|
Türkiye"ye haddini bildirmek!

ABD ve Rusya, Suriye için kimyasal silah anlaşması yapıyor ve Şam yönetimine bir yıl hareket alanı tanıyor. Sadece kimyasal silahların kontrol altına alınmasını amaçlayan anlaşma, Suriye"deki krizin esasına ilişkin hiçbir unsur taşımıyor.

Paris"te tarafların anlaşmayı tartıştığı sıralarda, bir Suriye helikopteri Türkiye sınırı boyunca uçuyor, ihlaller yapıyor, uyarılara rağmen geri çekilmiyor. Ardından Türk savaş uçakları tarafından vurulup düşürülüyor.

Bu olaydan bir gün sonra, Cilvegözü sınır kapısı yakınlarında, Türkiye tarafına geçemeyen bomba yüklü araç patladı. Türkiye"ye yönelen bir terör saldırısı, sınır kapısını geçemeden önlendi. Tabii çok sayıda insan hayatını kaybetti. Muhtemelen, kapıda alınan önlemler sayesinde büyük bir saldırının önüne geçildi.

Ankara, kimyasal anlaşmayı desteklemekle birlikte tatmin edici bulmadı. Gerçekten de, öteden beri Suriye meselesinin çözümüne yönelik çabaların bu anlaşmayla birlikte ertelenmesinden rahatsızlık duyduğunu gizlemedi.

Şam yönetimi, anlaşma ile rahat bir nefes almış oldu. Kendine güveni arttı, Rusya ve İran"ın güçlü desteğinden sonra ABD"nin müdahale tehdidinin de en az bir yıl ertelenmesiyle, muhaliflere yönelik savaşın üstesinden geleceğine dair bir kanaate ulaşmış olabilir.

Helikopter olayında olduğu gibi, Türkiye"nin tavrını test etmiş, kimyasal anlaşmadan rahatsız olan Türkiye"yi suçlu duruma düşürmek istemiş olabilir. Böylece dünyaya; "Bakın Türkiye sizin gibi değil, o savaş istiyor" görüntüsü vermek istemiş olabilir.

Cilvegözü sınır kapısını zorlayan bombalı araç, helikopterin düşürülmesine misilleme amacı taşıyor olabilir. Suriye, kendi içindeki çatışmayı bir tarafa bırakarak Türkiye"ye "haddini bildirmek" istemiş olabilir.

Ama öyleyse bir gerçek çıkıyor ortaya: Ortada bir devlet kalmamış. Örgütler üzerinden savaşan, örgütler üzerinden hesap sormaya girişen, örgütler üzerinden misilleme yapan bir Suriye kalmış.

Cilvegözü sınır kapısına yönelik saldırı girişimini hangi örgüt yapmış olursa olsun, durum Suriye"nin örgütleştiğinin en açık göstergelerinden biridir.

Aslında bu konuyu çok kez tartıştık: Suriye yönetiminin artık devlet gibi değil, örgüt gibi hareket edeceğini söyledik. Ülkenin tamamına yönelik egemenlik hakkını çoktan kaybeden rejimin, muhalif örgütlerle savaşan bir örgüt, fraksiyon olduğunu, ideolojik bir kimlikle mücadele ettiğini söyledik.

Böyle de olmak zorundaydı. Krizin geldiği nokta buydu ve başka türlüsü de düşünülemezdi. "Devlet" gibi hareket etme yetkisi ve sorumluluğu Rusya ve İran"a devredilmişti.

Stratejik çıkarları, ideolojik bağlantıları bu iki ülkeye, Suriye yönetimi üzerinde bir vesayet denetimi fırsatı verdi. En azından kendilerinde bu sorumluluğu ve yetkiyi hissediyorlar. Bir tür yetki devri söz konusu.

Peki egemenlik hakkı devredilebilir mi? Tabii ki hayır. Öyleyse bu iki ülkenin Suriye"yi yardım adı altında ele geçirdiğini pekala söyleyebiliriz.

Cilvegözü"nde daha önce yaşanan saldırı, Reyhanlı"daki saldırı ve son girişim bundan sonra olabileceklerin habercisi. Eğer ortada bir devlet kalmamışsa, örgütlerin ne zaman ne yapacağı kestirilemez. Son derece fevri ve son derece tehlikeli girişimler söz konusu olabilir.

Örgütleşen devletlerin ve iç savaşların ne tür felaketler barındırdığını İsrail"in uygulamalarından ve Irak iç savaşından biliyoruz çünkü.

Hiçbir kuralı, ölçüsü ve sınırı olmuyor.

11 yıl önce
Türkiye"ye haddini bildirmek!
Rabbine hasım kesilen insan!
Sosyal çürüme yazıları 8: Sıkıntı yok cumhuriyeti
Belirsizlik ‘algılamayı’ öldürür
Reisi’nin manidar ölümü
İran bu sancılı günleri nasıl atlatacak?