|

Savaşta insan değil bina sayılıyor

Birinci ve İkinci Dünya Savaşları Ortadoğudan Afrikaya, Atlantikten Balkanlara birçok devleti etkiledi. Karşılıklı kayıpların, zafer odaklı yıkımların bazı değerleri görünmez kıldığına değinen tarihçi İlkin Başar Özal, “Savaşı sivil ortama çektiğinizde vurduklarınız sivil insan olarak görünmüyor. Siz orda bir binayı, en-düstri merkezini vuruyorsunuz” diyor.

İlker Nuri Öztürk
04:00 - 3/03/2019 Pazar
Güncelleme: 14:04 - 2/03/2019 Cumartesi
Yeni Şafak
Savaş
Savaş

Savaşlarda yaşanan yıkım ve kayıpların en büyük etkisi sivil halkta hissediliyor. 105 yıl önce başlayan I. Dünya Savaşının etkileri bugüne kadar devam etti. Tarihin saati işlerken geçmişe dönük araştırmalar bugünü anlamak için yardımcı oluyor. Tarihçi İlkin Başar Özal, Timaş Yayınları arasından okura ulaşan “Kısa Birinci Dünya Savaşı Tarihi” ve Kısa İkinci Dünya Savaşı Tarihi” kitaplarında bu iki beşeri afeti, alıştığımız gibi kronolojik olarak değil cepheler üzerinden anlatıyor. Özal ile savaşlar üzerine konuştuk.


Kitaplarınız kronolojik değil, cephe bazlı ilerliyor. Hazırlık aşamasında zorlandınız mı?

Genel kronoloji içinde, tek bir cepheyle ilgili bilgileri ayıklamak, bir araya getirmek ve diğer olaylarla bir şekilde bağlantılı olduklarını ortaya koymaya çalıştım. Yazım aşamasında olayları bir bütün olarak ortaya koyabilmek için en ince detaylara kadar inmem gerekmişti. Bir de eş zamanlı olarak diğer cephelerde yaşananları vurgulamam gerekiyordu. Tarihi kronolojik olarak okumaya alışmış okuyucunun, cephe bazlı okuma sırasında sıkılmaması için çalıştım. Bir Rus askerinin 1941 yılında, sürpriz bir saldırıyla Almanlar tarafından geri çekilmeye zorlandığını, sonra da 1945 yılında Berlin’e girdiğini peş peşe anlatmak konu bütünlüğü sağlıyor.

Son dünya savaşıyla ilgili özellikle genelde tercüme eserlerden çalışmalar yapılıyor. Bu alanla ilgili bizdeki boşluğun sebebi nedir?

Devlet arşivi sayesinde Osmanlı ve Cumhuriyet tarihini belge bazlı çalışabiliyoruz. II. Dünya Savaşı’nın yaşandığı coğrafyaların arşivleri bize uzak olduğu için çalışmalar az. Maddi külfeti de hesaba katarsak kişisel çabaların önü kesilmiş oluyor. Son dönemde ise medya, oyunlarda, sinema sayesinde II. Dünya Savaşı’na ilgi arttı. Teknolojinin geldiği son noktada örneğin Call of Duty oyununda Berlin Harbindeki her şeyi dijital ortamda çok rahat görebiliyorsunuz. Kullanılan tüfekler, uçak modelleri biliniyor. Ancak şöyle bir problem oluşuyor, herkes sadece kendi alanıyla ilgileniyor. Alman panzeri hakkında her şeyi bilen biri dalıcı bombardıman uçakları hakkında bilgisiz kalıyor. Herkes her şeyden haberdar olsun istiyorum ve kitapları hazırlarken de buna dikkat ettim.

SÖMÜRGE REKABETİ SAVAŞ GETİRDİ

Tarihi rasyonel bakış açısıyla değerlendiriyorsunuz. Peki atom bombasını nasıl görmeliyiz?

