Hayat Ahşabı kıl testeresiyle dantel gibi işliyor

Ahşabı kıl testeresiyle dantel gibi işliyor

Eski Cami - Orta Cami Mahallesindeki Yorgancıoğlu Pasajındaki atölyesinde günün büyük bölümünü geçiren 65 yaşındaki emekli öğretmen Tevfik Talaşmanlı, kayın, ardıç ve kavak kontrplak parçalarını elinden hiç indirmediği kıl testeresi ile dantel gibi işliyor.

Abone Ol Google News
Haber Merkezi AA
Ahşabı kıl testeresiyle dantel gibi işliyor
Kayın, ardıç ve kavak kontrplak parçalarını işliyorlar.

Eski Cami - Orta Cami Mahallesindeki Yorgancıoğlu Pasajındaki atölyesinde günün büyük bölümünü geçiren 65 yaşındaki emekli öğretmen Tevfik Talaşmanlı, kayın, ardıç ve kavak kontrplak parçalarını elinden hiç indirmediği kıl testeresi ile dantel gibi işliyor.

Tevfik Talaşmanlı, yaptığı açıklamada ,oymacılıkla küçük yaşlardan beri ilgilendiği, öğretmen olduktan sonra da bu işten kopamadığını anlattı.

Emekli olduktan sonra çocukluğundan bu yana sürdürdüğü naht sanatını daha da geliştirdiğini anlatan Talaşmanlı, "Kendime bir atölye aramaya başladım. Arkadaşlar aracılığıyla da sekiz metrekarelik buradaki atölyeyi tuttum. Kıl testeresi ile oyma yaparken tarihten gelen motiflere bakıyorum. Türk İslam tarihinden Orta Asya'dan gelen motiflerle çalışıyorum. Yontunca huzurlu oluyorum mutlu oluyorum. Buraya gelenler güzel iltifatlarda bulunuyorlar ben de bunları duyunca mutlu oluyorum" dedi.

Tevfik Talaşmanlı
Tevfik Talaşmanlı

Evinin ve atölyenin ihtiyaçlarını karşılıyor

Talaşmalı, çalışırken kendini mutlu hissettiğini, zamanın nasıl geçtiğini anlamadığını, bazen yemek yemeyi bile unuttuğunu aktardı. Atölyesinde Türk-İslam tarihinden Orta Asya'dan gelen motifler üzerine çalıştığını ifade eden Talaşmalı, konuşmasına şöyle devam etti:

"Kıl testeresi ile oyma yaparken tarihten gelen motiflere bakıyorum. Naht işlemeleri, avizeler, mücevher kutuları, duvar aplikleri süs eşyaları, hediyelik eşyalar, peçetelikler akla gelebilecek yani tahtadan yapılabilecek her şeyi yapıyorum. Çok büyük bir ekonomik beklentim yok. Evimizin ve atölyemin ihtiyaçlarını karşılıyorum. Bu da bana yetiyor."

