
Mirasımız Kudüs Derneği Genel Başkanı Muhammet Demirci, 7 Ekim 2023 tarihinde başlayan Aksa Tufanı’nın Gazzelilerin kuşatmayı yarmak, işgalcileri kendi topraklarından söküp atmak, nihai hedefi de Kudüs ve Mescid-i Aksâ’ nın özgürlüğü olan mukaddes bir baş kaldırı hareketi olduğunu dile getirdi.
16 yıldan beri Kudüs ve civarındaki işgal topraklarında insani yardım faaliyetleri ve Türkiye’de Kudüs ve Mescid-i Aksâ eksenli bilinçlendirme çalışmaları yürüten Mirasımız Kudüs Derneği Genel Başkanı Muhammet Demirci, 7 Ekim ve sonrasında Gazze ve Kudüs’te yaşananları ve derneğin çalışmalarını değerlendirdi.

Aksâ Tufanı, kendi toprakları işgal edilmiş ve 17 yıldır muhasara altında olan Gazzelilerin kuşatmayı yarmak, işgalcileri kendi topraklarından söküp atmak, nihai hedefi de Kudüs ve Mescid-i Aksâ’ nın özgürlüğü olan mukaddes bir baş kaldırı hareketidir.
Gazze içerisinde bulunan İslami gurupların bir araya gelip adeta bir Kuvayi Milliye hareketi oluşturmaları ve bir yılı aşkın bir süredir vermiş oldukları mücadele kendileri açısından tarihe altın harflerle yazılacak bir mücadeledir. Mücahitlerin her fırsatta nihai hedeflerinin Özgür Kudüs ve Özgür Mescid-i Aksâ olduğunu söylemeleri, “Mescid-i Aksâ’nın kapılarına kadar şehit vermeye devam edeceğiz” demeleri, bu dava için şehadete koşmaları Mescid-i Aksâ davasının yeniden gündeme gelmesini sağlamış, tüm dünyaya siyasetin altın oranının ve gücün merkezinin Kudüs olduğunu göstermiştir.
Savaş bölgesi yani bombalamaların olduğu yer Gazze’dir. Elbette ki etkileri tüm Filistin de olduğu gibi Kudüs ve civarında da görülmüştür. Kudüs’te Müslümanların dükkanları aylarca kapalı kalmış, özellikle havayolunun kapatılması ile ziyaretçiler azaldığı için ekonomi durma noktasına gelmiştir. İşte bu ortamda Mirasımız Kudüs Derneği daha çok inisiyatif alarak özellikle insani yardımı artırarak Kudüslü kardeşlerinin yanında olmuştur. Derneğimiz her türlü çalışmayı banka üzerinden ve resmi yaptığı için herhangi bir sorunla karşılaşmamıştır. Zor olan bir bölgede tüm zorluğa rağmen çalışmalarımız hız kesmeden, artarak devam etmektedir.
Kudüs’ü bekleyen en büyük tehlike Kudüs’ü Yahudileştirme uygulamalarının, Müslümanlara yapılan baskı ve yıldırma politikalarının devam etmesidir. Bu bağlamda Müslümanların evleri yıkılmakta, hayatı pahalılaştırarak ekonomik olarak zor duruma düşürülen insanımız göçe zorlanmaktadır. Aksâ üzerinde ‘’Zamansal Bölme’’ dediğimiz namaz arasında işgalcilerin Aksâ’ya baskınları artık normal hale gelmiştir. Siyonistlerin Aksâ üzerindeki ikinci planları olan ‘’Mekansal Bölme’’ (Aksâ’yı ikiye bölüp yarısını Yahudilere, yarısını da Müslümanlara bırakma) uygulama aşamasına gelmiştir. Neticede Siyonistlerin nihai hedefi Mescid-i Aksâ’yı yıkıp yerine tapınak yapmaktır.
İlk önce Kudüs ve Mescid-i Aksâ’nın bizim için önemini iyi bilmemiz gerekir. Kişi önemini bilmediği şey için ne kadar çaba sarf edebilir...
Mescid-i Aksâ bizim ilk kıblemiz, ikinci mescidimiz, üçüncü haremimizdir. Dolayısıyla Mescid-i Aksâ’yı bağrında taşıyan Kudüs’te bir İslam şehridir. Kudüs ve Mescid-i Aksâ ne zamanki Müslümanların elinde olmuş, bölgeye barış, esenlik ve bereket gelmiş, Kudüs ve Mescid-i Aksâ ne zamanki Hıristiyan ve Yahudilerin hakimiyetine geçmiş kan ve gözyaşı bölgede hiç dinmemiştir.
Fertler bu bilgiler ile şuurlanmalıdır. Sivil toplum kuruluşları bilinçlendirme ve şuurlandırma çalışmaları yanında bölgedeki Müslümanların insani ve İslami ihtiyaçlarını karşılamalıdır. Elhamdülillah Mirasımız Kudüs Derneği bu noktada bütün gayreti ile bu çalışmaları yürütmektedir.
Gazze’de yaşanan soykırım ile Kudüs ve işgal altındaki topraklar da yaşanan baskı ve zulümler bütün insanlığa anlatılarak, bu işin bir insanlık onurunun çiğnenmesi olduğu dolayısıyla mazlum ve mağdur halkın sahiplenilmesi uluslararası camialar tarafından sağlanmalıdır. Mescid- i Aksâ’nın yakılması ile kurulan gayesi Aksâ ve Kudüs’e özgürlük olan İslam İşbirliği Teşkilatı’nı oluşturan ülkeler, İslam ülkeleri en azından bu konuda tek yürek, tek ses olarak Gazze, Kudüs ve Mescid-i Aksâ’ya sahip çıkmalı bu uğurda sadece kınama yerine başta ekonomik ambargo olmak üzere her türlü caydırıcı gücü kullanmalıdır.








