|
Gören kimdir? Görünen nedir?/Kadınlar ve erkekler
S
abah, 04:40, Seray/ Mimar

Her gün biraz daha erkene alabilirim kalkma saatimi. Bünyem sarsılmaz böylece. Altı saat uyku yetebilir pekala. Önemli olan evden çıkmadan önce geniş geniş ev zamanını yaşayabilmem.

İhtiyacım olan şey, ev zamanı. Biraz daha sakin. Biraz daha telaşsız. Dakikaları daha iyi değerlendirmem lazım.

Namazdan önce her gün iki sayfa tefsir okuyabilirsem... Namaza durmadan önce çayı demlerim...

Yemeklerimi hafta sonu planlamam çok iyi oldu. Sadece Çarşamba günleri fırında bir yemek yapabilirim.

Kahvaltı sofrası tamam. Vakti zihnimde genişletmeliyim. Sanki işe gitmek zorunda değilmişim gibi. Sanki saatlerim trafikte geçmeyecekmiş gibi. Sanki ne istediğini bilmeyen takım kaptanı (Mimarella kendisine “takım kaptanı” diyor) günü cehenneme çevirmeyecekmiş gibi.

Balkona çıkmak iyi geldi sabah serinliğinde. Havada leylak kokusu.

Ey kudreti bol Mevlam, şükredecek ne çok şeyim var. Huzur ile güzel koku arasında mutlak bir irtibat var. Yürüyebiliyorum, gidecek bir işim, derlenip toparlanacak bir evim var. İşini sevmeyen bir eşim var. (Bunun için nasıl şükredeceğini bilemedi.) “Sevmese de bir işi var” diye şükretmeyi ne vakittir terk ettiğini fark etti.

(Annesi haklı mıydı? Kızım erkekler bu kadar şikayetsiz kadından hazzetmez. Söylen sen de sabahları. “Çalışmak istemiyorum, senin maaşın ikimize de yeter” de.)

Gül kurusu şifon etek, bej rengi ceket. Zikirmatiğim nerede? Dün almayı unutmuşum, yokuşu çıkmak ölüm gibi geldi. Parmağımda zikirmatik olunca kendimi dağlardaki derviş sanıyorum.

Sabah, 06:00, Ahmet/ Bilgisayar Mühendisi

“Hadi Ahmet. Baban keyifsiz bugün. Dilara’yı sen götür durağa kadar.” Anne alarmı çalmaya başladı.

“Ne durağı yav. Saat sabahın körü.”

“İyi söyledin, kardeşin her gün işte böyle kör sabahlarda işe gidiyor. Sonra onun kazandığını ev kirası yapıyoruz. Aramızda bunu unutanlar var. Hatırlatayım dedim.”

Ana kız çete oldular. Her yerde kadınlar omuz omuza. Seferberlik ilan etmişler. Çalışıyoruz, yoruluyoruz, yardım etmiyorsunuz. Dır dır.

“İş var da kıymetini bilmedik sanki!”

“Erkek adam çalışmak istese ille bir iş bulur!”

“Kırılacak odun mu arayayım. İş yok.”

“İnsanın ayağına iş gelmez. İnsan işin peşi sıra gider. Nerde! Anca sen yatağa yama ol.”

Sabah, 06:45, Seray/ Mimar

Bak ne güzel işe beraber gidiyorlar. Belki eşini bırakıp kendisi geri gidecek. Ama Ayhan bir kere bile benimle şu yokuşu çıkmadı. Arabasını satmadan önce bile ipe un sererdi. Bir kaç kere “Sabahları köpek sürülerinden korkuyorum” dedim. “İnternetten köpek susturucu siparişi versene” dedi.

Hayır, aynı tencereyi iki kaşıkla karıştıran, aynı salonu iki farklı süpürge ile yan yana temizleyen o iki reklam figürüne özeniyor değilim. Neydi adları, Ahmet ile Aslı mıydı? Bir banka reklamıydı. Reklam işte. Banka reklamı. Bitmeyen paraların dünyasında sonsuz alış veriş rüyası. Bir sabah servisi beklediği yere kadar gelseydi Ayhan. “Sabahları kuş cıvıltıları, çiçek kokuları, taze çıkmış simit kokuları ile yürüyorum yolu” demişti, “Ah ne güzel yarın birlikte yürüyelim mi o yolu?” demesini hayal ederek.

“Ohhhh!” demişti sağ yanından sol yanına devrilirken “Hanımefendinin hayatı mis. Kokular mis. Hayat, Seray’lara güzel. Bizim koku duyacak halimiz kalmamış, hanımefendinin ne umuru!”

Hayır, dağılmayacağım. Senin hayatın güzel, ama o güzelliği görecek gözün yok. Ev mis gibi. Nasıl? İki mesai yapan karın sayesinde. Gündelikçi kadın ücreti 400 TL olmuş. Seray her sabah 15 dakika daha erken kalkma planları yaparak ayda 1600 TL tasarruf peşinde.

Klavye başında dînî titizliği kimselere bırakmayan paşa, kaç gündür sabah namazından izinli.

Kafasının içinde Ayhan ile tartışmayı bitirmek istedi son bir gayret ile. Yüzüne karşı sustukça içindeki tartışma giderek şiddetleniyordu.

Başkalarının hikâyesine yaslanarak çıkmayı denedi içindeki tartışmadan.

Adamın suratı asık biraz. Olsun. Yine de eşini getirmiş ya. Yok, eşi değil galiba. Kız “Ahmet Abi” diye seslendi arkasından.

Ağabeyler, kız kardeşlerine karşı daha mı şefkatli?

Ayhan’ın kız kardeşi yok. Olsaydı, belki bir parça yakın olurdu dünyama.

Sabah, 06:45, Ahmet/ Bilgisayar Mühendisi

Bu kadın milleti dokuz canlı. Süs püs olsun hiç uyumazlar. Biz sırtımıza bir tişört, ayağımıza bir pantolon geçirene kadar bunlar bir kaç defile performansını başarı ile yerine getirmiş oluyorlar. Boş kafalılar tabii. Akıl yok, fikir yok. Akıl fikir hep “Nasıl? güzel oldu mu? Yakıştı mı?” Bak aynaya kardeşim. Doya doya bak. Bul sıfatını aynada. Tamam. Giydiğin entari sıfatını değiştirecek değil ya.

Aha bak bir tane daha sabahın köründe. Sanki işe gitmiyorlar da komşu ülkeye mülteci olarak sığınmaya gidiyorlar. Şu kadınlara bak. Omuzlarında çanta, sırtlarında çanta, ellerinde laptop çantası. Yetmemiş, bak birisi bir de kedi çantası almış. Bi bu eksikti. Bu kedili kadın her neye binecekse ben asla ona binmem. Bir yere gidecek değilim de... Yani gidecek olsam bu kadınla aynı servise binmem mesela.

“Kaçtaaaa geliyorrrr kızım senin BU servis!?”

“...”

“Ne o, kızım dedik diye mi bu trip atmalar? Tamam sen tribine devam et, öyleyse ben kaçtım. Bak ortalık ana baba günü. Çoğu da kadın. Ben gideyim, mesaimi kaldığım yerden sürdüreyim. Senin yüzünden kabusum yarım kaldı.”

#namaz
#
#sabah
2 yıl önce
Gören kimdir? Görünen nedir?/Kadınlar ve erkekler
Köprü
Yenildiler
Jeopolitik buhran
Ortadoğu’da bölgesel savaşın yeni aşaması
‘1 gün savaşı’…