|

Kûfe pazarında bir gezinti

Aradan geçen 14 yüzyılda gümüşün altına karşı sahip olduğu değerin oldukça düştüğü görülüyor. İslam devletinin ilk yıllarındaki zenginleşme ise çok küçük bir enflasyona yol açtığından, para miktarındaki artış real bir refah artışına tekabül ediyordu. Aralarında Cennet’le müjdelenen sahabilerin de bulunduğu insanların malındaki artış ise, bazı popülist yorumların aksine dinin servet birikimini reddetmediğini açıkça ortaya koyuyor.

00:00 - 22/11/2021 Pazartesi
Güncelleme: 23:26 - 21/11/2021 Pazar
Yeni Şafak
 İLLUSTRASYON: CEMİLE AĞAÇ YILDIRIM
İLLUSTRASYON: CEMİLE AĞAÇ YILDIRIM
Dr. Ahmet Yıldırım
/ Araştırmacı- Yazar

Günümüz ekonomik şartlarında ürünlerin karşılaştırmalı fiyatlarını biliyoruz ve belki de bu nispet, bize küçük değişikliklerle evrensel gibi geliyor. Ayrıca tarihi düşünürken hayalimizi fakirlik, kıtlık ve zorluklar istila ediyor.

Öte yandan geçmişin müreffeh toplumlarındaki alım gücüne bir bakmak, bu hükmün aceleci olduğunu gösterebilir. Hulefa-i Raşidîn devrinin son yıllarında başkent olan Kûfe’ye ait bazı veriler bize hem bir karşılaştırma imkanı sağlıyor, hem de çok değerli bazı sonuçlar gösteriyor. İsterseniz şimdi hep beraber Hz. Ali’nin ordusunda görev alan bir asker olarak cebimize aylığımızı koyalım ve Kûfe Pazarı’na inip biraz etrafı kolaçan edelim...

İslam Devleti Hulefa-i Raşidîn döneminde teşkilatlanırken, Bizans ve İran bölgesindeki fetihlerle büyük bir zenginleşme yaşadı. Örneğin Peygamber Efendimiz döneminde Mekke valisi yıllık 350 dirhem ile geçinirken, enflasyonun oldukça kısıtlı olduğu şartlarda Hz. Ömer askerlerine yılda 600 dirhem, daha sonra da Hz. Ali yılda 4 bin dirhem ödüyordu. Dirhem aşağı yukarı 4 gram gümüşle darp ediliyordu. Dinar ise yaklaşık aynı ağrılıkta altınla darp ediliyor, dirheme göre ortalama 10 kat daha yüksek bir alım gücü ifade ediyordu. Buna göre güncel gümüş kuruyla 1 dirhemi 32.5 TL, dinarı ise 325 TL kabul edebilir ve o devrin piyasa değerlerini, tam bir kesinlik ifade etmese bile bu değerler üzerinden günümüz fiyatlarına dönüştürebiliriz.


YAŞAM UCUZ, ÖLÜM PAHALI

Bu bilgiler ışığında Hz. Ali devrinde bir askerin ayda dirhem üzerinden yaklaşık olarak 11 bin TL kadar maaş aldığını hesaplıyoruz. Nisap miktarının dahi üstünde olan bu paranın gerçek alım gücünü anlamak içinse, bazı ürün gruplarının fiyatlarını kabaca TL’ye çevirip karşılaştırma yapalım:

- 1 adet tavuk 16TL

- 1 adet koyun 160TL

- 1 adet inek 1600TL

- Vasat bir deve 3200 TL (Hz. Aişe’nin Cemel’de bindiği cins deve 25.500 TL)

- 1 kg buğday 1.25 TL

- 1 demet sebze 50 kr

- 1 kg soğan 20 kr

- 1 kg hurma 20 kr

- 1 kg arpa 45 kr

- 1 L zeytinyağı 100 TL.

- Vasat bir erkek gömleği 100 TL

- Tek parça elbise 285 TL

- İyi bir takım elbise 800 TL

- Zenginlere satılan lüks kıyafetler 16.000 TL

Gıda ve giyim fiyatlarını bir yana bıraktığımızda, savaş ve ölümün genel olarak pahalı olduğunu görüyoruz. Örneğin Efendimiz devrinde fethedilen Bahreyn’den gelen ganimet askerlere taksim edildiğinde piyadelerin 2 bin dirhem (3 gram ağırlığı dolayısıyla 50 bin TL), süvarilerin ise bunun 3 katını aldığı rivayet edilir. Yıllar sonra Hz. Ali’yi şehit ederken kullanılan kılıç 32.500 TL iken, kaliteli bir zırh 130.000 TL imiş. Kan parası ise 325.000 TL olduğundan yakınınızı öldüren birinden 2.5 yıllık asker maaşı alabilir, 2 bin koyunluk bir sürü kurabilirsiniz.

