Arifan Külliyesi: Geleceğimizin habercisi

00:0013/07/2014, Pazar
G: 12/09/2019, Perşembe
Yusuf Kaplan

Türkiye"nin temel sorunları, siyasî veya ekonomik değil, varoluşsal.Ancak bunu bile görebilmiş değiliz hâlâ.TÜRKİYE"NİN BİR YÖRÜNGESİ YOKMesele şu: Türkiye"nin bir yörüngesi yok. Daha da vahimi, Türkiye"nin, yörüngesi olmadığını bile farkedememiş olması.Oysa yörüngesi olmayan bir ülkenin, bırakınız insanlığa dişe dokunur bir şeyler verebilmesini, varlığını sürdürebilmesi bile mümkün değil.Yörüngesi olmayan bir ülke, tarih yapamaz, insanlığın önünü açamaz ve insanlığın umudu olamaz.TÜRKİYE, BİLFİİL

Türkiye"nin temel sorunları, siyasî veya ekonomik değil, varoluşsal.

Ancak bunu bile görebilmiş değiliz hâlâ.

TÜRKİYE"NİN BİR YÖRÜNGESİ YOK

Mesele şu: Türkiye"nin bir yörüngesi yok. Daha da vahimi, Türkiye"nin, yörüngesi olmadığını bile farkedememiş olması.

Oysa yörüngesi olmayan bir ülkenin, bırakınız insanlığa dişe dokunur bir şeyler verebilmesini, varlığını sürdürebilmesi bile mümkün değil.

Yörüngesi olmayan bir ülke, tarih yapamaz, insanlığın önünü açamaz ve insanlığın umudu olamaz.

TÜRKİYE, BİLFİİL UMUT OLABİLECEK Mİ?

Fakat paradoks şu burada: Türkiye"nin sınırlarının dışına çıktığınızda, mazlum halkların Türkiye"yi umut olarak gördüklerini görüyoruz.

İyi de, Bosna"dan Yemen"e kadar Müslüman halklar, Türkiye"yi neden umut olarak görüyorlar acaba?

Bunun nedeni, derin tarihî ve zengin kültürel kollektif hafızadır: Selçuklu ve Osmanlı tecrübeleriyle birlikte, bizim, hem İslâm medeniyeti tarihine hem de dünya tarihine şekil veren ve İslâm dünyasını bütünleştiren yegâne aktör olduğumuzun çok iyi biliniyor olmasıdır.

İkinci paradoks şu: Türkiye, bilkuvve umut olabilir ama gerçekte bilfiil umut mu? Türkiye"nin bilfiil umut olmasını sağlayabilecek nesi var?

Bu sorunun cevabı çok açık: Türkiye, tarihî derinliğinden ve medeniyet tecrübesinin zenginliğinden ötürü bilkuvve umut ama bu tarihî derinliğini, zengin medeniyet tecrübesini yeniden hayata ve harekete geçirebilecek bir yörüngeye sahip değil henüz.

O yüzden Türkiye, Türkiye"nin bilfiil umut olmasını mümkün kılabilecek bir medeniyet iddiası geliştirebilmiş değil.

Yörüngesi olmayan veya henüz yörüngesini bulamayan bir ülkenin, dünyaya esaslı bir medeniyet fikri ve iddiası sunabilmesi elbette ki hayaldir.

Meselenin püf noktası burada gizli: Türkiye, insanlığa güçlü, köklü ve kuşatıcı bir medeniyet fikri sunamadığı sürece, Türkiye"nin bilfiil umut olabilmesi imkânsızdır.

ERDOĞAN, NİCELİKSEL ATILIMLARI NİTELİKSEL DEVRİMLERE DÖNÜŞTÜREMEZSE...

Tayyip Erdoğan, ekonomide, teknolojide, stratejide büyük atılımlar gerçekleştirdi, korunaklı bir duvar ördü; içeriden ve dışarıdan çökertmeye çalışıyorlar ama çökertemiyorlar bu nedenle.

Ama şimdiye kadar yapılan atılımlar niceliksel yalnızca. Türkiye"nin niteliksel atılımlara ihtiyacı var. Eğitimde, kültürde, düşünce hayatında ve medyada devrim niteliğinde işler yapılamazsa, o zaman işimiz yaş demektir.

ÜÇ DEVRİMİ YAPAMAZSAK YOKOLURUZ

Bu nedenle Türkiye"nin sömürgeci ve mankurtlaştırıcı eğitim sisteminden, yabancılaştırıcı kültür rejiminden ve ruhköklerimizi silip süpürücü medya rejiminden kurtulması şart.

Başka bir deyişle, genç kuşaklarımızı, bizim medeniyet iddialarımız ekseninde yetiştirecek yaratıcı bir eğitim sistemine ve insanlığın önünü açıcı kültür ve medya rejimine sahip olamadığımız sürece Türkiye hem yörüngesini bulamaz ve insanlığın önünü açıcı bir medeniyet fikri geliştiremez hem de bilkuvve umut olma özelliğini bilfiil umut olma katına yükseltemez.

Eğitimde, kültürde ve medyada devrim yapacak adımları atamazsak, bırakınız insanlığın umudu olmayı, her şeyi silip süpüren postmodern popüler kültürün uydusu olmaktan, önünde sürüklenmekten kurtulamayız.

Postmodern popüler kültür, bütün dünyayı kasıp kavuruyor; bütün kültürlerin köküne kibrit suyu çakıyor; dünyayı, hızı, hazı ve ayartıyı eksene alan Batı kültürünün kölesi hâline getiriyor.

Önümüzdeki süreçte eğitim, kültür ve medyayı bizim medeniyet dinamiklerimiz doğrultusunda silbaştan yeniden yapılandıramazsak, bu toplum, Müslüman bir toplum olarak kalma özelliklerini bile yitirmekten kurtulamayacaktır.

ÖMER FARUK AKKAYA VE ARİFAN KÜLLİYESİ ATILIMI

Eğitimde yapacağımız devrimin ipuçlarını veren bir eğitim kurumuna sözü getirmek istiyorum burada: Sivas"ta Ömer Faruk Akkaya Hoca"nın yılmaz çabaları sonrasında hayata geçirdiği Arifan Külliyesi, tıpkı Samsun"da İhsan Şenocak Hoca"nın İFAM çalışması ve orta Anadolu"da Zeki Soyak Hoca"nın talebelerinin Enderun atılımı gibi, bizim medeniyet dinamiklerimizi eksene alan bir eğitim sistemini nasıl hayata geçirebileceğimizin öncü ve önaçıcı yapı taşlarını döşüyor.

Arifan Külliyesi de, İFAM da, Enderun da, çeşitli cemaatlerin benzer eğitimler veren kurumları da, henüz işin başında.

Sözünü ettiğim diğer eğitim kurumlarımız gibi, Arifan Külliyesi, önce bizim kurucu kaynaklarımızla doğrudan irtibat kurmamızı sağlayacak, ardından başka medeniyetlerin, kültürlerin ve düşünce geleneklerinin kurucu akımlarıyla ve kişileriyle temas kurmalarını imkân tanıyacak bir yolculuğa çıkmış durumda.

Ömer Faruk Hoca, geleceğin İbn Sinalarını, Gazalilerini, İbn Arabilerini, Yunuslarını, Sinanlarını yetiştirecek uzun ve zorlu bir yolculuğun ilk temellerini attı Sivas"ta Arifan Külliyesi"nde.

Sahiciliği ve samimiyeti, ufku ve coşkusu ile Sivas"a büyük hizmetler sunacağından hiç kuşku duymadığım Sivas Belediye Başkanı Sami Aydın ile değerli Sivas"lı işadamlarını Ömer Faruk Hoca"nın bu kutlu ve geleceğimizin yapı taşlarını döşeyen yolculuğuna verdikleri destekten ötürü kutluyorum.