Savaş ortamında ölmemek için öldüren bir kitleye dönüşüyorsunuz. Ne bir devrimi devrimden sonra demokratik çerçevede değerlendirebilirsiniz. Ne de büyük bir savaşı, savaş sonrasındaki insani değer yargılarınızla değerlendirebilirsiniz. Rasyonellik derken, Singapur’da mücadele etmiş Japon komutanı askeri ve ahlâki açıdan değerlendirmem ayrıdır. Atom bombasına gelecek olursak da insani açıdan iyi olduğunu savunmak mümkün değildir. Ancak şu söylenebilir, Japonların yaşadığı üzücü kayıplar, her iki taraftan da 7-8 kat daha fazla kaybın yaşanmasına engel olmuştur. Savaşın içinde zafere odaklı hareket ederken bazı şeyleri göz ardı ediyorsunuz. Amerika, Pearl Harbor’da yaşamış olduğu ani saldırının karşılığında bir cevap verme arzusundaydı. Amerikan halkı da benim insanlarımı öldürdüler, şimdi sıra onlarda motivasyonuyla hareket etti. Savaş içindeki en büyük problemlerden biri bu. Yakın zamanda da Yugoslavya’daki krizi başlatanlar “Biz yapmasak onlar yapacaktı” dediler. Savaşı sivil ortama çektiğinizde vurduklarınız sivil insan olarak görünmüyor. Siz orda bir binayı, endüstri merkezini vuruyorsunuz.

I.Dünya Savaşını başlatan Gavrilo Princip’in figüran olduğunu söylüyorsunuz. İlk savaşın asıl sebepleri neydi?

Gavrilo Princip tarafından ateşlenen ve Avusturya-Macaristan Veliahdı Ferdinand’ı öldüren silah, aslında 16. yy’da imal edildi, 17. yy’da çekildi, tetiğine 18. yy’da basıldı ve namludan çıkan mermi 19. yy’ı baştan sona kat ederek 1914’te önce Ferdinand’a saplandı, ardından da 4 yıl boyunca bütün dünyayı dolaştı demek daha doğru olur. 1756’dan itibaren çatışmalar ve politik gelişmeler sonucunda gelinen noktadaki gerilim, sanayi devriminin yol açtığı gelişmeler, sermaye çağındaki güç mücadelesi ve sömürgeler üzerindeki rekabet dünya savaşına yol açmış, bu nedenle de I. Dünya Savaşı ‘bütün savaşları sona erdirecek savaş’ olarak adlandırılmıştır.


Pisikolojik ve fiziksel hastalıklar devam etti

II. Dünya Savaşı kayıplarının üçte ikisi sivildi. Bu nasıl gerçekleşti?

Birincisi ağır bombardıman saldırıları. Özellikle Almanya’da birçok şehir harap oluyor. Bu saldırıların temel amacı da Alman endüstri merkezlerini vurarak savaş gücünü azaltmak fakat olan sivillere oluyor. Amerikan bombardıman uçakları da attıkları yangın bombalarıyla Japon şehirlerini adeta yakıyorlar. Almanların da İngiltere’ye karşı bombardıman ve füze saldırıları söz konusu. İkinci unsur işgalci tarafın sivillere dehşet verici uygulamaları. Üçüncü önemli unsur ise Alman, Japon ve Amerikan toplama kamplarına hapsedilen sivillerin yetersiz sağlık koşulları ve yetersiz beslenme nedeniyle hayatlarını kaybetmeleri. Dördüncü unsur ise tek bir saldırıyla toplu ölümlere neden olan Hiroşima ve Nagazaki’ye atılan atom bombalarıdır.

Savaşlar sonrası insanlarda ne gibi sağlık sorunları yaşandı?

Savaş sonrasında insanlarda görülen en önemli sağlık sorunu, yaşanmış olan travmalardan kaynaklanan psikolojik rahatsızlıklardır. Bir diğeri ise atılan atom bombaları sonrası radyasyon etkisi ile Japonya’da uzun süre devam eden sakat doğumlar ve atom bombasından kurtulanların çektiği deri hastalıklarıdır.