Ayrıca köle ve cariye fiyatları da, cariyeler daha pahalı olmak üzere 18.000-325.000 TL arasında değişiyor.

DİN SERVET BİRİKİMİNİ REDDETMİYOR

Fethedilen toprakların yol açtığı zenginliği, sahabilerin vefatlarında bıraktıkları servetle anlayabiliyoruz. Örneğin Safiye validemizin 670 yılındaki vefatında 100 bin dirhem (kabaca 3.250.000 TL) serveti varmış. Vefatlarında Hz. Zübeyr 500 bin dirhem, Abdurrahman b. Avf 3.5 milyon dirhem, Zeyd b. Sabit 1 milyon dirhem, Saad b. Ebi Vakkas ise 2.5 milyon dirhem tutarında para bırakmış.

Tüm bu sayıların bize gösterdiği bazı sonuçlar var. Öncelikle Bizans ve İran’ın zenginliği bu ülkeleri İslam Devleti karşısında hezimete uğramaktan kurtarmadığı gibi, zenginleşme İslam toplumunda kargaşaların oluşmasını engelleyemiyor. Bunun bir yansıması olarak, Hz. Ali’nin yüksek maaşlarla yanında tutmak durumunda kaldığı bazı düşük seciyeli Kûfeli askerlerin, belki de maaşlar ganimet motivasyonlarını ortadan kaldırdığı için savaşmaya direndikleri pek çok vakaya rastlıyoruz.

Aradan geçen 14 yüzyılda, muhtemelen Yeni Çağ’daki merkantalizm ve sömürgecilik faaliyetlerine bağlı olarak gümüşün altına karşı sahip olduğu değerin oldukça düştüğü görülüyor. İslam devletinin ilk yıllarındaki zenginleşme ise çok küçük bir enflasyona yol açtığından, para miktarındaki artış real bir refah artışına tekabül ediyordu. Aralarında Cennet’le müjdelenen sahabilerin de bulunduğu insanların malındaki artış ise, bazı popülist yorumların aksine dinin servet birikimini reddetmediğini açıkça ortaya koyuyor.

EN PAHALI HAYIR

Ürünleri birbiriyle karşılaştırdığımızda Hz. Ali devri Kûfe’sinde kıyafet biraz, zeytinyağı ise aşırı pahalı görünüyor. Buna mukabil et ise ucuzmuş. 1 litre zeytinyağı fiyatına yarım ton soğan veya hurma alınabilirken, 2 litre zeytinyağı 1 adet koyundan daha pahalıymış.

Köle ve cariye fiyatlarının oldukça yüksek olması ise köle azat etmenin ne kadar külfetli bir hayır olduğunu ortaya koyuyor. Hz. Ebubekir’in azat ettiği Mekkeli Müslümanlar için katlandığı fedakarlığın değerini daha iyi kavrayabiliyoruz.

Bir başka dikkat çeken husus ise çağımızda mamul eşyanın çok ucuzlamış olması. Geçmişte 200 koyun fiyatına 1 kılıç alınabilirken, bugün 1 koyun fiyatına 2 kılıç alabiliyoruz.

Hülasa; kıtlık, savaş, hastalık gibi problemleri bir an için göz ardı edecek olursak, geçmişin müreffeh çağlarında kazanılan parayla çok iyi şekilde geçinilebiliyor. Üstelik İslam devleti fethedilen bölgelerde ev yapacak olanlara arazi ve inşaat masrafı desteği sağladığından kira ödemek yaygın bir durum da değil. Hz. Ali devrinde devlet ayrıca her ay tüm yetişkinlere ciddi miktarda buğday ve zeytinyağı hibe ederek belli hayat standartlarını korumaya yardımcı oluyor.

Not: Bu yazıdaki hesaplamalarda kaynak olan verilere Mustafa Özbakır - Dört Halife Döneminde İktisadî Hayat, M. Hamidullah - İslam Peygamberi ve Adem Apak - Ana Hatlarıyla İslam Tarihi 2 başlıklı kitaplardan erişilebilir.

#Kûfe
#Bahreyn
#Bizans
#İran
#Abdurrahman b. Avf
2 yıl önce