|
Ortadoğu"yu değiştiren ölüm

Dün toprağa verilen Suriye''nin 30 yıllık diktatörü ve Ortadoğu dengesinin kilit adamı Hafız Esad''la birlikte, bölge ülkeleri arasındaki düşmanlıklar da bir anlamda toprağa gömülmüş oldu ve İsrail''in kuruluşundan bu yana devam eden bölgesel denklem, ilk kez köklü bir değişimin arafesine geldi.

ABD ve İsrail dışındaki bölge ülkeleri Esad''ın ölümüne hazırlıksız yakalandı.

Başta, kendisini henüz Suriye''nin başına geçmeye hazır görmeyen Beşşar olmak üzere, Ortadoğu''daki en büyük müttefikini kaybeden İran, Şam''ın himayesindeki Lübnan ve yalnızlıktan Suriye''ye yakınlaşarak kurtulmaya çalışan Irak Esad Suriyesi''ni çok arayacak.

Ölüm haberinden en fazla mutluluk duyan ülke ise şüphesiz İsrail. Bölgesel barış perspektifini Suriye''ye endeksleyen, yapılan onca gizli görüşmelere ve 15 Aralık''taki Barak-Clinton ve Faruk El Şara görüşmelerine rağmen Suriye''yi yumuşatamayan İsrail, bölgesel projelerinin önündeki en büyük engelden kurtulmuş oldu.

Bu engelden kurtulmak için son olarak Güney Lübnan''dan karşılıksız çekilen İsrail, böylece, hem Suriye''yi bölgede işgalci bir güç olarak gösterip uluslararası baskıya maruz bırakacak hem de Suriye-İran eksenini parçalayarak Esad''ı yalnız bırakacaktı. Ancak tem tersi oldu ve Şam ile Tahran, Lübnan''da bir etkinlik savaşına girmeme konusunda anlaştılar. İran-Suriye dayanışmasını kırmadan istediği maverayı yapamayacağını çok iyi bilen İsrail''in tek umudu kalmıştı, o da Esad''ın sahneden çekilmesi.

İktidarı kim belirleyecek?

Oğul Beşşar''ın Batı''da eğitim görmüş olması, asker veya siyasetçi olmaması, internete meraklı olması, Suriye''nin izolasyonundan rahatsızlık duyması, modern bir Suriye hayal etmesi ve zayıf iradeli bir kişi olması İsrail ve Batı için bulunmaz bir fırsat. Dolayısıyla Beşşar''ın Suriye''nin başına geçmesi hem ülke içindeki yönetici Nusayri azınlık hem de Batı''dan büyük estek görüyor ve görecek de...

27 Nisan''da İsrailliler''le buluşan Beşşar, her ne kadar babasının yolunda gideceğini iddia etse de, İsrail-Suriye ilişkilerinin hiçbir zaman eskisi gibi olmayacağının sinyallerini gerekli adreslere ulaştırdı.

Ancak Beşşar Batı ve İsrail için alternatifsiz değil. Bölgesel ilişkilerde beklenen yumuşamaya giden adımlar atmazsa, Pazartesi günü Suriye halkını ayaklanmaya çağıran ve meşru liderin kendisi olduğunu iddia eden kardeş Rıfat, pekala sahneye sürülebilir. Zira Rıfat da Beşşar gibi çoğunluğu oluşturan Sünni Müslümanlar''ı iktidara ortak etmeme konusundaki acımasız ve katı tutumuyla biliniyor. Geçen yıl Lazkiye''de yüzlerce adamı öldürülen Rıfat, "Otokratik düzen''in değişmesi, demokratik seçimlerin yapılması ve Suriye''den özgürlüğün tesis edilmesi" gibi kulağa hoş gelen referanslar kullanıyor. Bu da iktidara giden yolun nerelerden geçtiğini çok iyi bildiğine işaret ediyor. Zaten Suriye halkı hiçbir zaman iktidarı belirlemedi ve yakın vadede de belirlemesi beklenmiyor. Bunun için iki aday da hesaplarını Suriye halkı değil dış güçler üzerine kuruyor.

İktidar arayışlarını sadece azınlıktaki Aleviler arasında tutma konusunda ise sanki bütün dünya hemfikir. Şu an için inisiyatif belirleme şansı olmayan ezici Sünni çoğunluk, iktidar kavgalarının uzaması, Suriye yönetiminin yumuşaması, Filistinliler''in geleceği, Ürdün-Filistin ortak kaderinin seyri gibi dalgaların da etkisiyle zaman içinde bir fırsat yakalayabilir.

Bundan sonra ne olacak

Bölgesel dengelerde ne gibi değişiklikler olur?

İsrail, Türkiye ve İran arasındaki Suriye''yi kontrol etme yarışında dengeler değişecektir. İsrail-Türkiye-Suriye''ye karşı İran''ın başını çektiği İran-Türkiye-Suriye ekseni yara aldı. Ayrıca varılan Suriye-İran dengesi sarsıldı ve İran, Türkiye ve İsrail''e karşı iyice yalnızlaştı. Tahran''ın son zamanlarda Türkiye''ye yakınlaşma sebeplerinden biri de Esad sonrası Suriye''den emin olamayışıydı. İsrail ve Türkiye, Suriye''yi de yanlarına alarak İran''ı dışlama siyaseti güderken bir taraftan da kendi aralarında Suriye savaşı veriyorlar. Bu savaş Esad sonrası da devam edecek.

Tahran ise, Türkiye''nin İsrail cephesinde değil, İran-Suriye cephesinde yer alması için uğraş verirken, Türkiye''ye karşı İran-Suriye gücünü hissettirmeyi de ihmal etmedi. Yani İsrail ve İran hem Türkiye''yi hem de Suriye''yi yanlarına çekme savaşı veriyor. Türkiye ile İsrail ise, bir taraftan İran''a karşı cephe oluştururken diğer taraftan, bazı güçler hariç, birbirlerine güven duymuyor, kendi aralarında Suriye''ye kapma yarışı yapıyorlar.

Ankara İsrail''in Suriye ve Ürdün üzerine kurduğu hesaplardan tedirginlik duyuyor. Bu güvensizlik Suriye safını netleştirene kadar devam edecek ve Şam''daki iktidar yarışı üzerinde ciddi oranda belirleyici olacak. Cmuhurbaşkanı A. Necdet Sezer''in Şam''a gitmesi, Türkiye''nin Suriye konusundaki hassasiyeti bakımından önemli bir adım olmuştur. Şimdilik Türkiye''nin kaybı görünmüyor. İsrail kazanan, İran ise kaybeden taraf durumunda.

24 yıl önce
Ortadoğu"yu değiştiren ölüm
Kara dinlilerle milletin savaşı
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir