
Galiba 1977 seçimleri öncesi. Babam, Demokrat Parti''nin Balıkesir''den 1. sıraya koyduğu merhum İsa Yusuf Alptekin''e oy verecek.
Ben çoktan kontrolden çıkmışım. Bir nevi ''Selametçi'' olmuşum. Gece afişte, yazıda, gündüz mitingte, ya da köy yollarında, propaganda peşindeyim.
''Bir nevi Selametçi'' diyorum, çünkü hiçbir zaman, kendimi bir ideolojiyle, bir siyasi partiyle, bir dernekle, cemiyetle tanımlamaya, özdeşleştirmeye meyletmedim. ''Ben, filan partiliyim'' bile demedim.
Bunu, kendimi çok yükseklerde gördüğümden dolayı değil, ''siyaset''in -veya futbol takımının- insanı tanımlamaya yetmeyeceğini düşündüğüm için yapmadım.
Ali Hikmet Paşa Meydanı''nda miting var. Meydanı doldurmaya çalışıyoruz.
Meydan dolu görünsün diye, insanların biraz seyrek durmasını istiyoruz. Boşlukları da pankart açtırarak dolduruyoruz.
Eh, karşıdan bakılınca fena görünmüyor. Ama meydandan memnun değiliz.
Hoca geldi meydana.
O, bizim gibi değil. Morali yüksek.
Balıkesir''deki oyların yarısını istiyor. “Bir dahaki seçimlerde silme isterim” diyor.
“Bir zamanlar, sinema salonlarında toplanırdık, salonları zor doldururduk” diyor ve devam ediyor:
“Bugün, Allah''a şükürler olsun, Milli Selamet Partisi, meydanları patlatıyor.”
O gün, meydan falan patlatmıyorduk. En azından Balıkesir''de öyleydi.
Nitekim, o sene MSP Balıkesir''den milletvekili çıkaramamıştı. Cevat Ayhan, biraz da Balıkesir''de o günlerde hayli etkili olan fitne-fesat yüzünden yeterli oy alamamıştı.
Babamın oy verdiği İsa Yusuf Alptekin iyi oy almıştı ama, seçilememişti.
Ama sonra. Defalarca ümit kesildikten ve defalarca yeşertildikten sonra, Hoca''nın dedikleri gerçek oldu.
Buydu Necmettin Erbakan.
O gün, Ali Hikmet Paşa Meydanı''na bakarken, belki de, 1995''te, 12 Eylül barajını nihayet yıkmayı başardığı seçimler öncesindeki Sultan Ahmet Meydanı''nı görüyordu.
Ya dünkü Fatih?
Hoca sağken, kimse tahmin edebilir miydi o muhteşem vedayı?
Hoca''nın vefat haberi duyulduktan sonra, babam aradı. “Oğlum” dedi, “Erbakan''ın cenazesine gelmek istiyorum.”
“Beraber gideriz baba” dedim.
Ve beraber gittik. Kardeşim de gelmişti.
Gayret ettik ve girdik Fatih Camii''nin avlusuna.
Bir ''mahşer''di gördüğümüz.
Balıkesir''de yaptığımız gibi, kalabalığı seyreltmeye imkan da yoktu, ihtiyaç da.
Hıncahınçtı bütün Fatih.
Ne itiş kakış vardı, ne şikayet, ne telaş.
Bir gün, Adnan Menderes''in kabrinin yanından geçerken, babamın dua ettiğine tanık olmuştum. Bu, benim için anlamlı bir şeydi.
Hoca''ya da uzun uzun dua etti babam.
Ben de nasiplendim, babamın cenazeye katılmasına yardımcı olduğum için.
Erbakan''ın ''Sultan Fatih'' deyişi, ''Ulubatlı Hasan'' deyişi yankılandı kulaklarımda.
''Kadrini seng-i musallada bilip ey Baki
Durup el bağlayalar karşına yaran saf saf'' mısraları birkaç kere döküldü lisanımdan.
''Mücahit Erbakan'' sloganını, en çok dün, Fatih Camii''nin avlusunda sevdim.
Ahmet Taşgetiren''in harika ifadesiyle, ''Savunan Adam''dı o.
Sefer Turan aradı, biz avludan çıkmaya çalışırken. “Manşet önerim, ''Sevilen Adam''” dedi.
Doğruydu, gözlerimizle görüyorduk, ''Sevilen Adam''dı o….
Ve ''mazlum''du, bu da geçmeliydi kayıtlara.
Dün, bir ''Sevgi mahşeri'' vardı Fatih Camii''nin avlusunda…
Ve mahşeri bir tanıklık.
Bu yüzden, ''sevgi mahşeri'' oldu bugünkü Yeni Şafak''ın manşeti.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.