|
Siyasal İslâm sakızı

“Siyasal İslam” kavramı son günlerde yeniden revaçta. Mevcut iktidarın attığı hemen her adım “işte siyasal İslam böyledir” yaftalamasına maruz kalıyor. Fetullahçıların kuruluşlarından itibaren sıkça kullandıkları “Siyasal İslam” kavramı son yıllarda PKK sempatizanlarının da ağzına sakız oldu. Kemalistler, solcular, her türden sekülerler olur olmadık her yerde bu kavrama başvuruyorlar.

“Siyasal İslam” kavramı Batı’da üretilmiş, muhtevası belli olmayan, daha çok ayrıştırmak, ötekileştirmek için kullanılan 40-50 yıllık bir kavram. Müslümanların Batı’nın düşünce ve özellikle de İslam dünyası üzerindeki tasarım ve tasarruflarına yönelik her türlü itirazı, eleştirisi, direnişi bu kavramın içine alınıyor. Örneğin Filistin’in bağımsızlık direnişi “Siyasal İslam” olarak nitelendiriliyor. Hindistan Müslümanlarının var olma mücadelesi “Siyasal İslam” olarak yaftalanıyor. İslami hassasiyeti yüksek siyasi partiler ya da Müslüman kimliği öne çıkmış kişilerin başlattığı hareketler de bu kavramın içine alınıyor. O kadar ki, Türkiye’de olduğu gibi, kavramın kapsamı daraltılarak, örneğin başörtüsüne özgürlük istemek, Ramazan ayında öğrenci yurdunda sahur yemeği talep etmek, hatta ikindi namazı için mescide inmek gibi talepler, “Selamünaleyküm” demek, konuşmasında “İnşallah, Maşallah” gibi ifadeleri kullanmak dahi “Siyasal İslam” kavramının içine alınabiliyor.

Mefhumu muhalif manasıyla yaklaştığınızda ortaya çıkan manzara şu: Müslümanlığınızı tamamen içinizde yaşayın. Her şey kul ile Allah arasında kalsın. Size verilenle yetinin. Otoriteye kayıtsız şartsız teslim olun. Sormayın, sorgulamayın, talepte bulunmayın, hele hele itiraz etmeyin, direnmeyin. İnancınızın kamusal boyutu varsa törpüleyin, yok edin. İbadetleriniz gizli olsun. Kimliğinizi asla belli etmeyin. Ana akıma, devletin ideolojisine uyun. Zalime ses çıkarmayın, mazlumun sesi olmayın. Eğer bunları yapmazsanız, Siyasal İslamcı olursunuz.

Fetullahçılığın “Siyasal İslam” alerjisi işte tam da buradan kaynaklanıyor. Takıyyeyi, gizlenmeyi, sorgusuz sualsiz itaati, gerektiğinde başı açmak, gerektiğinde alkol kullanmak gibi her yolu meşru kabul eden bir anlayışın görünür kimlik ve taleplerden hoşlanmayacağı açıktır. Fetullahçılığın Filistin direnişine, merhum Necmettin Erbakan’a, Recep Tayyip Erdoğan’a muhalefetinin altında da bu sinsilik vardır. Fetullahçıların, Batı’da üretilmiş ve her türlü İslâmî talebi reddeden “Siyasal İslam” kavramını bu denli benimsemeleri ve her fırsatta kullanmaları boşuna değildir.

Oysa yeryüzünde, Fetullahçılık ve benzeri birkaç yapay din dışında, her dinin toplumsal yüzü vardır. Yahudilik örneğin, baştan aşağı yaşamın her alanındadır. Muharref haliyle bile Hristiyanlık kamunun içindedir. Budizm, Hinduizm, aklınıza hangi din gelirse gelsin, en azından ibadet faslında toplumsal talepler içerir. Müslümanlık ise hepsinden daha fazla yaşamla örtüşür, yaşamın her zerresinin içindedir.

Burada AK Parti ve Erdoğan’a bir parantez açalım: AK Parti’nin kuruluşunda ve şu andaki kadrolarında Müslüman kimliği ile tebarüz etmiş başta Erdoğan olmak üzere çok sayıda isim var. Ancak AK Parti de, Erdoğan da hiçbir zaman kendilerini “İslamcı” ya da “Siyasal İslamcı” olarak tanımlamadılar. AK Parti hareketi de kendisini böyle tanımlamadı. Başörtüsü serbestisinin bir insan hakkı olarak, örneğin Ayasofya’nın açılması talebinin bir bağımsızlık talebi olarak dillendirildiğini unutmayalım.

Dini duyarlılığı yüksek kimliklerin çoğunlukta olduğu ve temel insan hak ve özgürlükleri mücadelesini veren bir siyasi hareketi “Siyasal İslam” olarak nitelendirmek, Batı’nın propaganda taşeronluğunu yapmak değilse eğer, kara cehalettir.

Velev ki “Siyasal İslam” yaftalaması isabetli olsun; kavramın muhtevası ve niyeti belli değil ama, Müslümanların politik taleplerde bulunması ya da taleplerini meşru politik zeminde aramasının neresi yanlış olabilir ki?

Kavramı ağızlarına sakız edenlerin tavırlarından anladığımız şu: “Siyasal İslam” bir reddiyedir, direniştir, itirazdır, haklı ve meşru bir harekettir. Bu kavramı kullananlar ise sadece elverişli ve kullanışlı piyonlar olduklarını izhar ediyorlar. Epeyce kompleksli ve toplumlarına çok yabancı olduklarını da ekleyelim.

#Siyaset
#İslam
#Aydın Ünal
8 ay önce
Siyasal İslâm sakızı
Orta yol doğru istikameti gerektirir
Korksak mı?!
Londra izlenimlerim, beklentiler ve riskler
Türkiye’nin enerjisi
Komprador entelektüel ve siyasi işlevi