Star tv balonu patlattı... Yıllardır dilimizden düşmeyen şike sakızı sonunda Cihan Oskay ağzında patladı. Bu kez de adama “Meczup” dedik. Yıllardır şike var diye bağıran bizler değil miydik? O zaman hepimiz çizgili pijama giymeyi hak etmiyor muyuz! Hepimiz Mazhar Osmanlık değil miyiz? Oskay haksızsa topumuz tımarhanelik değil miyiz!
Bu ülkede bal gibi şike var. Açtırmayın kutuyu söyletmeyin kötüyü... Oskay söyledi işte...
- “Ben şikeye çanak tuttum, kullanıldım bir kenara atıldım, zaten durumum kötü bari giderayak bir kıyak yapayım ülke futbolu kurtulsun” dedi.
Şimdi Oskay kötü kişi oldu.
Onun kim olduğu beni ilgilendirmiyor, tanımam bile ama adam resmen “şike var” diye yırtınıyor. Ortaya deliller koyuyor, isimler veriyor, para miktarını söylüyor... Telefon kayıtlarını ortaya çıkarıyor.
Ateş olmayan yerden duman çıkmaz! Belli ki bir şeyler dönmüş!
Bugüne kadar ligin son maçlarında hepimiz “bu iş bağlanır falanca takım şampiyon olur” demedik mi? Oskay da olayın hikayesini anlattı. Kimse inanmıyor.
Konuşulan şey; Oskay''ın arkasında kim var? Komployu kim kurdu?
Aziz Başkan ve Ali Şen
Aziz Yıldırım''a sorarsanız olayda Haluk Ulusoy''un parmağı var. Bu bir komplo!... Yıldırım bazen öyle “basit hatalar” yapıyor ki haklıyken haksız duruma düşüyor. Tepkisini sunuş biçimi yanlış. Örneğin; Kulüpler Birliği''ne katılmaması, kupa maçında Beşiktaş''a yenildikten sonra futbolcularını içeri çekip ikincilik madalyasını almaması, her olayda Ulusoy''a karşı çıkması. Bunlar Aziz Yıldırım''ın hataları.
Ancak; adalet istemesi, Fenerbahçe''nin haklarını korumaya çalışması, kulübüne hizmetleri, Saracoğlu tribünlerinden küfürü kesme gayretleri takdir görecek davranışlar.
Aslında Aziz Yıldırım''ın tavrı, düzene isyan!
Ama hep biraz da derebeylik var...
Aziz Başkan şimdi de şike olayına “devlet el koysun” diyor. Neden?
Haluk Ulusoy''un Futbol Federasyonu''na güvenmiyor da ondan!
Peki öteki takımlar güveniyor da Fenerbahçe niye güvenmiyor?
Bir yanda 17 kulüp öte yanda Fenerbahçe...
Herkes kendi kafasına göre takılırsa bu trafik karışmaz mı?
Ayrıca Aziz Yıldırım kendi camiasından da şikayetçi! İçimizdeki Fenerbahçe düşmanları diyebiliyor... Bu çok acı!
Fenerbahçe Ali Şen döneminden beri kendi iç hesaplaşmasını sürdürüyor. Seçkin insan Şenes Erzik de Fenerbahçe Kulübü üyesiyken Futbol Federasyonu Başkanı''ydı, Fenerbahçe onu da beğenmiyordu. Başkan Ali Şen, Şenes Bey''e “Kolundan tuttuğum gibi atarım başkanlıktan” demiyor muydu? MHK Başkanı Ahmet Güvener için; “O bir Galatasaraylı” denmiyor muydu?
Galatasaray, Şenes Bey Fenerbahçeli diye hiç itiraz etti mi, saygıda kusur etti mi?
Peki niye Fenerbahçe hep çıban başı!
Ali Şen gitti Aziz Yıldırım geldi. Ne değişti?
Fenerbahçe hala huzur yüzü görmedi. Hala sorunlu... Sorunlar çözülmek için vardır ama çözüm uzlşmaktan çıkar.
Aziz Yıldırım ve Haluk Ulusoy''un mutlaka aynı masaya oturup uzlaşmaları gerekir.
Aksi takdirde yorgan gider kavga biter!
İkisi de istifa eder millet rahatlar.
Beşiktaş güle oynaya yeneceği Brugge''ü zor zahmet geçerken hepimize azap çektirdi. Galibiyet güzel ama bu Beşiktaş''ı anlamak zor. Kul sıkışmadan Hızır yetişmez derler doğrudur, ama bu maçın Hızır''ı da bence Macar hakem Peter Hegyi. Brugge''e verdiği penaltıda kaleci Runje''yi atmaması mucize... Böyle kıyağı babası oğluna yapmaz. Pozisyon resmen kırmızı kartlık ama hakem galiba renk körü! Penaltıyı çalması doğru, kartı yanlış.
