|
Şimdi gözler Avrupa Birliği’nde…
“Uluslararası Ceza Mahkemesi(UCM) Başsavcısı”, Binyamin Netanyahu,
İsrail Savunma Bakanı
Yoav Gallant
ve “
Hamas
”ın üst düzey üç lideri hakkında “
yakalama
” talebinde bulundu. BM’nin en üst yargı organı “
Uluslararası Adalet Divanı
” ise İsrail’in Gazze’nin güneyindeki Refah kentine saldırılarını derhal durdurması ve Refah sınır kapısının insanî yardımlara açmasını isteyen bir karar verdi. ABD ise kayıtsız-şartsız, sorgusuz-sualsiz İsrail destekçiliği sebebiyle, üst üste gelen bu iki gelişmenin de şiddetle karşısında yer alıyor.
UCM Başsavcısı
Kerim Han
’ın Netanyahu ve Gallant hakkında “yakalama” talebinde bulunacağı Nisan ayında duyulmuştu. ABD, İsrail ve İngiltere’nin bu talebin resmileşmesini engellemeye çalıştıkları da medyaya yansımıştı. İsrail yanlısı Vekiller ve Senatörler ise İsrail aleyhinde karar çıkması halinde “UCM”nin cezalandırılması yönünde çağrılar yapmıştılar.
26 Nisan’da “
Wall Street Journal
” gazetesinde “
UCM ve İsrail: Savcının çok geç olmadan Biden ve Sunak’ı dinlemesi gerekiyor
” başlıklı başyazıda İngiliz uyruklu Kerim Han’ın 2021’de UCM Başkanlığına seçilmesine İngiltere ve ABD’nin destek verdiği hatırlatılıyordu. Başyazıda Biden ve İngiltere Başbakanı
Rishi Sunak
’ın Kerim Han’ı İsrail aleyhinde bir talepte bulunması halinde neler olacakları konusunda uyarmaları gerektiğine dikkat çekiliyordu. Yazıda “
Bunu yapmazlarsa Başkan Biden ve Başbakan Rishi Sunak, bir sonraki hedefin Amerikalılar ve Britanyalılar(İngilizler) olması riskiyle karşı karşıya kalabilir
” ibaresine de yer veriliyordu.
Bu ibareler ABD Kongresi’ndeki sıkı İsrail yanlısı siyasetçilerin bakış açışlarını yansıtıyordu. Temsilciler Meclisi’nin Cumhuriyetçi Başkanı
Mike Johnson
20 Mayıs’ta “
X
” hesabından yayınladığı mesajında, “
UCM’nin İsrailli liderleri tehdit etmesine izin verilirse, sıra bizimkilere de gelebilir
” diyordu. Keza Senato Yargı Komitesi’nin kıdemli Cumhuriyetçi üyesi
Senatör Lindsey Graham
yaptığı bir konuşmada “
Eğer bunu İsrail’e yaparlarsa, sırada biz varız
” diyerek bu koroya katılıyordu. Hatta Graham “
UAD kararı
”nı da şiddetle eleştiriyordu. “
UAD’nin canı cehenneme
” diyen Graham İsrail’in bu kararı görmezden gelmesini istiyordu.
2020 yılında dönemin ABD Başkanı
Donald Trump
Afganistan’da işlenen savaş suçlarıyla ilgili bir soruşturmaya izin verdiği için dönemin
UCM Başsavcısı Fatou Bensouda
dahil mahkeme üyelerinin mal varlıklarını dondurmuş ve seyahat yasağı koymuştu. Joe Biden ise ABD Başkanı seçildikten sonra Trump’ın bu yaptırım kararlarını kaldırmıştı. Şimdiyse Biden Yönetimi UCM Başsavcısının Netanyahu ve Gallant hakkındaki yakalama talebinin yargı kararına dönüşmesi halinde “UCM”ye yaptırım uygulamak için iki partili işbirliğine hazır olduğunu duyuruyordu.
ABD Kongresindeki “Cumhuriyetçiler” ve “Demokratlar” UCM’ye cezai yaptırımlar konusunda yüzde yüz görüş birliği içerisinde değiller tabii. Demokratlar’ın ABD’nin İsrail’e kayıtsız şartsız desteğini sorgulayan “
ilerici Sol
” kanadıyla “
Merkezci Demokratlar
” bu konuda da ayrışıyorlar. Bu yüzden Biden Yönetimi cezai yaptırımlarla ilgili olarak Cumhuriyetçiler kadar rahat değil. UCM Başsavcısı’nın yakalama talebi Mahkeme tarafından henüz karara bağlanmadığı için Biden Yönetimi şimdiden bağlayıcı bir taahhütte bulunmaktan kaçınıyor.
ABD “UCM”ye taraf değil. Buna rağmen Biden Yönetimi UCM’nin
Vladimir Putin
hakkındaki yakalama kararını alkışlamıştı. Hatta ABD Kongresi UCM yetkililerinin ABD’de Ukrayna ile ilgili “soruşturma faaliyetleri” yürütmesine izin veren bir yasayı kabul etmişti. Konu İsrail olunca ABD rotasını şaşırıyor. ABD’nin çifte standartlı uluslararası hukuk anlayışının bir sonucu bu.

Gerek UCM başsavcısının “yakalama” talebi, gerekse” UAD”nin “Refah kararı”nın sonuç vermesi için taraf devletlerin yükümlülüklerini yerine getirmeleri gerekiyor. Avrupa Birliği’nin 27 üyesi de “UCM”ye taraflar. “AB”den gelen ilk açıklamalarsa, muğlaklık içeriyor. “AB” UCM ile İsrail arasında sıkışmış görünüyor. Oysa“AB” UCM’nin en güçlü savunucusu rolündeydi. Ne ki “AB”, İsrail’e karşı neler yapacağını söyleyemiyor. Kararların caydırıcı olabilmesi için taraf devletlerin İsrail’e silah ve diplomatik desteği durdurmaları, yanı sıra ekonomik ve malî yaptırımlara başvurmaları gerekiyor. Bu konuda “AB”den güçlü bir çıkış henüz gözlenmiyor.

Soru şu: UCM’nin kurulmasında baş rol oynayan “AB” üyeleri, soykırım suçu işlediği gün gibi aşikar olan İsrail’in cezasız kalması için bir kez daha gözlerini yummayı mı tercih edecekler?

#Avrupa Birliği
#Uluslararası Adalet Divanı
#Abdullah Muradoğlu
22 gün önce
Şimdi gözler Avrupa Birliği’nde…
Arafat: Dönüşü olmayan yeni bir yol
G-7 zirvesi ve beklentiler
Sosyal denge tazminatı ödemesinde geçici görev ayrıntısı
Korku ile umut arasında direniş ve dirilişe öncülük etmek…
Sistem krizi ve Türkiye’nin Gazze diplomasisi