|
Günlük kiraya verilen evler, değerler ve Kayseri

Hafta sonu Erciyes Üniversitesi’nin davetlisi olarak Kayseri’de idim. Kayseri’ye ilk gidişim, henüz havaalanından çıkışta ilk kez gördüğüm Erciyes manzarası beni büyüledi, İstanbul’dan sonra Anadolu’nun temiz havası manzaranın üzerimdeki etkisini arttırıyordu.

Kayseri’ye gittiğim gün Erciyes Üniversitesi İlahiyat Fakültesi konferans salonunda sunumumu gerçekleştirdim, katılım iyi; konuşma sonrası gelen sorular içerik olarak zengindi.

Bir gün sonra Erciyes’e doğru yola çıktık, ertesi gün ise Kapadokya’yı ziyaret ettik; doğa muhteşem… Ancak benim gibi Karadeniz/İstanbul hattında yaşayanlar için bozkırın kuru havası il etapta sarsıcı olabiliyor, o sarsılmayı da Kayseri mutfağının tarifsiz lezzetleriyle atlattık.

İstanbul’a döneceğim günden bir gün evvel ise Kayseri İlim Yayma Cemiyeti’nde üniversite öğrencilerine bir sunum yaptım, beklentimin çok üstünde bir ortamla karşılaştım.

Kayseri İlim Yayma Cemiyeti, öğrenciler için hemen her şeyi düşünmüş bir kurum; haftalık olarak makale okumaları düzenliyorlar, çok kullanışlı ortamlara sahipler, yazarlık okulu, sanat faaliyetleri gibi birçok çalışmaları mevcut. Kayseri’de İstanbul’un kültürel imkânlarına alternatif olabilecek kültürel faaliyetleri bulunmakta, her anlamda umut verici…

Anadolu’nun misafirperverliği de bu gözlemlerime eklenince Kayseri ziyaretim beklentimin çok üstünde gerçekleşti diyebilirim. Dolayısı ile Erciyes Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğrencisi Taner Avşar, aynı üniversitenin İlahiyat Fakültesi öğrencisi Hatice Kübra Kirenci, aynı fakültenin dekan yardımcısı Şahin Hocam, dekan bey, İlim Yayma Cemiyeti’nden Oğuz Bey ve Çiğdem Hanıma ve tüm personellerine gönülden teşekkür ederim.

Kayseri ziyaretim sırasında Kayserili öğrencilerle Kayseri üzerine de konuştuk, onların her bahsi zihnimde ister istemez Kayseri ve İstanbul arasında kıyas yaparak düşünmemi sağladı. Aslını isterseniz bir Anadolu şehri ile bir metropol kenti kıyaslamak çok makul değil ancak bir takım özgün değerlerin korunması noktasında birbirlerine rol model olabilirler diye düşünüyorum, şöyle ki;

“İstanbul Sermayesi”ne alternatif olarak ortaya çıkan “Anadolu Sermayesi”si, sık sık yok edilmek niyetiyle çeşit çeşit operasyonlara maruz kaldı. Aynı zamanda bu sermaye ciddi eleştirilere de maruz kaldı. “İstanbul Sermayesi”ne dönüşmüş olmakla da eleştirildi ancak şu var ki; bir çeşit sermaye olarak “Anadolu Sermayesi” kendi özgünlüğünü ve değerlerini korudu. Kayseri’ye baktığımızda bunu görmek mümkün, örfünü, geleneğini, öz benliğini muhafaza eden, değerlerini koruyan, aile ve çevre dediğimiz hayatımıza ciddi manada sirayet eden değerleri de korudu. İstanbul sermayesinin hem kendine hem de toprağına yaban; hatta sık sık düşman olabilmesi değerleri de sermaye bazında pazarlamasından kaynaklıydı. Oysa Anadolu sermayesi için özgün değerler, asla pazarlanmayacak ve mutlak muhafaza edilecek iç dinamikleriydi, bunu en azından şimdilik koruyor olabilmeleri oldukça mühim.

Nereye varacağım?

İstanbul’da son zamanlarda sık sık gördüğümüz yeni bir sektör var: Günlük, saatlik kiraya verilen evler…

Ailenizle oturduğunuz bir apartmanın bir dairesini satın alan bir şahıs tarafından kolay para kazanmanın yolu bulunmuşçasına kimdir, nedir bilinmeden, kaydı, sorgusu olmadan apartman daireleri kiraya veriliyor. O apartmana kim giriyor, kim çıkıyor, o evlerde ne işler dönüyor belli değil.

Hayır, başkalarının kapalı kapıları ardına merak düşürmüyorum ancak kendi alanlarımız üzerine konuşuyorum: Gelişme ve kalabalıklaşma önce mahalleyi imha etti, sonra apartmanı… Bizleri sahibi yahut kiracısı olduğumuz dairelere hapsedip, alanımızın yalnızca buralar olduğu dikta ediliyor. Oysa biz yaşadığımız tüm çevreden sorumluyuz; mahallenin sorumluluğu da bizim, apartmanın sorumluluğu da bizim… Dolayısıyla artık ciddi bir sorun olmaya teşne olan günlük kiraya verilen evler konusuna el atılmalı.

Sermayecilik bir sistem olarak çekinmeden her şeyi ama her şeyi pazarlayabilir ancak değerlerimiz mevzu bahis olduğunda o çarka çomak sokarız, sokmalıyız da.

Kayseri’de Akabe Kitabevi’nin sahibi Esat ağabeyin o güzel kitapçı dükkânından aldığım, İbrahim Tenekeci ağabeyin “Kimsenin Kalbi” şiir kitabına nakşettiği şu satırları, evde ekmeğin olmadığı ve bakkala ekmek almaya göndereceğim bir komşu çocuğunun olmadığı bu İstanbul sabahında okurken, günlük kiraya verilen evlerin bir benzeri olarak günlük kiraya verdiğimiz değerlerimiz olduğunu düşünerek acıyorum:

“Beraber büyümüş bu kadar bina

Yokken daha, varken

Akşamla akran evimiz bizim,

Bir şey uçardı kuşlardan bana

Yalnız benim bildiğim…

İlerliyor dünya, adi adımla

Yapılan gökdelen, yıkılan hatır-

İmkânsız insanlar… Dedim ayıptır;

O tatsız durum sürüyor hâlâ,

Bir gül kaç eder, lütfen hatırla…” İbrahim Tenekeci

#cemile bayraktar
#cemile bayraktar yazı
#yeni şafak yazar
9 yıl önce
Günlük kiraya verilen evler, değerler ve Kayseri
Kim Mihri
Arınma gecesi
Çakma Fatih’lerin resmi geçidi!
İkiyüzlü dünyanın 200 günü
Garson nereye baksın?