
Öcalan öldü de bizim haberimiz mi olmadı? Ya da “devletin elinde” olduğu için Öcalan’ın korkusundan söylemediği şeyi siz Aysel hanıma mı söyletiyorsunuz?
Dahası, Öcalan’ın Newroz 2014 mektubu şöyle devam eder: “Barış savaştan daha zordur ama her savaşın da mutlaka bir barışı vardır. Biz direnirken korkmadık, barışırken de korkmayacağız.” Yani Öcalan henüz ne öldü ne de korkuyor, bu hatırlatılmalı size... Barıştan korkan Öcalan değil sizsiniz.
Size aldanan canını fedaya hazır gençlere, Kürt halkına, Türkiye ulusuna ve Öcalan’a karşı yaptığınız siviliyata, sivil çalışmaya, kırmasız-dökmesiz, yakmasız-yıkmasız faaliyete geçmeme tarihî hatanızı, son bir-iki ay içinde tarihi suça, tarihî cüruma dönüştürdünüz. Ve 6-7 Ekim “deneme”siyle PKK tarihinin İmralı periyodunda, önce Öcalan’a sonra da Kürt halkına karşı en büyük ikinci kalkışmaya (Osman-Botan’dan sonra) imza attınız.
Ve en pervasızcası da, hiç kimse birşeyden anlamıyormuşçasına bu yaptığınıza “serihıldan” dediniz. Oysa sizin yaptığınız serihıldan değil iktidarHıldan diyebileceğimiz bir darbe girişimi olduğunu siz de biliyorsunuz. Çünkü en inandırıcı olduğu sanılan “önderlik devletin elindedir, taktik olmak zorundadır” yalanıyla aldatılanlar dışında, her ortalama insan bilir ki; Öcalan’a İmralı’da siyaset yaptıracak, elini güçlendirecek ve sonunda, kendi deyimiyle “hepimiz özgürleşeceğiz” dediği hedefe ulaştıracak olanın, askeri çalışma, çatışma, kırıp-dökme, yakıp-yıkma, ölüp-öldürme değil sivil çalışma, barışma, barış dili, bir bardak bile kırmama, yani yaşayıp-yaşatma felsefesi olduğunu bilir.
Bunu bir bilmeyen siz misiniz? Hayır biliyorsunuz! Olan şudur: İsviçre kantonlarından daha demokratik olduğu trajikomedyasından hareketle “Kanton” dediğiniz iktidar “odacık”larından kendinizi kaybetmenizin hudutlarını kaybettiniz...
Namlulardan duman tüttüğü, can havliyle ayakta/hayatta kalma mücadelesinin yaşandığı yerde “demokrasi” ve “devrim”den sözetmek tarjikomedyadan da öte yalın bir iktidar pervasızlaşması olduğunu; biraz “kendinizi bil”ip içinizdeki iktidarı tanımaya girişirseniz “zararın neresinden dönülürse kârdır”ın kapısını aralamış olursunuz...
“Üçüncü göz” diye gönlünüzden geçen ABD’nın (İngiltere’nin) Kobanê üzerinden iktidarınıza attığı “pas”lar öyle sandığınız gibi kafalık-volelik değildir beyler!“ ABD barışan değil çatışan bir PKK ister” demekten Öcalan’ın dilinde tüy biteli 15 yıl oldu beyler!
Yapmazlarsa: Bu talepleri devletin gerçekleştirmesini sağlamak üzere, 35 vekilinizi ve “komser”lerini (70), 103 belediye başkanı ve “eş”lerini (206), geri kalanını dernek vesaire meslek örgütlerinizin başkan ve “eş”leri ile 500’e tamamlayarak toplayalım. Ankara Kızılay’ının Güven Parkı veya bir kaldırımında (yolu, trafiği kapatma yok!) üç gün oturalım, ben de bereber olacağım.
Ben orada herkesin önünde, herkese açık, irademi size teslim ederek yaşıma, başıma, işime bakmadan silahlı mücadelenize katılacağım.
