|
Islak, ıslak...

Fanatik Galatasaraylı Hasan Cemal, pazar günkü sütununda “Islak İmza” konusunu yazmayı neden hafta içine bıraktığını anlatıyordu.

Vatan, derbi maç öncesinde bir grup işadamı ve gazeteci arasında girilen ilginç iddianın haberini verirken, H.Cemal''e de bilgisayar ortamında sarı-lacivert formayı giydirivermişti…

Sarı-Kırmızılı H.C, o kurgusal fotoğrafa mızrak gibi esprilerle bozuk çalarken; Vatan''da yazıldığı gibi bir bahse girmediğini öne sürüyor ve asla ezeli rakibinin formasını giymeyeceğinden söz ediyordu.

H.Cemal, “Fenerli dostlarının bilgisayar marifetiyle psikolojik savaş icra ettiklerine” dikkat çekiyordu:

Dahası, F.B-G.S maçlarından önce her zamanki gibi büyük konuşuyor; “Galiba farkındalar, Keita rüzgarı Saraçoğlu''nda onları mahvedecek!” diye yazıyordu!

Neticede, Keita''nın aslında bir boksör olduğu anlaşıldı ve G.Saray''lı Hasan Bey yine üzüldü.

Bu son yenilgi, zat-ı şahanelerinin Saracoğlu Stadı''nda arka arkaya onuncu kez üzülmesi; gel gelelim, Hasan Cemal''in “büyük konuşmak”tan vazgeçebileceğini pek sanmıyorum.

*

Sadece futbolda değil, siyasette de “garanti veren” büyük iddialara kulaklarımız aşinadır:

“Erdoğan mutlaka Çankaya''ya çıkacak” veya “AK Parti kesinlikle kapatılacak” ya da -mesela onuncu dalgadan önce- “Ergenekon operasyonları artık sona ermiştir.” gibilerinden “büyük konuşanları” hatırlıyoruz.

Bir kısım meslektaşımız da…

“AKP''yi bitirme planı” gündeme damgasını vurduğunda; “Albay Dursun Çiçek''e ait olduğu ileri sürülen imza kesinlikle sahtedir” diye yazmışlar, “son derece iddialı” konuşmalar yapmışlardı.

Sonuçta ne oldu?

“İrtica ile mücadele eylem planı” belgesinin orijinali savcılığa gelen bir ihbar mektubunun içinden çıktı:

-Islak, ıslak!

İstanbul Cumhuriyet Savcılığı, imzanın kime ait olduğunun belirlenmesi için söz konusu belgeyi Adli Tıp''a göndermiş, Adli Tıp''tan da “Islak imza, Albay Dursun Çiçek''in el ürünüdür” raporu gelmişti.

Bu satırların yazarı ise en başından beri “Belgedeki imzanın Çiçek''e ait olduğunu” ısrarla vurgulamıştı.

Mesela, şu satırlarımızı hatırlayalım:

“-TÜBİTAK raporu Çiçek''i yalanlıyor. TÜBİTAK, Çiçek''e ait imzanın montaj olmadığına hükmederek ''Belgeye orijinali dışında unsurların eklendiğini gösterir veri yok'' demiştir. (..)

-''Fotokopiden belge olmaz'' diyenler, fotokopinin orijinal belgeden elde edilmiş olabileceğine zerre kadar ihtimal vermiyorlar!(..)

-Postacı filminden ilham alacak olursak: ''Fotokopisi bu kadar tartışılıyorsa aslı yakında demektir!''

-Bakınız, o belgenin gerçek olduğu hususundan kaçış yok. Bu durum eninde sonunda anlaşılacak.

-Belge hadisesinin üzerini örtmek mümkün değil. Bu, dönülmez akşamın ufkunda bir olaydır…”

*

Başka?

Belgenin gün ışığına çıktığı günlerde…

“AKP''yi bitirme belgesinin deşifre edilmiş olması, Ergenekon yapılanmasının üzerine kararlılıkla gidildiğini gösteriyor. Bu çerçevede TSK içindeki Ergenekoncuların üzerine de gidiliyor…

Aksi geçerli olsaydı, İhanet Belgesi''nin gün ışığına çıkarılması mümkün olmazdı!” diye yazmıştım.

Bir ince hususu daha vurgulamıştım, o vakit:

“İhanet Belgesi''ni hazırlayanların aynı zamanda Genelkurmay Başkanı Başbuğ''u da hedef aldıkları aşikardır…”

(Kirli belgeyi hazırlayanlarla bağlantılı isimlerin Genelkurmay Başkanı''nı da fişlemiş olduklarının Ergenekon operasyonları esnasında ortaya çıktığını hatırlatmıştım.)

Ergenekon savcısı Zekeriya Öz''ün Dursun Çiçek''i mahkemeye gönderirken, albaya yönelttiği suçlamalar içinde en çarpıcı olanı “TSK içinden gelen bir ihbar mektubu” idi.

O ihbarda, “karargahta, komuta kademesinin bilgisi dışında var olan bir örgütlenme” isim isim anlatılıyordu.

Star''ın o günlerdeki haberine göre Çiçek eylem planını “cuntanın emriyle” hazırlamıştı…

İhbar mektubunda “Cuntanın Genelkurmay Başkanı Başbuğ''un bilgisi dışında hareket ettiğine” dikkat çekiliyordu…

Bu bilgi, belgenin “emir komuta zinciri dışında” hazırlandığı yönündeki tezi teyit ediyordu.

*

Finalde, “AKP''yi Bitirme Planı”nın orijinalini savcıya gönderen subayın beş sayfalık ihbar mektubuna gelebiliriz…

O çarpıcı mektupta deniliyor ki:

“Genelkurmay Başkanı da belgeden haberdardı. (..)

Belge, (geçen dönemin) Genelkurmay İkinci Başkanı''nın emri ile bir tümgeneral, bir de korgeneralin katkılarıyla hazırlandı…”

İhbar mektubunda, ayrıca…

“2007''de dönemin Genelkurmay İkinci Başkanı (şimdi emekli) emri ve bazı akademisyenlerle CHP yöneticilerinin katkısıyla çok sayıda kamuoyunu yönlendirme amaçlı belge hazırlandığı” öne sürülüyor.

*

Bu noktada, Genelkurmay Başkanı Başbuğ''un “Belge gerçekse gereken yapılacak” dediğini hatırlayalım.

Hal böyleyken…

Göreve geldiğinden beri TSK içindeki Ergenekon kalıntılarına karşı kararlı bir operasyon yürüten (ilk kez muvazzaf subaylar tutuklanmıştı) Genelkurmay Başkanı''nın, belge hakkındaki gerçeği bilmemesi imkansızlaşıyor ve “İhanet Planı” deşifre edildiğinde belgeyi “Kağıt parçası” diye nitelemesinin aslında “ters köşe bir hadise” olduğu anlaşılıyor.

15 yıl önce
Islak, ıslak...
Rabbine hasım kesilen insan!
Sosyal çürüme yazıları 8: Sıkıntı yok cumhuriyeti
Belirsizlik ‘algılamayı’ öldürür
Reisi’nin manidar ölümü
İran bu sancılı günleri nasıl atlatacak?