|
“Deltalar, çitlembikler, karacalar,. pako"lar...”

Kemalizm''i eleştiren Atilla Yayla hakkında yazılan köşe yazıları bir köşe yazarının zihinsel potansiyelini ortaya koyması açısından muazzam bir veri oluşturdu.

“Liberal Düşünce Topluluğu”nun Mustafa Erdoğan ile birlikte kurucusu olan Atilla Yayla''nın hemen hemen yazdığı tüm yazıları okuyan biri olarak, kendisinin bende uyandırdığı kanaat şudur:

Atilla Yayla, bir aydında olması gereken 4 olmazsa olmaz şartın “dördünü birlikte” bünyesinde barındıran ender fikir adamlarından biridir.

Bu dört şart şudur: Zeki olmak, vicdanlı olmak (empati kurabilmek), bilgili olmak, cesur olmak..

Örneğin Bekir Coşkun, akıllı bir insandır ama özellikle sosyolojik olguları muhakeme edecek tahlil yeteneğinden yoksundur. Bilgi dağarcığı da zayıftır. Cesaret kavramı ile nobranlık kavramı arasındaki farkı bilse bile nobranlık konusunda cesur çıkışlar yapabilmektedir.

“Ovalar, deltalar, çitlembikler, karacalar, Pako''lar.. “ gibi sözcükleri arka arkaya sıralar ama iş “birey”e geldiğinde “Yaaylaaalar, yaaylaalar; dıloo dıloo yaaylaalar..” türküsünü söyleyerek askere selam çakmaktan imtina etmez..

O yüzden Kaçkar yaylasındaki bir çim tanesinin rüzgarda savrulma özgürlüğünü savunur ama Atilla Yayla''nın ifade özgürlüğünü görmez; çünkü esen rüzgar böyle buyurmuştur!

Evet “Atilla Yayla olayı”, bir turnusol kağıdı vazifesi gördü.. “Kemalizm, geriliğe tekabül eder..” cümlesi karşısında bir insanın lince tabi tutulması tam manasıyla bir gericiliktir..

Ama aynı “linç operatörleri”, “Din, geriliğe tekabül eder..” diyenleri ise ilerici olarak görmüşlerdi!

Kaldı ki gerçek bir demokratik ülkede birileri çıkıp “Din, geriliğe tekabül eder..” diye bir cümle kullanabilmelidir.

Elbette Papa''nın yaptığı gibi, bir dinin Peygamber''ine hakaret edemez. Ve elbette Hasan Mezarcı''nın yaptığı gibi, Kemalizm''i haklı olarak eleştirirken Atatürk''e hakaret edemez.

Evet; vatanseverlik ırkçılık değildir. Halkçılık popülizm değildir. Serbest piyasa özgürlüğü vahşi kapitalizm değildir. Cumhuriyetçilik jakobenlik değildir. İnkılapçılık ihtilalcilik değildir. Laiklik, dinsizlik olmadığı gibi, dini toplumdan tecrit etmek de değildir. Sosyal adaletçilik, proletarya diktatörlüğü değildir. İfade hürriyeti, anarşizm değildir.

Ve pek tabii ki, kafanın dar olması matah bir şey değildir. Atilla Yayla''nın söylediği de zaten başka bir şey değildir.

OLGUN ADAM OLMAK BUDUR

Haftalık haber dergisi piyasası kızıştı. Biliyorsunuz bir şey kızışmaya başlamışsa o şey ya yanmakla ya da iyi pişmekle sonuçlanır.

Ki bir zamanlar bazı haber dergilerinde birileri “iş pişirir”, birileri “yakarım heyttt..” demeye bayılır, birileri de “soğuk soğuk” bakardı..

Görülen o ki ve beni sevindiren şu ki, haftalık haber dergilerinde son dönemde ciddi bir olgunluk baş gösteriyor.

