afganistan ve Pakistan’ın kuzeyi, İran’ın kuzeydoğusu, Rusya’nın bir bölümü ve Moğolistan’ın tamamı dâhildir.

Şimdi bu coğrafyada hareketlenmeler yaşanıyor. Mesela alfabe değişiklikleri yapılıyor. Bir kısmında Rusya ile gerilim konuları ortaya çıkıyor. Kazakistan’dan toprak talebi gibi. Muhakkak, Sovyetler Birliği eski Devlet Başkanı Mihail Gorbaçov’un, birinci ve ikinci kümede mukim eski Sovyet cumhuriyetlerine ilişkin kaygı ve temennilerini paylaştığı röportajındaki ‘işaretlere’ dikkat dipnotu düşülmesi gerekiyor… (‘Mikhail Gorbachev: I’m bashed for Glasnost, but it was key for change’, 01/03, TASS.)

Bu zamanlamanın kum saati akmaya devam ederken, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun 3-11 Mart arasında gerçekleşen bölge ziyaretleri takip gerektiren ek gündem oluşturuyor…

Bu ziyaretler önce Gürcistan Dışişleri Bakanı’nın Türkiye’de ağırlanması ile başladı. (3 Mart), Türkmenistan (6 Mart), Özbekistan 7-9 Mart), Kırgızistan (10 Mart) ve final olarak da, 11 Mart’ta Doha’da yapılan Rusya-Türkiye-Katar zirvesi…

Bunları rutin temaslar saymak tabloyu hafife almak olur. Elbette her birinde ikili ilişkilerin farklı boyutları çalışıldı. Ama bir stratejik boyut olup olmadığını merak haktır…

Örneğin, son ayakta Doha’da Suriye eski Başbakanı Hicab’ın randevuya katılması, her temasta uzak ama ilgili dosyaların da açıldığını gösteriyor…

***

Gürcistan Dışişleri Bakanı: “Türkiye stratejik ortağımızdır. Gürcistan-Türkiye-Azerbaycan üçlü iş birliği konusunu ele aldık. Hazar bölgesindeki iş birliğimiz bütün bölge için çok önemlidir. Gürcistan, 3+3 gibi (altılı) platformların dışında kalmamalıdır”…

Türkmenistan’da Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, Devlet Başkanı Berdimuhammedov ve Dışişleri Bakanı Meredov’la görüştü. Esasında Bakan Meredov bir hafta önce Ankara’daydı.

Azerbaycan ve Türkmenistan, Hazar Denizi’nde hidrokarbon sahasını ortaklaşa araştırmak ve geliştirmek üzere anlaşmış durumdalar. Türkiye’nin de bu sürece dâhil olup-olmayacağı konuşuluyor.

Bu ziyaretten sonra beklenen iki devam toplantısı var! Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın katılımıyla Türkiye-Türkmenistan ve Türkiye-Türkmenistan-Azerbaycan Zirvesi yapılacak. Türkmenistan’ın genel bir ‘tarafsızlık’ politikası var. Ancak bölgedeki gelişmelere gözünü kapadığı anlamına gelmiyor. Bölgedeki herhangi bir güce sırtını dönmesi gerekmiyor. İki zirvenin ardından ortaya ilgiyle izlenecek bir tablo çıkacak gibi!..

Özbekistan reform süreci yaşıyor. Bakan Çavuşoğlu’nun bu reformları nasıl değerlendirdiğine ilişkin eski bir anekdot ilginç; “Cumhurbaşkanı Şevket Mirziyoyev’e, ‘ülkede attığı reform adımlarını 12 Eylül döneminin ardından 80’li yıllarda Turgut Özal’ın Türkiye’de attığı reform adımlarına benzettiğimi’ söyledim”…

“Türkmenistan, AGİT başta olmak üzere uluslararası kurumlarla iş birliği yapıyor. Biz de bu süreci destekliyoruz. Türkiye’den değişik alanlarda uzmanlar ve danışmanlar görevlendirildi. Onlarla da yakından çalışıyorlar.”…

Kırgızistan Dışişleri Bakanı: “Kırgızistan’ın egemenliğini ilk tanıyan ülke Türkiye ile tarihimiz bir, dilimiz bir, dinimiz bir iki kardeş ülkeyiz. İki ülke arasında herhangi bir siyasi sorun yok”.

Türkiye-Kırgızistan ilişkileri yoğun. Birçok anlaşma imzalanıyor. Yüksek Düzeyli Stratejik Konsey Toplantıları’nın 5’incisi Türkiye’de yapılacak ve Cumhurbaşkanları bir araya gelecek.

Sonuç olarak bölgede bir devinim var ve Ankara bu dinamizme katkıda/katılımda sınırlamıyor kendisini. Afganistan ve Mısır’daki yeni roller de önümüzdeki yolu açacak. Hepsi bir kaynama yaratıyor ve üç süper gücün gözünün bulunduğu alanda gerçekleşiyor.

Şu ana kadar kaynama, ‘pişiriyor’…

#Azerbaycan
#AGİT
#Türkmenistan
#Strateji
3 yıl önce
Türk hasadı…
X’e kısıtlama an meselesi
Musevî bir yasadan Kızıl Düve miti üretmek
Sosyal çürüme yazıları 2: Her türden bağımlılıklar cumhuriyeti
Bir bu eksikti...
IBAN veren esnafın katli vacip mi?