İki savaş arasında teknolojik açıdan nasıl bir fark vardı?

Tabii ki çok önemli farklar var. Tank, uçak, denizaltı, uçak gemisi ve ağır kalibreli toplar ilk kez I. Dünya Savaşı meydanlarında kendini gösterdi. II. Dünya Savaşı’nda da geliştirilerek kullanıldı. Toplar, zırhlar, motorlar, denizaltıları gelişti. Uçaklar, avcı, dalıcı bombardıman, torpido ve ağır bombardıman olmak üzere sınıflara ayrıldı. Menzilleri de inanılmaz arttı. Örneğin İngiltere’den kalkan bir Amerikan ağır bombardıman uçağı Berlin’i vurup geri dönebilmekteydi. Özellikle Pasifik Savaşı’nda uçak gemileri en önemli unsur haline geldi. Bunlara ek olarak yeni bazı teknolojiler de boy gösterdi.


Tarafsızlığın maliyeti yüksekti

Türkiye II. Dünya Savaşı’na girmeyerek ne kazandı, ne kaybetti? Nasıl bir denge gözetildi?

Türkiye savaş başladığında henüz 16 yaşında bir devletti. Uzun süreli böyle bir mücadelenin içine girmesi o güne kadar elde edilenlerin de kaybedilmesine neden olabilirdi. Türkiye silahlı tarafsızlık pozisyonunda kaldı. Döviz ve altın rezervlerini güçlü tutmak zorundaydı. Toplamda 5 milyon insan beslendi. Askere almış olduğunuz kişi üretici bölgeden geliyorsa, örneğin bir çiftçiyse bir üreticiyi tüketici yapmış oluyorsunuz. Böylece hem tarımsal üretim düşüyor hem de harcama artıyor. Tarafsızlığını da 1945 yılına kadar korumuştur. Savaşın sonunun artık belli olduğu bir dönemde de, savaş sonrası dünya düzeni içerisinde yer almak için Almanya’ya göstermelik olarak savaş ilan etmiştir. Zor dönemlerden geçtik ama savaşa girseydik yaşadığımız kayıplar, bu rahatsızlıklardan daha fazla olacaktı.

Yahudilerde kaynak çok

II. Dünya Savaşı filmlerinin, kitaplarının bakış açısının Yahudilere odaklı olmasının sebebi nedir?

Tarihsel bir konu üzerine sanat üretirken en önemli unsur belgelerdir. Bunlar filmler, mektuplar, resmi yazışmalar ya da hatıratlar ama en önemlisi de kişilerle yapılan özel görüşme metinleridir. Yahudilerin üzerinden böyle bir anlayış geliştirilmesinin temel nedeni savaşın sonunda Alman topraklarında sadece Yahudilerin kaldığı toplama kamplarına ulaşılmasıdır. Bu nedenle başta hatıratlar olmak üzere görsel ve yazılı belge sayısı çok fazla. Bu nedenle eserler bu birikim üzerine inşa ediliyor.

Başka büyük acılar, toplu kayıplar yaşandı mı?

Almanlar Yahudilerin dışında çingeneler, homoseksüeller, muhalifler hatta fiziksel ve zeka özürlü Alman vatandaşlarını bile aryan bir ırk yaratma hevesiyle ortadan kaldırmışlardır. Japonlar da Çin’de kurdukları toplama kamplarında aynısını bölge halkına yaparlar. Acı çeken başka bir topluluk ise Amerikan toplama kamplarına yerleştirilen, savaş başladığında Amerika’da bulunan, Mihver kuvvetlerin vatandaşları ile özellikle Alman, İtalyan ve Japon kökenli Amerikan vatandaşlarıdır. Bunlarla ilgili belgeler de mevcut olmasına rağmen genelde Yahudilerin mağduriyeti daha ön planda kullanılmaktadır.

#Savaş
#İlkin Başar Özal
#Birinci ve İkinci Dünya Savaşları
5 yıl önce