İkinci Dünya Savaşı'nın Avrupa'da meydana getirdiği yıkım Avrupa ülkeleri arasında işbirliğine gitme yolunu açtı. Bu acı tecrübenin bir daha yaşanmamasını sağlamak için atılan ilk adım ise Paris Antlaşması ile kurulan Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu oldu.
1951'de Paris Antlaşması'nı imzalayan Fransa, Batı Almanya, İtalya, Belçika, Hollanda ve Lüksemburg 1957'de Avrupa Ekonomik Topluluğu ve Avrupa Atom Enerjisi Topluluğu'nu kuran Roma Antlaşması'na imza attı. Kısa bir süre sonra da Türkiye, 31 Temmuz 1959'da Topluluğa ortaklık başvurusunda bulundu. Bu ekonomik bütünleşme hamlesi zamanla son derece önemli bir yapı haline dönüştü. Birleşmiş Avrupa ülküsü, gerçek bir siyasi projeye dönüşüp ülkelerin hükümet politikalarında uzun vadeli bir hedef haline gelmeden önce, sadece düşüncelerde yaşıyordu. Bu hayal, İkinci Dünya Savaşı’nın yıkıntılarından sonra Avrupa Kıtası için yeni bir umut oldu.
Danimarka, İrlanda ve İngiltere de Avrupa Ekonomik Topluluğu’na katılmaya karar verdi. İlk genişleme, 1973’te altı üyenin dokuza çıkmasıyla gerçekleşti. 1981’de Yunanistan AET’ye katıldı, 1986’da İspanya ve Portekiz izledi.
- Avrupa’nın siyasi görünümünü çarpıcı bir şekilde değiştirecek olay ise 1989’da yaşandı. Berlin Duvarı’nın yıkılması ile Almanya’nın yeniden birleşmesi ve Orta ve Doğu Avrupa ülkelerinin Sovyet kontrolünden çıktı.Sovyetler Birliği’nin kendisi de Aralık 1991’de dağıldı.Tüm bu gelişmeler birbirleriyle savaşan Avrupa Ekonomik Topluluğu üye devletleri arasında yarım yüzyıldan fazla sürecek bir barışçıl işbirliğinin başlangıcıydı.
Siyasi bütünleşmenin temeli
1992’de Maastricht’te imzalanan Avrupa Birliği Antlaşması ile ekonomik ve parasal birlik doğrultusunda ilerleyen ve belirli alanlarda hükümetler arası işbirliğini içeren bir Avrupa Birliği kuruldu.
1992 yılında imzalanıp 1993 yılında yürürlüğe giren bu Antlaşma ile Birliğin kurumsal yapısına, yetki ve faaliyet alanına ilişkin kabul edilen değişiklikler siyasi bütünleşmenin temellerini oluşturdu.
Avrupa Toplulukları’ndan oluşan ekonomik bütünleşme alanına, siyasi bütünleşmeyi amaçlayan “Ortak Dış ve Güvenlik Politikası” ile “Adalet ve İçişlerinde İşbirliği” alanlarının eklenmesi ve oluşturulan bu yeni yapıya “Avrupa Birliği” adı verildi.
Avrupa Birliği zamanla genişledi
Avrupa Birliği zamanla genişlemeye devam etti. Avusturya, Finlandiya ve İsveç, 1 Ocak 1995’te Avrupa Birliği’ne katıldı. 1990’ların ortalarında on iki ülke daha -Bulgaristan, Çek Cumhuriyeti, Macaristan, Polonya, Romanya, Slovakya, Estonya, Letonya, Litvanya, Slovenya, Kıbrıs ve Malta- AB’ye üyelik başvurusunda bulundu. Aralık Aralık 1997’de Lüksemburg’da ve 1999’da Helsinki’de aday ülkelerle katılım müzakerelerini başlatan AB, , ilk kez bu denli büyük bir genişlemeye yöneldi. 13 Aralık 2002’de Kopenhag’da müzakereleri tamamlanan 10 aday ülke 1 Mayıs 2004’te Avrupa Birliği’ne katıldı.
Bulgaristan ve Romanya’nın da 1 Ocak 2007’de katılmasıyla Avrupa Birliği 27 Üye Ülkeden oluşan 450 milyondan fazla vatandaşa sahip büyük bir birlik haline geldi. Ardından 9 Aralık 2011’de AB ve Hırvatistan liderleri katılım antlaşmasını imzaladı. Hırvatistan 1 Haziran 2013 itibariyle 28. AB Üye Ülkesi oldu.
Günümüzde Avrupa Birliği
Avrupa Birliği fikri, hümanist ve barışçı bir hayalin ürünü olarak ortaya çıktı. Hedef, 20’nci yüzyılın ilk yarısında meydana gelen ve milyonlarca kişinin hayatına mal olan kanlı savaşların tekerrür etmesi engellemekti. 1951'de kurulan Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu (AKÇT), bu düşüncenin ilk harcını koydu. Oluşum, ilerleyen yıllarda ekonomik birlikten siyasi birliğe doğru genişledi; uluslararası alanda ortak sesle konuşmaya çalışan Avrupa’da son yıllarda yükselişe geçen aşırı sağcı ve popülist partiler kök salıyor.
- Bu partiler Polonya, Macaristan, Çekya ve Avusturya'da iktidardalar. Hollanda, Almanya ve İtalya'da ilerliyorlar. Adayları Fransa'da bu yıl cumhurbaşkanı seçimi ikinci turuna yükseldi ve tek başına yüzde 35 oy aldı. İngiltere'nin AB'den çıkması fikrini ilk olarak popülistler ortaya atmıştı. Bu partiler sadece Türkiye'nin AB sürecine değil, AB'nin varlığına ve politikalarına karşılar. AB yanlısı partiler de bu partilerin eline daha fazla koz vermemek için Türkiye konusunda frene basmayı tercih ediyorlar. Hatta aşırı sağın söylemini kopyalayan merkez partiler var.
AB için bir diğer yeni sınama da bölgesel milliyetçilik. İskoçya, Katalonya, Güney Tirol veya Korsika gibi bölgelerde ayrılıkçılık ve otonomi talepleri nedeniyle siyasal krizler yaşanıyor. Avrupa için yeni bir deneyim olan bölgesel veya etnik milliyetçilik AB'nin genişleme sürecini olumsuz etkiliyor. Milliyetçi akımların Brexit kararından sonra daha da güçlendi. Birlik içinde politik olarak baskın olan ülkelerden biri olan Krallığın, Birlik’ten ayrılması ile kuşkusuz AB’nin iç siyasi dengeleri büyük oranda değişime uğrayacak.
AB’ye üye ülkeler
Avrupa Birliği yirmi sekiz bağımsız devletten oluşuyor. Bunlar üye devletler olarak bilinen Almanya, Avusturya, Birleşik Krallık, Belçika, Bulgaristan, Çek Cumhuriyeti, Danimarka, Estonya, Finlandiya, Fransa, Hırvatistan, Hollanda, İrlanda, İspanya, İsveç, İtalya, Kıbrıs, Letonya, Litvanya, Lüksemburg, Macaristan, Malta, Polonya, Portekiz, Romanya, Slovakya, Slovenya ve Yunanistan.
Avrupa Birliği Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker, 2025 yılına kadar altı Batı Balkan ülkesinin AB´ye girebileceğini açıkladı. Birliğe dahil olmak isteyen ülkeler ise Arnavutluk, Karadağ, Makedonya, Sırbistan ve Türkiye.
- Birliğe giren ilk Müslüman ülke
- 2016 yılının Şubat ayında Avrupa Birliğine tam üyelik için müracaat edenBosna Hersek'in üyelik başvurusu için gereken kriterleri yerine getirmesi üzerine tam üyelik başvurusunun kabul edilerek20 Eylül 2016’da birliğe kabul edildi. Böylece ilk kezMüslüman bir ülkeAB üyeliğine girmiş oldu.
AB'de çifte standart
Avrupa’da tırmanan yabancı düşmanlığı ve ırkçılıkla ilgili eylemlerde Almanya başı çekiyor. Almanya’da 1 yılda Müslümanlara, camilere ve İslam merkezlerine bine yakın saldırı gerçekleşti. Almanya İçişleri Bakanlığı’nın açıkladığı veriler, 2017’de en az 950 İslam karşıtı saldırı düzenlendiğini ortaya koydu.
Avrupa çözülüyor
AB'nin iki lokomotif ülkesi sayılan Almanya ve Fransa dışında neredeyse tüm ülkeler, Birlik içerisindeki karar alma süreçleri ve işleyişe itiraz ediyor. Macaristan, Polonya, Danimarka, İsveç ve Finlandiya kurumsal işleyişe; İtalya ve Yunanistan gibi ekonomik sorunlarla boğuşan ülkeler ise paranın yönetilme biçimine yönelik yüksek sesli itirazlarda bulunuyor.
Macaristan Başbakanı Victor Orban, konuya ilişkin yaptığı bir açıklamada, Brüksel'deki yöneticilerin gerçeklerden bihaber izole bir yaşam sürdüklerini, bu nedenle yaşananlara hakim olamadıklarını söylemişti.
Avrupa’da Ayrılıkçı Hareketler
Sovyetler Birliği ve Yugoslavya'nın yıkılması Avrupa'da pek çok yeni devletin doğmasına yol açtı. Avrupa'nın batısındaki eski ulus devletler ise uzun yıllar boyunca kökleşmiş bir görünüm sergiledi. Ancak sağlam görünen temeller sarsıldı ve Batı Avrupa'da çeşitli ülkelerde bağımsızlık mücadelesi veren ayrılıkçı hareketler ortaya çıktı. Bu ayrılıkçı hareketlerin bazıları silahlı mücadeleye giderken, bazıları da müzakerelere bel bağlıyor.
Avrupa’da sayılabilecek ayrılıkçı hareketlerin bulunduğu bölgeler, Katalonya, Bask bölgesi, İskoçya, Flamanlar, Padanya, Güney Tirol, Korsika, Bavyera şeklinde sıralanıyor.
AB tarihinde birlikten ilk ayrılan ülke olacak
Avrupa Birliği büyük şoku İngiltere’nin AB’den ayrılma kararı ile yaşadı. İngiltere'de 2016 yılında yapılan referandumda yüzde 51,9 ile AB'den ayrılma yönünde karar çıktı. Bu karar ile Avrupa Birliği’nin yakın tarihe kadar eski kıtanın 28 farklı ülkesini bir çatı altında toplaması ve oluşturduğu devasa ekonomik başarı hikayesi de büyük bir yara aldı. Lizbon Anlaşması'nın 50. maddesinin işletilmesiyle tahminen 2 yıl sürecek ayrılık süreci de resmen başlamış oldu. Ancak AB'ye yönelik eleştirilerin yüksek sesle dile getiriliyor olması, Birlik'ten kopuşların devam edebileceğine işaret ediyor. Brexit'in aslında AB'nin sonu için başlangıç olduğuna yönelik düşünceler, diğer ülkelerin açıklamalarında açıkça görülebiliyor.
AB nereye gidiyor
İngiltere, iç siyasetin de etkisiyle eleştirileri görmezden gelmedi ve referanduma giderek AB’den ayrılma kararı verdi. Lizbon Anlaşması'nın 50. maddesinin işletilmesiyle tahminen 2 yıl sürecek ayrılık süreci de resmen başlamış oldu. Ancak AB'ye yönelik eleştirilerin yüksek sesle dile getiriliyor olması, Birlik'ten kopuşların devam edebileceğine işaret ediyor. Brexit'in aslında AB'nin sonu için başlangıç olduğuna yönelik düşünceler zihinlerde yer almaya başladı.
İngiltere, resmi olarak 29 Mart 2019’da AB’den ayrılma kararı aldı. Avrupa Birliği, Brexit'e dair geçtiğimiz hafta yayımladığı 16 sayfalık bir belgeye göre anlaşmanın sağlanması halinde Brexit’ten sonra 31 Aralık 2020'ye kadar AB kuralları İngiltere'de geçerli olmaya devam edecek.
Öte yandan İngiltere'nin birlikten ayrılma kararı, göçmen sorununa hala çözüm bulunamaması ve mali birliğe ilişkin giderek artan soru işaretleri AB genelinde bir kriz havasının devam ettiriyor.
Göçmen krizi
Var olan ayrılıkçı hareketlerin yeniden harekete geçmesi Avrupa Birliği'nde ayrılık rüzgarlarının esmesine neden oldu. Bu hareketlenmelerdeki en önemli faktörü sığınmacı akını olarak tanımlamak mümkün. Türkiye'nin 3 buçuk milyon Suriyeli mülteciye ev sahipliği yapıyor olması AB için stratejik bir önem taşıyor. Türkiye ile 18 Mart 2016'da imzalanan sığınmacı mutabakatı, krizin daha da derinleşmesine engel oldu.
Neredeyse tüm ülkelerde iç siyasi dengeleri değiştiren ve aşırı sağ partilere taban kazandıran krizde Avrupa Birliği çözüm üretemedi. Yunanistan ve İtalya'daki 160 bin sığınmacıyı kota sistemiyle Birlik ülkelerine dağıtma kararı da sonuç vermedi ve Birlik üyesi ülkelerin büyük kısmı sığınmacı almaktan kaçındı.
Yunanistan ve İtalya'daki 160 bin sığınmacıyı kota sistemiyle Birlik ülkelerine dağıtma kararı da sonuç vermedi ve Birlik üyesi ülkelerin büyük kısmı sığınmacı almaktan kaçındı. Türkiye ile 18 Mart 2016'da imzalanan sığınmacı mutabakatı, krizin daha da derinleşmesine engel oldu.
AB Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker, yaptığı bir açıklamada "Üye ülkeler arasındaki dayanışmada çatlaklar oluşuyor. Bu tam da göç krizine tutarlı bir çözüm bulmaya çalışırken gerçekleşiyor. AB'nin kırılganlığı artıyor." ifadelerini kullanmıştı.
Kaynaklar: AA/SETA/Deutsche Welle Türkçe/BBC