Burak Özçivit Diriliş Ertuğrul için Osmanlı tarihini araştırıyor

Diriliş Ertuğrul’da iki şok ayrılık

Abdülhamid'den türbedara: Sen sandukaya vurdun Sultan Selim de bana
FOTOĞRAF 19
Title
Yavuz Sultan Selim Han’ın türbedarlarından biri, bir oğlan çocuğunun dünyaya gelmesini çok istiyordu. Bu yüzden hamile bulunan hanımının bir isteğini iki etmiyordu.
Title
Ancak hanımı o sabah, kendisinden kiraz istemişti. O da, hamilelerde bu gibi isteklerin olacağını zaten biliyordu.
Title
Lakin kirazın henüz çıkmaya başladığı bu günlerde, çok pahalı olduğu da muhakkaktı.
Title
İmkânsızlıklarına rağmen, ümit vererek evden ayrılmıştı. Şimdi türbeyi süpürüyor, hem de bunu düşünüyordu.
Title
Akşam eve varınca hanım, “kiraz aldın mı?”diye sorarsa, ne diyecekti. İçinden her türlü fikir geçiyor, fakat bir türlü çıkış yolu bulamıyordu. Çünkü pahalı kirazı alacak parası yoktu.
Title
Tam bu esnâda, elindeki süpürgenin sapıyla, yıllardır hizmetini gördüğü Yavuz Sultan Selim Hân’ın sandukasına vurdu ve şöyle söylendi:
Title
“Hey Koca Sultan!Sana senelerdir hizmet ediyorum, bir defacık olsun himmet etmedin. Ne olacak şimdi benim hâlim? Kiraz alacak param yok. Hanımın hâli de meydanda!
Title
”Akşam olur süklüm-püklüm eve gelir. Başka hâdiseler sabahki isteğin üzerini örttüğü için kiraz unutulur. Ertesi sabah yine âdeti olduğu üzere türbeye gelir, kapıyı açıp beklemeye başlar. Bir anda karşısında Sultan Abdülhamid Hân’ın adamı belirir:
Title
Efendi,Sultan seni huzura çağırır, hemen faytona buyur!der.Şaşkınlıktan küçük dilini yutacak hâle gelir. Sultan, kendisini niçin çağıracak? Kendisi bir türbedardır. Sultan’ın huzuruna çıkacak kimselerden değildir. Olsa olsa bir şikâyet, bir suç haberi vardır; o yüzden çağırır.Emri tebliğ eden adam fazla sabırlı değildir.
Title
Efendi ne durursun, Sultanın emrini tebliğ ederim sana!Bakar ki ağırdan almanın zararı olacak... Çaresiz faytona atlar, doğruca sarayın avlusuna inerler. Nöbetçiler girer çıkar, hemen huzura alırlar.
Title
Abdülhamid Hân, kendisini şöyle tepeden aşağı bir süzer. Sonra, kelimelere basa basa fakat yumuşak bir eda ile sorar:
Title
Ceddim Yavuz Selim Hân’ın türbedârı sen misin? Güçlükle cevap verir: Evet Sultanım!
Title
Söyle bakalım dün türbede neler oldu?Derdin nedir? Bir meselen olmalı?Bir anda zihninden bir sürü şey geçer. Acabâ Sultan neyi sormak istiyor, neyi kastediyor? Hangi derdimi soruyor? Şaşkın ve ürkek bir eda ile:
Title
Sultanım bir şeyler olmadı, bir derdim de yoktur. Sağlığınıza duâcıyım.Abdülhamid Han sesini hem yükseltir, hem de sertleştirir:
Title
Türbedar efendi! Sana söylerim. Dün türbede neler oldu, meselen nedir, açık söyle!Bir şeyler hisseder bu defa. Ama söylemeye cesâret gerek. İster istemez hadiseyi anlatır:
Title
Sultanım, zevcem hâmile. Benden kiraz istedi. Çok pahalı olduğu için alamadım. Bunun için de velînimetim Sultan Selim Hân’ın sandukasına dokundum; bunca yıldır hizmetini görürüm, bir himmetini görmedim, dedim.Ortalığı bir sessizlik kaplar. İki tarafta da derin tefekkür... Neden sonra daldığı âlemden çıkan Abdülhamid Han, söylenmeye başlar:
Title
Sen orada dedemin sandukasına vurdun, o da burada sabaha kadar benim başıma vurdu. Al şu bir kese altını, bir daha böyle şeyler için Selim Hân ceddimi rahatsız etme, doğruca bana gel!Bundan sonra emir subayına dönen Abdülhamid Han:
Title
Selim Hân’ın türbedârının maaşı iki misline çıkarılsın, sıkıntıdan kurtulsun. Bir derdi olunca da hemen bana gelmesine izin verilsin.
Title
.
Abdülhamid'den türbedara: Sen sandukaya vurdun Sultan Selim de bana
Sultan 2. Abdülhamid ve Yavuz Sultan Selim'in türbedarı arasında geçen bu olay ders verir nitelikte. Sultan 2. Abdülhamit Han Osmanlı'nın 34. padişahıydı ve 33 yıl hükümdar sürdü. O dünya sahnesinde düşmanlarıyla mücadele ederken dedesi Yavuz Sultan Selim Han'ın türbedarı da dünya sahnesinde fakirlikle ilgili bir mücadele sergiliyordu.