|

İz bırakan ilim adamı: Kafesoğlu

Türk tarihi alanındaki çalışmalarıyla özel bir konuma sahip olan Prof. Dr. İbrahim Kafesoğlu, aramızdan ayrılışının 35. yılında anıldı. Kafesoğlu’nun çeyrek asırlık öğrencisi Gülçin Çandarlıoğlu, “Emekli olmasına rağmen fakülteye gelirdi. Hep öğrencisi kaldım. Çalışmayı hiç bırakmadı. Biz de onu örnek aldık. İz bırakan bir alimdi” diyor.

İlker Nuri Öztürk
04:00 - 15/12/2019 Pazar
Güncelleme: 21:57 - 14/12/2019 Cumartesi
Yeni Şafak
Prof. Dr. İbrahim Kafesoğlu
Prof. Dr. İbrahim Kafesoğlu

Tarihçi, Türkolog ve fikir adamı Prof. Dr. İbrahim Kafesoğlu vefatının 35. yılında ailesi, öğrencileri ve sevenlerinin katıldığı bir saygı programında anıldı. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi tarafından düzenlenen etkinlikte konuştuğumuz Kafesoğlu’nun çeyrek asırlık öğrencisi Gülçin Çandarlıoğlu, hocası hakkında şunları söylüyor: “Türkiyat araştırmalarındaki ilk buluşlarına şahitlik ettik. Onu randevulu olarak tez danışmanlığında görürdük. Onun dışında hep kütüphanedeydi. Bir şey lazım olduğunda biz giderdik, sorardık. Lüzümsuz lafla vakit kaybetmekten hoşlanmazdı. Emekli olmasına rağmen fakülteye gelirdi. Hep onun öğrencisi kaldım. Çalışmayı hiç bırakmadı. Biz de onu örnek aldık. İz bırakan bir alimdi.”

Kafesoğlu ve Togan arasındaki bağa değinen Çandarlıoğlu, “Hocalarım İbrahim Kafesoğlu da Zeki Velidi Togan da kaynak diline çok önem verirlerdi. Kaynak dili olmadan akademik çalışma olmaz derlerdi. Cengizhan üzerinden yazılarda tartışmışlardı ama yüz yüze gayet centilmendiler. Kürsünün istikbalini düşünürlerdi. Bize birçok dil çalıştırmışlardı ancak kürsümüzde Çince bilen, sinolog tarihçi yoktu. İki hocam anlaşıp beni Tayvan’a gönderdiler. Orada iki sene kaldım” şeklinde konuşuyor.


KUTADGU BİLİG’DEN İLHAM ALDI

  • Hocası İbrahim Kafesoğlu’nun kıymetinin tam olarak anlaşılmadığını belirten Mehmet Saray, “Türklerin diğer milletlere nasıl hoşgörüyle davrandığını anlatmayı kendisine görev bilmiştir. Bir nevi, tarihimizin ve milletimizin müdafaası içerisindeydi. Bu asil tutumu devam ettirmemiz gerektiğini söylerdi. Sorgulayıcı tarihin yolunu açtı. Kafesoğlu’nu geçmemiz gerekiyordu ama yanaşamadık bile” diyor. Kafesoğlu’nun Kutadgu Bilig’e ayrı bir önem verdiğine dikkat çeken Saray, “Öncelikle Hoca’yı mutlaka okumak gerekiyor. Türk töresini Yusuf Has Hacip, Kutadgu Bilig’de nasıl anlatmış, bunu araştırdı. Buradan aldığı ilhamla Türk İslâm kültürü sentezini yazdı” ifadelerini kullanıyor.

OKUNMASI İÇİN YAZDIM


Kafesoğlu ile uzun mesaisi bulunan Muzaffer Ürekli, “Genelde ortamın en küçüğü ben olurdum. Beni hep ufak görürdü. Çoğu sırrı bende kaldı. Örneğin gelininin istihbaratını bile bana yaptırmıştır. İkinci Dünya Savaşı’ndaki esaret hatıralarını anlatmayı sevmezdi ama onun gibi pek çok şeyi kerpetenle alır gibi almıştım kendisinden. Ancak yazamadık maalesef bunları. Hocamızın son dönemde üzerinde durduğu bir şey vardı. Rusya’yı ayıya benzetirdi, ayının derdi en zayıf noktası da karın bölgesidir. Karın bölgesi de Afganistan’a rastlıyor derdi. Afgan Savaşı 79’da başladı ve gerçekten Rusya devam eden yıllarda oradan çöktü” diyor.

Ziya Gökalp, Köprülü, Atsız, Orhan Şaiklerin geçtiği koridorlardan Kafesoğlu’nun da geçtiğine dikkat çeken Ürekli, onun hakkında şunları söylüyor: “Hocamıza çok büyük saygı duyulurdu, konuştuğunda ortamda çıt çıkmazdı. Hocamızın dönemine yetiştik ama onu yakalayamadık. Erken aramızdan ayrıldı. Yazdığı yazılar herhangi bir yerde çıktıysa başkaları da alır yayınlardı. Bazı yazıları 10 yerde izinsiz yayınlanmıştır. Ben bulup getirirdim, kontrol et derdi, aynen çıkmış mı? Çıktıysa ne güzel, ben onu okunması için yazdım derdi.”

Hem babam hem hocamdı


Küçük yaşlardan beri gazeteciliğe ilgisi olduğuna değinen Celalettin Kafesoğlu, babası İbrahim beyin tarihçi olmayacağını anladığı için, kendisini gazeteciliğe yönlendirdiğini söylüyor. Aile içinde babasına Kafesoğlu demeğe alıştıklarını anlatan Celalettin bey şöyle devam ediyor: “O benim hem hocam hem babamdı. Okula beraber gidip gelirdik. Ben de İstanbul Üniversitesi Tarih bölümünde okuyordum. Tarih dolu bir evde büyüdük. Tarihi sevememek mümkün değildi ancak bir türlü dersleri geçemedim ve bölüm değiştirmek istedim. Yeniçağ bölümüne dilekçe vermiştim ama babam dilekçeyi yırtmış. Bu konuyu hiç konuşmadık.” Rol model olarak babasını alan Kafesoğlu, onun gibi olmanın imkânsızlığını şu sözlerle anlatıyor: “Sabırlı, çalışkan, araştırmacıydı. Odasından daktilo sesleri gelirdi. Nadir kitapların olduğu bir kütüphane önündeki masasında kitaplar, kağıtlar, eski yazıyla yeni yazıyla notları vardı. Yemek yemek için odasından çıktığında görürdük sadece. Birkaç dakika TRT’de neşeli bir şeyler seyrederdi ve sonra çalışmasına dönerdi. Baba oğul olarak çok özel bir ilişkimiz olmadı ama.”

İMAMIN YANLIŞINI DÜZELTTİ

  • Babasıyla gittiği bayram namazlarının bir başka olduğunu belirten Celalettin Kafesoğlu, şunları paylaşıyor: “Her bayram namazı, çok erken saatte yürüyerek camiye giderdik. Gidene kadar namazı, hususiyetleri anlatırdı, esprisini söylerdi. Doğru bildiğini savunmaktan kaçınmazdı. Bir gün imam, Türk devletleriyle ilgili bir şey anlatmaya başladı. Babam sinirlendi ve ayağa kalktı yanlış anlatıyorsunuz dedi.”
#İbrahim Kafesoğlu
#Gülçin Çandarlıoğlu
#Mehmet Saray
#Muharrem Ergin
4 yıl önce