|
Her zaman bize mal olur. Her zaman

Bolivyalıların, su kaynaklarına konulan ambargoya karşı verdikleri mücadelenin filmi Yağmuru Bile. 2000 yılında aylık geliri 40 dolar olan yerli halkın çok uluslu şirketlere karşı verdiği; adını tarihe Bolivya Su Savaşları diye yazdıran mücadelenin. Halk o günlerde dağlardan, tepelerden su getirmek için hendekler kazmış. Olmamış, yağmur sularını biriktirmiş. Ancak sularına kilit vurulanların yağmuru biriktirmesi de yasaklanmış. Filmin adı da buradan geliyor. Yağmur bile yasak…

Şu sıralar İstanbul''da az sayıda sinemada gösterilen Iciar Bollain imzalı film, zamanla büyüyen ve ülkenin üçüncü büyük şehri olan Cochabamba''ya yayılan direnişi, bölgeye gelen belgesel ekibinin öyküsüyle iç içe anlatıyor. Belgeselcilerin amacı 500 yıl önce Kristof Kolomb''un Yeni Dünya''yı keşfi sırasında olanı biteni aktarmak. Genel kabul gördüğü gibi değil ama. Sadece bir coğrafi keşif gibi değil yani. Yerlilerin nasıl köleleştirildiğini, nasıl bir kıyıma maruz kaldığını anlatan bir film çekmek amaç.

Su için mücadele eden yöre halkı rol alıyor film içinde çekilen belgeselde. İki dolar için köle pazarı gibi kurulan figüran pazarından seçiliyorlar. Köleleştirilen Kızılderililerin lideri rolünü alan Daniel su direnişinin de önderlerinden. “Suyumuzu çaldılar daha neyi çalacaklar? Nefesimizi mi? Alnımızdaki teri mi?” diye isyan ediyor meydanlarda. Filmdeki isyanı ise kendisini yeterince ıslah edemeyince diri diri yakan İspanyollara.

Belgeselciler her ne kadar geçmişteki bir haksızlığı gün yüzüne çıkarmak için cansiparane çalışıyorsa da o gün orada olanları görmezden geliyorlar.

Tek dertleri yediği dayaklar neticesinde Daniel''in çehresinin bozulup bozulmayacağı.

Sonra ülke karışıyor. Önceleri yerli oyunculara ''lanet olası iki dolarlık adamlar'' gözüyle bakan belgesel yönetmeni Costa değişiyor. Çekip gitmek yerine orada kendileriyle çalışan insanlara yardım için kalmayı tercih ediyor. Oysa ekip hani şu Kolomb''a başka bir açıdan bakılmasını sağlamak için uğraşan ekip, arkasına bakmadan uzaklaşıyor ülkeden.

Çünkü gerçekler giriyor devreye. Geçmişe ağıt yakmak kadar kolay olmuyor bugüne başkaldırmak. Filmi seyrederken şu sıralar Aynur''un anadilinde şarkı söylemek için çıktığı sahnede uğradığı saldırıyı düşündüm. Pogramı aylar önce belirlenmiş ''Suyun Kadınları'' adlı caz konserinde Kürtçe şarkı söylediği için yuhalanma hadisesi. Geride kaldı diye Ahmet Kaya olayını büyük bir yumuşaklıkla hatırlıyorduk oysa. Hakkını teslim ediyorduk. Zamanında atılan manşetleri kınıyorduk. O manşetleri atanlar da bin pişman oluyordu. Oysa aynı pişmanlar Aynur için ''Hassas bir gündü, Türkçe söyleyebilirdi'' deyiverdi. Evet Ahmet Kaya''yı linç edenler kadar kalabalık değiller. Ama hala ''Türkçe söyle'' diye minder atanlar ve onları maruz görenler var. Demek ki hala bitmemiş iş. Şunu unutmamak gerek aslında. Siz bitirseniz de bitirmeseniz de eğer birileri en doğal hakkının gaspına karşı mücadele ediyorsa mutlaka kazanır. Çok büyük kayıplar verse de. Eninde sonunda kazanır. Yağmuru Bile de öyle sonlanıyor zaten. Ailelerini, sevdiklerini polisin sıkıyönetiminde kaybeden direnişçiler sonunda su hakkını kazanıyorlar. Çok uluslu güç, Bolivya''dan çekiliyor. Film de Daniel''in “Her zaman bize mal olur. Her zaman. Hiç kolay olmaz. Ama başka türlü de olmuyor“ sözleriyle bitiyor.

Suyumuzu çaldılar daha neyi çalacaklar? Nefesimizi mi? Alnımızdaki teri mi? Yağmuru Bile filminden
٪d سنوات قبل
Her zaman bize mal olur. Her zaman
İnsaf!
Dağ yürekli adamların büyük seçimine doğru
Demografik dönüşüm
Seçim bitsin, önümüze bakalım!
Yerel seçime ramak kala: DEM, Yeniden Refah ve İYİ Parti