İlk olgunluğu Aktüel dergisinin yayın yönetmeni Selçuk Tepeli gösterdi ve bir yıl öncesine kadar Aktüel''in tepe yöneticilerinden biri olan ve halen Nokta''yı yöneten Alper Görmüş''e şahane cümlelerle “Hayırlı olsun..” dedi..

İkincisini bu kez Alper Görmüş yaptı ve bir başka rakip dergi olan Tempo''nun yönetmeni olan Murat Sabuncu''yu köşesinde tebrik etti. Zira Tempo geçen hafta hem edebi yazılarla hem de estetik fotoğraflarla “engelliler”i kapağına taşımıştı. O Tempo ki, muhtelif sayılarda yaptığı lüzumsuz kapaklardan kısmen uzaklaşmış ve diz kapağı olmayan daha doğrusu bacağı olmadığı için dizi olmayanları kapağına taşımıştı.

Yani demem odur ki, bazı gazeteciler birbirlerine sövüp tekme tokat “girişirken”, bazı gazeteciler “olgunluk iksiri”nden kana kana içiyordu..

“AHMET HAKAN VURAL SAVAŞ''LAŞIYOR MU?”

Ahmet Hakan, geçen haftaki bir yazısında Yeni Şafak''ı “benzetmeye” çalışmış ama bakmıştı ki “Yeni Şafak Hürriyet''e benzemiyor”, kendini Vural Savaş''a benzetmişti.

Hayır, benzetmeyi ben yapmıyorum, kendisi yapmıştı. Yazısında demişti ki: “Yeni Şafak, okura ''Bakın Ahmet Hakan nasıl da Vural Savaş''laştı'' demeye getiriyor”

Yeni Şafak, Ahmet Hakan''ın “İmam hatipleri kapatın” şeklindeki düşüncesini haberleştirdiği için, çok şükür ki Ahmet Hakan kalkıp, benzetmek gibi olmasın ama “Bana bukalemun diyorlar” diye yazmadı!

Yeni Şafak''ın haberi şuydu: “Kanal 7''den Sabah''a ve Hürriyet''e geçen, Nişantaşı kafelerini yazdığı için eleştirilen, imam hatip mezunu Ahmet Hakan imam hatiplerin kapanmasını istedi..”

Ayrı bir başlık altında da “Haşmet Babaoğlu Teşvikiye''de Ahmet Hakan''ın üzerine yürüdü..” diye bir yazı yer aldı.

Ahmet Hakan bu cümlelere takılarak “Yeni Şafak bel altına vuruyor..” dedi.

Oysa yazılan satırlar doğru mu yanlış mı ona bakmak gerekiyor.

Örneğin; Yeni Şafak Ahmet Hakan için “Samanyolu TV''den Akşam''a oradan Milliyet''e geçen, Sultanbeyli İnternetkafe''de yazdığı için eleştirilen, Robert Kolej mezunu Ahmet Hakan yabancı okulların kapatılmasını istedi; ayrıca Haşmet Babaoğlu ile Ayşe Özyılmazel''in nikah şahitliğini yaptı..” diye yalan yanlış yazmış olsaydı Yeni Şafak''ta yazdığım için ziyadesiyle utanırdım.

Böylece Hakan, belin hemen altına vurmamak konusunda hassasiyet taşıdığı için belin daha da altına iniyor ve işi “ayağa düşürüyor”.

Tabii tersini yaparak tıpkı Haşmet Babaoğlu''nun yaptığı gibi, belden hayli yukarı çıkıp direkt “kafadan da çakabilirdi”!

17 yıl önce
“Deltalar, çitlembikler, karacalar,. pako"lar...”
Kadınlarla tokalaşmak
Efes ne yaptın?
Tevradî bir mitin Kur’anî bir kıssa ile tashihi
i-Nesli anlaşılmadan siyaset de olmaz, eğitim de…
İç talebe ilişkin öncü göstergeler ilave parasal sıkılaştırmaya işaret ediyor!