|
Kim Başbakan Olacak!

Türkiye on iki yıldır siyasi gücü, ekonomik refahı, toplumsal istikrarı tanıdı. "Bizden bir şey olmaz" karamsarlığından müthiş bir özgüven ve konfora ulaştı. Siyasetin ve medyanın ayrıştırıcı, dışlayıcı, küçümseyici dili etkisizleşti ve güçlü AK Parti söylemine çarptıkça daha da eridi.

Bu çevrelerin zaten zayıf olan siyasi tezleri dar bir toplumsal alan dışında ilgi görmez hale geldi. Kitlesel akış, toplumsal eğilim bu tezlerin çok çok ötesine geçti. Hala dar, kısır çekişmelerle, kişisel kaygılarla hareket edenler için erimenin, etkisizleşmenin devam edeceğini, her geçen gün güç kaybedeceklerini, siyasi kimliklerinin daha da bulanıklaşıp tükeneceğini söyleyebiliriz.

Kim ne derse desin, on iki yıllık süreç, Cumhuriyet tarihinin en büyük dönüşümüne sahne oldu. Millet iradesi, yerli bakış, toplumsal algı en yüksek seviyeye ulaştı. Bu sürecin geri dönüşü artık olmayacaktır.

Türkiye aynı konforun devam etmesini istiyor. Bütün genel, yerel ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde bu mesajı açık bir şekilde verdi. En son pazar günkü seçimde; on üç siyasi partiyi ve Fethullah Gülen grubunu biraraya getiren, ısmarlama Cumhurbaşkanı adayı üzerinden tekdüze bir söyleme dönüşen, kitlesel muhalif cephe formülünü tarihe gömdü.

BEDDUALARIN PEŞİNE TAKILMAK

Burada verilen mesaj herkesedir: Beddualarla, aşiret politikalarıyla, mahalle kavgalarıyla Türkiye gibi bir ülkenin yönetilemeyeceğinin ilanıdır. Bencilliğe, kişisel hırslara, dar çevre çıkarlarına, cemaat ve marjinal söylemlere verilen güçlü bir hayır cevabıdır.

Dolayısıyla mesajı sadece "proje cephe" üyeleri değil herkes almalıdır. Bütün bu referansa, güvene ve itimada ihanet edebilecekler gerekli dersi almalıdır. Şu an için Türkiye"nin en büyük sorunlarından biri geleneksel muhalefetin tükenmişliğidir. Son seçimlerde bütün tezlerini bir cemaate ihale ettikleri için geri dönülmez bir noktaya sürüklenmişlerdir.

Çöküşten kurtulmaya çalıştıklarına dair de hiçbir işaret bulunmamaktadır. Onları biraraya getiren iradeyi sorgulamadıkları, reddetmedikleri müddetçe de bu çıkmazdan kurtulma şansları olmayacaktır. Çünkü o birileri Cemaat üzerinden muhalefete son darbeyi vurmuş, onları fena halde tuzağa düşürmüştür.

Tayyip Erdoğan"ın Cumhurbaşkanı seçilmesi, hem de doğrudan halkın oyuyla seçilmesi Türkiye tarihinde bir milattır. Milat sadece ilk kez halkoyuyla Cumhurbaşkanı seçilmesi değildir: Bir iradenin millet tarafından sahiplenilmesi ve devlet iktidarını yönetir hale gelmesidir. Devrim dediğimiz şey budur ve toplumsal akış önümüzdeki yıllarda da bu yönde devam edecektir. Dolayısıyla rüzgarı karşısına alan kim olursa olsun kaybedecektir.

BAŞBAKAN BU FORMÜLDE

Bir görüşmemizde Erdoğan şöyle bir formül söylemişti: Halkın seçtiği güçlü bir Cumhurbaşkanı. Halkın seçtiği güçlü bir Başbakan. Halkın seçtiği güçlü bir Meclis ve güçlü bir kabine. Cumhurbaşkanı ile Başbakan arasındaki uyum ve güçlü bir Türkiye...

Kimse etkisiz, pasif bir Başbakan beklemesin. Bugünden itibaren Türkiye"yi yöneteceklerin zayıf olma, pasif olma lüksü yok. Çünkü artık öyle bir Türkiye yok. Dünya liginde her cephede mücadele eden, etmesi gereken bir Türkiye var.

Güçlü cumhurbaşkanı, güçlü Başbakan ve güçlü toplumsal destek bu aşamadan sonra sadece Ak Parti"nin hesabı değildir. Bu ihtiyaç Türkiye"de bütün siyasi söylemlerin ötesine geçmiştir ve bir gerçeklik, zorunluluk halini almıştır.

Eski defterleri hatırlamak istemiyoruz. Kişisel kavgaların yön verdiği, politika ve söylemlerin öne çıktığı bir siyasi kavga, rekabet istemiyoruz. Erdoğan"ın öncülük ettiği ana toplumsal akım üzerinden güç devşirenlerin bu gücü yanlış yorumlamaları ciddi bir siyasi hata ve yalnızlaşma olacaktır.

Son bir yılda yaşadığımız dış destekli müdahale girişimleri işte bu güç devşirmeyi sabote etmeye ayarlıydı. Bazı Batı başkentlerinde Erdoğan"ın kazanmasına duyulan öfke, sanıldığı gibi sadece kişisel değildir. Eminim, Başbakan belirlendikten sonra benzer saldırılar daha da artacaktır.

17-25 Aralık"ın arkasında kimler varsa CHP-MHP"ye tuzak kuranlar onlardır. Bugün güçlü toplumsal eğilimi sabote etmek isteyenler onlardır. Yarın kişisel hesaplar peşine düşenler de kendilerini bir anda aynı cephe içinde bulabilirler.

BİZE DÜŞEN BU BİLİNCİ ALKIŞLAMAKTIR

Eski siyasi söylemlerin, eski medya dilinin, pop sosyolog yazarların etkileyemediği, yönlendiremediği bir toplumsal gerçek var karşımızda. Bu gerçekliğin farkında olmayanlar, onu küçümseyenler ya da bu gerçekliğin tersine yelken açanlar kaybedecektir. Bu çevrelerde iş tutanlar bugün onların yüzleştiği tükenmişlikle yüzleşmek zorunda kalacaktır.

Politikaların, ilkelerin, vizyonların ve iddiaların Türkiye"sinde kişisel siyasi hırsları bunların üstünde tutanlar, dramatik bir sonla yüzleşebilir. Ekonomi alanında, dış politika alanında, toplumsal uzlaşma alanında ve bu milletin onurlu mücadelesi alanında yepyeni isimler öne çıkabilir.

On iki yıllık büyük dönüşümü gerçekleştiren AK Parti kadroları, o kollektif bilinç ve hafıza, "Başbakan"ın kim olacağı" sorusuna da en iyi cevabı verecektir. Kavga bekleyenler, kavgayı ve ayrışmayı besleyenler bugüne kadar hep yanıldılar, yine yanılacaklardır.

Bu kollektif bilinç en az on yıl daha Türkiye"nin büyük dönüşümünü devam ettirecek yeterlilik ve olgunluktadır. Öyle de olacaktır.

Bize düşen bu yolda mücadele verenleri alkışlamaktır.

10 years ago
Kim Başbakan Olacak!
Rabbine hasım kesilen insan!
Sosyal çürüme yazıları 8: Sıkıntı yok cumhuriyeti
Belirsizlik ‘algılamayı’ öldürür
Reisi’nin manidar ölümü
İran bu sancılı günleri nasıl atlatacak?