|
ABD ve AB yaptırımlarının etkisi ne olur?

Son dönemde Türkiye’nin yer aldığı coğrafya içerisinde etkin politika izlemesi, başta ABD olmak üzere AB’den birçok ülkeyi ciddi şekilde rahatsız etti. 2013 yılından itibaren uygulamaya koydukları Türkiye’yi istikrarsızlaştırma politikalarının sonuç vermemesi üzerine, son hamleleri olan yaptırım kozunu devreye sokmak istemeleri de bu rahatsızlığın ürünüdür.

10-11 Aralık AB Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi’nde Yunanistan, Güney Kıbrıs Rum Kesimi ve Fransa’nın başını çektiği daha sert önlemler isteyen ülkelerle, Almanya, İtalya ve Macaristan gibi ülkelerin öncülük ettiği dikkatli adım atmak isteyen ülkeler arasında yaşanan tartışma sonucu toplam 22 ülkenin karşı çıkmasıyla Türkiye’ye yaptırım kararı çıkmadı. Buna rağmen yaptırım isteyenlerin çabalarının devam edeceği aşikar. Beklentileri şimdilik Mart 2021’de yapılacak zirveye ertelendi.

ABD tarafında ise, Rusya’dan alınan S-400 füzeleri nedeniyle kongrenin uzun bir süredir Türkiye’ye yaptırım konusunda Donald Trump yönetimine baskı yaptığı biliniyordu. Türkiye’ye karşı bu yaptırımlara çok sıcak bakmayan Trump ise, daha önce onaylamadığı ABD Hasımlarına Yaptırım Yoluyla Mücadele Yasası’nı (CAATSA) yine veto edeceğini süreç içinde yineledi. Buna rağmen, yasanın Senato’da tekrar üçte iki çoğunlukla geçmesi halinde Trump’ın veto hakkı ortadan kalkacak. Ancak bu durumda da Trump’ın bu 12 maddelik CAATSA kararlarından en hafif beş maddeyi uygulamaya alması bekleniyor.

Peki, bu yaptırım kararları nereden çıktı? Bir NATO ülkesine böyle savunma sanayi ağırlıklı yaptırım kararları almaları ne kadar doğru?

İlk başta da belirttiğim üzere Türkiye’nin bölgedeki jeopolitik meselelerde daha proaktif bir duruş göstermesi nedeniyle, yıllardır buraları istediği gibi yönetmeye çalışan ABD ve AB’nin önemli birkaç ülkesi bu durumlardan rahatsız oldular. Özellikle;

-Cumhurbaşkanımızın “dünya 5’ten büyüktür” anlayışıyla, her alanda tüm insanlığın ortak çıkarları için mücadele vermesi,

-Suriye ihtilafına kalıcı çözüm bulunması için hem sahada hem de masada Türkiye olarak etkin konumumuzu sürdürmemiz. Ayrıca, Suriyeli mülteciler başta olmak üzere çok sayıda mülteciye ev sahipliği yapan Türkiye’ye yönelik, AB tarafından verilen yardım sözlerinin hiçbirinin tutulmaması karşısında Türkiye’nin de yeni adımlar atması,

-Libya Milli Mutabakat Hükümeti’yle imzaladığımız Mutabakat Muhtırasına dayalı olarak, Doğu Akdeniz’de deniz yetki alanlarımızdaki hak ve çıkarlarımızın kararlılıkla savunulması. Ayrıca, Libya’nın meşru hükümetinin yanında yer alınarak Libya’da huzur ve güvenin sağlanmasına destek olunması,

-Yunanistan’ın hem Doğu Akdeniz hem de Ege’deki adalarda uluslararası hukuk kurallarını yok sayan tavrı karşısında, Türkiye’nin hem KKTC’nin hem kendi haklarını kararlılıkla savunması,

-Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki Karabağ savaşında Türkiye’nin Azerbaycan’ı güçlü bir şekilde desteklemesi,

-Doğu Akdeniz’de Türkiye’ye karşı oynanan onca oyun karşısında Türkiye’nin kendi sondaj ve sismik araştırma gemileriyle doğalgaz arama çalışmalarını sürdürmesi. Yine yapılan aramalar sonucunda Karadeniz’de doğalgaz rezervlerinin keşfedilmesi,

-PKK/PYD, YPG, FETÖ ve DEAŞ terör örgütleriyle yapılan mücadeledeki başarı karşısında dost gözüken bu ülkelerin, Türkiye düşmanı terör örgütlerine verdikleri desteğin ortaya çıkması,

gibi birçok olay, hem ABD’yi hem de Fransa ve Yunanistan gibi AB ülkelerini fazlasıyla rahatsız etti. Türkiye’nin haklı mücadelesi karşısında AB´nin büyük kesiminin benimsemediği bu durum, Türkiye ve AB´nin ortak çıkarları ile bölgemizin barış, güvenlik ve istikrarına zarar vermektedir. Buna rağmen AB, ocakta göreve başlayacak olan ABD Başkanı Joe Biden ile eşgüdüm içinde yaptırım yürütmeye çalışacağını belirtti.

Biden hükümetinin Türkiye’nin ne kadar pazarlık masasına gelebildiğini anlamaya çalışacağı bir süreci olacak. Getirilen yaptırımlara direk evet denmesiyle S-400 sistemlerinin aktive edilmemesi gibi bir dayatmanın, Türkiye gibi bir ülkeye işlemeyeceğini anlaması belki biraz da zaman alacak. Türkiye gibi bir ülkede her kesimin milli meseleler konusunda göstermiş olduğu duruş çok nettir. Kaldı ki bu yaptırımların yalnızca S-400 meselesi olmadığı herkesin malumudur.

Onun için müttefik ilişkilerinin sürdürülmesinin karşılıklı özveri gerektirdiği gerçeği kadar, düşmanca tavır sergilendiğinde tavizin taviz doğuracağı da bir o kadar gerçektir.

#ABD
#AB
3 yıl önce
ABD ve AB yaptırımlarının etkisi ne olur?
Küçük adam büyük düşünüyor!
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir