|
Kraliyet Astronomları ve Komplo Teorileri

Danıştay Saldırısı ve ardından Ankara'da "Atabeyler" adı taşıdığı iddia edilen silahlı bir grubun ortaya çıkarılması değişik yorumlara neden oldu. Bazı yazarlar, iddiaları küçümsemekle kalmadılar, hatta görmezden gelmeyi bile tercih ettiler. Oysa Türkiye'nin yakın tarihi, Hükümetleri devirmek, köşeye sıkıştırmak amacıyla gerçekleştirilen tertip, entrika ve komplo örnekleriyle dolu. Bülent Ecevit, 1972'de CHP Genel Başkanı seçildikten sonra, ordu ve sermaye çevrelerinde uzun süre kuşkuyla karşılandı. Soğuk Savaş döneminde, Türkiye gibi Rusya'nın burnunun dibindeki bir NATO ülkesinde, iktidara aday partinin kapılarını sosyalistlere, hatta gizli TKP'lilere açması Amerika'nın husumetini çekmesi için yeterliydi. 1977'de ikinci kez işbaşına gelen Ecevit Hükümeti'ne karşı bir takım cuntasal faaliyetler de oldu. Ecevit'in "Kontrgerilla" iddiaları da epey rahatsızlık meydana getirmişti. Ecevit, 1978'de üçüncü kez Başbakan olduğunda, Türkiye'de işler karışmaya, darbe havaları esmeye başladı.


* * *

Doğu Perinçek'in Aydınlık gazetesi 1978'de, "Nasyonal Sosyalist Genç Subaylar" adlı bir cuntanın faaliyette olduğunu ve ordu içinde örgütleşmeye gittiği iddialarını ortaya attı. İddialar geniş bir yankı uyandırdı. Aydınlık, Cunta içinde yer alan isimleri de açıklıyordu. Cuntanın silahları Kıbrıs'tan getiriliyordu. Öte yandan büyük kentlerde esrarengiz bombalar patlıyor, insanlar ölüyordu. Her gün sağdan soldan insanlar öldürülüyordu. Türkiye kör bir siyasal şiddeti yaşıyordu. Amerika ise Türkiye'deki Amerikan üslerinin yeniden açılması için baskılarını sürdürüyordu. Bu hengamede Aydınlık'ın ifşa ettiği "Genç Subaylar"dan birkaçı Hürriyet'e konuştular, iddiaları reddettiler. Tıpkı Danıştay ve Atabeyler Olayı'nda olduğu gibi farklı yorumlar yapıldı. İktidar, ülkeyi karıştırmak isteyen karanlık ellerin faaliyetini artırdığını düşünürken, başta Süleyman Demirel olmak üzere muhalefet cephesi, Ecevit'e yüklenmeyi sürdürüyor, bu tür oluşumları görmezden geliyorlardı. Sonuçta, 1978'de darbe Ecevit'i teğet geçti. Eski bir generalin deyimiyle şartların olgunlaşması gerekiyordu. Ecevit'i teğet geçen darbe, iki yıl sonra Demirel'i buldu.


* * *

Geçenlerde büyük bir gazetenin başyazarı, sözkonusu oluşumları küçümseyen, hatta "derin komplo yok, abartmayın" şeklinde bir yorum yapması dikkat çekmişti. Daha önce bu tür yorumlarda bulunan pek çok kişiyi, olaylar soğuduktan yahut atı alan Üsküdar'ı geçtikten sonra derin komploların oyuncusu yahut figüranı olarak gördük. Türkiye'de demokrasinin ve iç barışın korunması herkesten önce aydınların görevi. Ülkesini seven, karanlıktan nefret eden her aydın, çetelere, silahlı örgütlere, cuntalara karşı duyarlı olmalı. Özellikle kalem sahibi yazarlar sorumlu davranmalılar. Siyasi husumet yüzünden kalemini yanlış yöne oynatmamalılar. Bu tür olaylarla ilgili kalem oynatanların bir de saflık, aymazlık, körlük tarafları olabiliyor. Amerikalı mizah yazarlarından James Thurber'in bir çocuk masalı olan The White Deer isimli kitabında anlatılan bir olay varki, sözünü ettiğimiz saflık ve körlüğe daha uygun bir örnek gösterilemez. Thurber'in zikrettiği olay Ortaçağ'da geçer. Kraliyet Astronomu Kral'a sunduğu raporda bütün yıldızların gittiğini belirtir. Herkesi de buna inandırmaya çalışır. Oysa, yıldızlar yerlerinde durmakta, gökyüzünde parlamaya devam etmektedirler. İşin aslı, Kraliyet astronomu yaşlanmıştır ve gözleri görmemeye başlamıştır. Ülkenin içinden geçtiği hassas bir süreçte aydınlar Kraliyet Astronomları gibi davranmamalılar, Kurt Vonnegut'un deyimiyle, sanki kafaları kabaktan oyulmuş oyuncak fenerlermiş gibi beyinlerini bir kenara fırlatmamalılar.


* * *

Yeri gelmişken bir çift kelime de içten bir niyetle, vatanseverlik, milliyetçilik, devrimcilik duygularıyla karışık işlere girişenlere etmek gerekir. Şeytan sadece kötü imgelerle, ahlaksız istekler ve figürlerle insanlara yaklaşmaz. Dini literatüre göre konuşmak gerekirse, Şeytan, her zaman Sol'dan, yani kötü olduğu bilinenlerle değil, Sağ'dan da, iyi görünen şeylerle de, takva kılığında da insanlara yaklaşırlar, onları kuşatıp ifsad ederler. Vatansever veya Yurtsever, Ülkücü yahut Devrimci görüntü altında bu ülkede oluk oluk kan döküldü. 1970'lerdeki pek çok bombalı saldırının ise hala fail-i meçhul olarak kaldığını ve aydınlanamadığını hatırlatmak gerekir. Eğer failler dış güçler değilse, belki, bu bombaları patlatarak masum insanları öldüren katiller de ülkenin dirlik ve bütünlüğünü korumak için bu cinayetleri işlediklerine inanıyorlardı. Art niyet taşımayan herkes çok dikkatli olmalı. Ne demiş atalarımız; Anlayana sivri sinek saz, anlamayana davul zurna az.
18 yıl önce
Kraliyet Astronomları ve Komplo Teorileri
‘1 gün savaşı’…
X’e kısıtlama an meselesi
Musevî bir yasadan Kızıl Düve miti üretmek
Sosyal çürüme yazıları 2: Her türden bağımlılıklar cumhuriyeti
Bir bu eksikti...