Runje''yi de anlamak mümkün değil. Bundan önce hatalı yediği goller için mazeret bulabilirsin ama dünkü gol dünya sonu. Kalesini terk edip topa hamlesi güzel ama zamanlaması bozuk saat gibi. Çıktı, baktı top kendisini aşacak bacaklarına yüklenip sıçramak istedi yer ayağının altından kayınca Balaban''a sarıldı düştüler. Neredeyse takımın canına okuyordu ki Macar hakem insaflı davrandı. Beşiktaş yönetimi Runje''ye kurşun mu döktürür, muska yazıp formanın içine mi koyar bilemem ama mutlaka bir şey yapmalı. Böyle bir kaleci sanki takımın içinde el bombası...
Beşiktaş''ın lehine verilen penaltı da tartışılır. Vermese kimse gıkını çıkartmaz. Verdi Ricardinho golü tereyağından kıl çeker gibi attı Beşiktaş rahatladı. Ben de fesimi göğe attım. Avrupa''dan puan alamazsak seneye işimiz zor, tek takımla düşeriz Avrupa yollarına.
Beşiktaş galibiyete geçtikten sonra nefes nefese kaldık. Takım mükemmel oynamaya başladı, böyle mücadeleye can kurban, her an fark açılacak dedik, top Beşiktaş kalesine gelince ödümüz koptu. Son yirmi dakika öldük öldük dirildik. İbrahim Akın''la yine yıkılır gibi olduk. Bu çocuğun yeteneği dev, aklı bücür! İkinci sarı yenir mi be İbrahim! Düdükten sonra topa vurulur mu be çocuk...Yine de Beşiktaş''a alkış ama birileri de bu takımın bütün oyuncularının kulağını çekmeli, başta da Tigana''nın. Burak ve Bobo ilk 11''de olmalıydı. Onlar girdi oyunun rengi değişti. Leverkusen karşısında ben de koyu bir Beşiktaşlı olacağım, söz. Buraya kadar gelip gruptan çıkamazsa yazık olur.
Şimdi de ben iddia ediyorum; liglerimizde futbolcuların transfer paralarını düzenli ödeyen bir tek kulübümüz var mı? Bütün futbolcuların kulüpleriyle para sorunu var. Hele içlerinde bazı kulüpler var ki futbolcusuna belki sekiz ay para ödemiyor!
Büyüklerden vaz geçtim, orada oynayan futbolcuların zaten dünyalığı vardır. Taşra takımları bir felaket, oradakiler zaten ancak yıllık 200 bin dolar alıyor, onu da alamıyor.
Şimdi size soruyorum;
Teşvik primini alsın mı almasın mı?
Şike yapsın mı yapmasın mı?
Onurunu satsın mı satmasın mı?
Hele bir de okuyan çocuğu varsa,
Anası hastaysa,
Evlenecekse,
Ev borcu, araba borcu varsa,
Hele bir de yaptığı suç sayılmayacaksa...
Öyle bekara hatun boşamak kolay! Söyleyin, alsın mı almasın mı.
Buraya insanı değil, evliyayı koysan üç günde testi kırar!
Türkiye futbol liginde sadece Dijitürk geliri yıllık 150 trilyon lira. Kulüplerin diğer gelirleriyle beraber bir hesap edin bakalım kaç para dönüyor bu piyasada. Sonra ortaya bir iddia atılıyor, Samsunspor''a Fenerbahçe''den 150 bin dolar gitmiş, maçı satsın diye!...
150 trilyonun yanında 150 bin dolar!
Hem de kim bilir kaç kişiye.
Kişi başına düşen dolar sayısı, dıdının dıdısı...
Bu kadar da ucuza gidilmez ki...
Siz inanıyor musunuz?
Hep kafamızdan çekiyoruz. Düşünce tarzımız çok alaturka. Dereyi görmeden hemen paçaları sıvıyoruz. Maç öncelerinde palavra sıkıp kendimizi dev aynasında görüyor, maçtan sonra tokadı yiyince sus pus oluyoruz. Maçlarda öne geçiyor, koruyamıyoruz, oyuna avantajlı başlıyoruz, bir hata ile bir çuval incirin içine ediyoruz. Maçı anlatan spikerlerimiz bile bir alem. Golü maçın başında bile atsak bitime daha 85 dakika olsa başlıyoruz yaygaraya; “Maç bu skorla biterse turu geçtik!” diye... Hala maçların doksan dakika olduğunu anlayamadık. Şu illetten bir kurtulsak, gerçekleri bir görsek, yeteneklerimizin önüne aklımızı bir geçirsek inanın dünyaya kafa tutacağız... Kızmayın bana, işte örnekler; Beşiktaş- Steagul Roşu maçı, Valerenga maçı. Hatırlayın...
l Runje, Brugge''den yediği golü Galatasaray''dan yeseydi... Cordoba''dan beter olmaz mıydı?
Fenerliler şike var demez miydi?
Evet mi, hayır mı?
(Örnek; H. Kabze''ninCordoba''ya attığı gol!)
Alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste...
