Mehmet Kanur 12 yaşında bir Youtuber. O, yanında dururken korkacağımız hayvanları eline alıyor. Tüm özeliklerini anlatmaya başlıyor. Sosyal medyayı yararlı bir şekilde kullanması gerektiğinin bilincinde olan Kanur’un videoları geçtiğimiz hafta birden fark edildi. Ekşi Sözlük’te başlatılan kampanyanın ardından da 200 olan abone sayısı 90 binleri aştı. Mehmet hem şaşkın hem de mutlu. Balıkesir’in Armutlu köyünde ikamet eden hayvansever Mehmet’le keyifli bir sohbet yaptık. Bize hem oluklu kertenkeleleri, öküz kurbağlarını hem de bu maceraya nasıl başladığını anlattı...
Aslında küçüklükten başladım. Çok sayıda hayvan besledim evimde veya çevremde. Hayvanları beslerken onlarla dostluk kurmaya başladım. O zamanlar çok arkadaşım yoktu. O yüzden kendime hayvanları arkadaş edindim. Onlarla oynamaya başladım. Tabi besledikçe de aramızda bir bağ kuruldu. Onların bana, benim onlara sevgim arttı.
Tavşan, bıldırcın, güvercin, muhabbet kuşu, balık, yavru yarasa, hint bülbülü, alakarga beslediğim hayvanlardan bazıları.
YAVRU YARASAYI İĞNEYLE BESLEDİM
Camide bulmuştum. Yuvasını bulamadığım için yerine koyamadım. Şırınganın iğnesini körelttim önce. Daha sonrada şırıngaya süt doldurdum. Şırıngayla süt verdim.
Evimizin arkasında kırsal bir bölge var. Önümüz ise ormanlık. Ben sürekli buralarda dolaşıyorum. Çeşitli hayvanlar var. Onları gözlemliyorum.
Hayvanlarla ilgili çok sayıda kitabım var. İnternetten de araştırmalar yapıyorum.
Bir hayvanı merak ediyorsam gidip onunla ilgili araştırma yapıyorum. Gözlemliyorum.
ARKADAŞLARIM KANAL AÇSANA DEDİLER
Arkadaşlarım da hayvan sevgimden haberdardı. Fikir önce onlardan çıktı. ‘Sen de bir Youtube kanalı açsana’ dediler bana. Ben önce epey bir yerden bilgi topladım. Hatta benzer kanallara baktım. Ama nasıl kanal kurulacağını bile bilmiyordum. Meğer kanalı kurmuşum, daha sonra anladım. Nasıl bir video çekeceğimi düşünüp kanala eklemeye başladım.
BELGESELCİ OLMAK İSTİYORUM
Ben belgeselci olmak istiyorum. Bu türde çekilen belgeselleri izliyorum. Ben de umarım büyünce bir belgeselci olurum.
Evet oldu. Ancak evimizde henüz internet yok. Herkesle irtibat kuramadık bu nedenle. Yakın zamanda internet bağlanacak.
Yaşıtlarımın çoğu çok fazla internetle, teknolojiyle ilgileniyorlar. Her şeyin ortası olması lazım. Hem doğayla ilgilenmeli hem de teknolojiyle.
FEN BİLİMLERİNİ SEVİYORUM
Fen bilimleri, sosyal bilgiler ve resim en çok sevdiğim dersler. Ama çoğunlukla fen bilimleri sanırım.
Zamanla öğrendim. Zaten hala öğrenemediğim bir çok hayvan var. Bol bol araştıracak zaman lazım.
Her insan korkabilir. Saldırgan türlerde olan hayvanlar oluyor. Ancak benim tuttuğum hayvanların çoğu saldırgan türde değil. Ama çok fazla da korkmuyorum. Çünkü tanıyorum. Örneğin yılan yakalamanın özel yollarını biliyorum.
Evet babam bana her konuda yardım ediyor. Bilgilerini paylaşıyor. Aynı zamanda benim kameramanım. Babam sınıf öğretmeni. Hep köylerde öğretmenlik yapmış. Bu nedenle hayvanları da tanıyor. Bu bilgilerini bana öğretiyor. Küçükken de babam beni sürekli gezidirirdi. Ormanlarda, kırsal bölgelerde... Ben de bu gezilerde çok fazla hayvan görüyordum. Onları gözlemleme, hareketlerini inceleme şansım oluyordu.
Evet bazıları oldu. Onlar videoları mı da seviyor. Benim kadar bilmiyorlar ama onlara öğretmeye çalışıyorum. Sınıftaki bazı arkadaşlarım da bana ‘biraz da slime yapma videoları çek’ diyor. Ben de ‘bu yolda başladım, bu yolda devam edeceğim’ diyorum. Zaten aksini söyleyenlerle de çok fazla ilgilenmiyorum.
Annem de babam da bana yardım ediyor. Destek oluyor. Bir de ufak kardeşim var. O henüz hayvanlarla yeni yeni tanışıyor. Bazen ona da bildiklerimi gösteriyorum.
Gökdoğanları seviyorum sanırım.
Buralarda pek olmuyor. İnşallah bir gün onu da bulacağım. Bu benim hayalim. Şimdi ise Hint bülbülüm, civcivlerim var. Güvercinlerim de serbest. Arada gelirler. Hepsini evde beslemiyorum. Ama doğada bulduğum bakıma muhtaç hayvanlara bakıyorum. Daha sonra doğaya bırakıyorum. Onlar isteyince geri geliyorlar.
Mehmet görmediğim hayvanları buluyor
Mehmet’in hayvanlara karşı bu merakında babasının desteği büyük. İsmail Kanur, yıllardır köylerde öğretmenlik yaptığı için hayvanları tanımış. Bu bilgilerini Mehmet’e sürekli aktarmış. Baba Kanur oğlunun merakının nasıl geliştiğini şöyle anlatıyor: “Köylerde öğretmenlik yaptım. Çok yer değiştirdim. Bu yer değiştirmeler esnasında Mehmet hemen arkadaş bulamazdı. Herkes kendi akrabasıyla oynardı. Ben de Mehmet’in canı sıkılmasın, yalnız kalmasın diye onu hep gezilere çıkarırdım. Bu gezilerde hayvanları gördü, sevdi. Hep merak etti. Ben de bildiklerimi anlattım. Bir yuvada yavru kuşu incelerken ki o heyecanlı bakışını hiç unutamam. Kırkağaç Söğütalan’da öğretmenlik yaparken okuluma gelmişti. Orada bana peygamber devesinin yumurtalarını bulup gösterdi. Ben de taşlara yapışmış halde o yumurtaları hep görürdüm ama onun peygamber devesi yumurtası olduğunu bilmiyordum. Mehmet bunu gözlemleyerek fark etmiş. O aranıyor, sonra da buluyor. Benim bakıp göremediğim tırtılları, o bulup getiriryor eve. Bende bugüne kadar hayvanlarla ilgili öğrendiklerimi onunla paylaşmaya, öğretmeye gayret ediyorum. Bugün yetişkinler bile gölgesinde ferahladıkları ağacın türünü bilmiyorlar. Bazı çocukların doğayı yeterince tanımaması maalesef normal. Arkadaşları da Youtube kanalları açıyordu. Kendisi de istedi, ısrar etti. Ben de kontrollü bir biçimde kullanmasına izin verdim.