|
AK Parti ne yaptı ki?

Yirmi yıldır iktidarda olan AK Parti’nin en büyük zorluğu, kendi icraatları ile baş etme sorunu yaşamasıdır.

Kaderin cilvesine bakın ki hükümetin yaptıkları daima Türkiye’nin “kötülük korosu” tarafından karalanıyor. Bu karalama o kadar ileri boyutlara varıyor ki iletişim etkinliğinin en işlevsel faaliyeti dezenformasyon ile ilgili oluyor.

Hayatımızda bazı özel günler vardır. Anneler Günü, Babalar Günü gibi. Bir de hafızasını kaybedenler için hafıza günü olmalı. O hâlde bugünü “hafıza günü” ilan edelim ve Türkiye’nin son yirmi yılı ile ilgili bir hafıza tazeleme denemesi yapalım.

Madem ki hükümetin her yaptığı iş kötülük korosu tarafından karalanıyor, zehirli oklardan azade olmak için iddialı başlıklarla adım adım ilerleyelim.

Yönetim devrimi:
2002 yılında 28 Şubatçıların yıkıma uğrattığı ülkede yönetim erki dağılmış, siyasi partiler parçalanmış, vesayetçi askerler hırsızlarla ortaklık yaparak bankaları hortumlamış, devlet bir fetret devri yaşamaya başlamış, hükümet memur maaşlarını dahi ödeyemeyecek bir duruma düşmüştü.

Bu büyük yıkımın ardından iktidara gelen AK Parti, devleti kısa sürede “yöneten devlet” hâline getirdi. Askeri ve sivil bürokratik vesayete karşı sivil siyaseti güçlendirdi. Vesayet eliyle yabancı güçlerin ülkemize uzanan kolunu kesip attı. Böylece millî meclis, millî devlet ve millî ordu yeniden kurulmuş oldu. Devlet mekanizması işlemeye başladı. Hükümetin ekonomiyi başarılı bir şekilde yönetmeye başlamasıyla birlikte hizmetlerin ve yatırımların önü açıldı.

Cumhuriyetin demokratikleşmesi:
I. Dünya Savaşı’ndan sonra yönetim sistemi değişti ve Cumhuriyet kuruldu. II. Dünya Savaşı yıllarında tek parti CHP’si Türkiye’yi Hitler ve Mussolini’nin faşist yönetimleri gibi yönetti. Batılı devletler savaşın sonunda faşizmden kurtulurken Türkiye’deki tek parti zihniyeti, siyasi iktidarı kaybettiği dönemde de asker ve sivil bürokratlar eliyle vesayetini devam ettirdi.

AK Parti hükümetleri adım adım Cumhuriyet’i demokratikleşmiştir. Bireysel haklardan ailenin ve kadının statüsüne, Kürt meselesinden azınlıkların haklarına, başörtüsünden din ve vicdan hürriyetine kadar uzanan sayısız alanda vatandaşı devlet karşısında daha güçlü hâle getirmiş; Türkiye’de demokrasi ciddi bir ilerleme kaydetmiştir. Oysa dünün darbeci ve polis devletini yönetenler, bugünkü Türkiye’yi anti-demokratik devlet olarak tanımlamaya çalışmaktadır.

Sanayi ve savunma sanayii:
Savunma sanayiinin gelişmesinin iki sebebi vardır. İlki, askeri vesayetin üretim ve satın alma süreçleri üzerindeki tahakkümünün kaldırılmasıdır. Vesayet dönemlerinde savunma sanayimiz NATO ile yabancı silah tüccarlarına bağımlı hâle getirilmişti. Türk ordusu büyük bir ordudur. Askeri satın alımların %50’si yerli ürünlerden sağlandığında büyük bir savunma sanayii ekosistemi ortaya çıkmış oldu. İkinci olarak Türkiye’nin sanayi altyapısı, OSB’leri, teknoparkları, üniversiteleri, TÜBİTAK’ı, devlet eliyle kurulmuş savunma sanayii şirketleri ve savunma için ayrılan devasa bütçeler sayesinde Türkiye’nin bugün dünyada konuşulan savunma sanayii mucizesi ortaya çıkmıştır. Savunma Sanayii Başkanlığı’nda yürütülen on adet büyük projeye baktığımızda bunların her birinde tek tek Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın vizyon ve takibi vardır.
Ulaşım ve lojistik ekosistemi:
1950 yılına kadar köyler kasabalara, kasabalar şehirlere, şehirler birbirine karayolları ile bağlanmamıştı. Bu millet otoyolla önce Adnan Menderes, sonra da Turgut Özal ile tanıştı. Bugün Türkiye’nin ulaşım ve lojistik altyapısı, dünyanın en gelişmiş ülkelerinden bir adım öndedir. Karayolları, limanlar, lojistik merkezleri, hava ve demiryolları başlı başına bir ekosistem oluşturmaktadır. Yapılan binlerce yatırım sonucu ülkemizin ulaşım alanında geldiği yüksek seviye karşısında kötülük korosu sadece İstanbul Havalimanı’na odaklanmaktadır. Elbette “görenedir görene, köre nedir köre ne?”
Sağlık devrimi:
Sağlıkta nasıl bir ekosistem kurulduğunu bu millet pandemi sürecinde anladı. Dünyada pandemiyi en iyi yöneten dört-beş ülkeden biriydik. Yirmi yılda yapılan devlet hastaneleri, şehir hastaneleri ve tıp fakültesi yatırımları ile hastaneye erişim, doktora erişim, ilaca erişim ve sağlık hizmeti kalitesi konusunda dünyanın en gelişmiş sağlık sistemi altyapısı kurulmuştur. Öyle zannediyorum ki 85 milyon nüfusa hizmet veren bu sistem, önümüzdeki on yılda sağlık turizminden alınan payı 50 milyar dolar seviyesine çıkaracaktır.
Hukuk ve ticaret:
Bir ülkenin bütün yatırım faaliyetleri, ekonominin çarlıklarının dönmesi ve milletin her türlü ihtiyacına erişiminin sağlanması için yapılır. Ayrıca oluşan altyapı, başka ülkülerle girişilen ticari rekabeti güçlendirir. Ekonominin büyümesi, ülkenin uluslararası alandaki nüfuzunun genişlemesine fırsat verir. AK Parti hükümetleri, yapmış oldukları hukuk reformları ile ülkenin gelişme düzeyini yatırımlarla sınırlı tutmamış, Türkiye’yi bir hukuk devleti ve bir hukuk toplumu yapma yolunda devasa adımlar atmıştır.

AK Partilileri yirmi yıllık siyasi iktidarlarını halka tam anlamıyla anlatamadıkları için eleştiriyoruz. İşte yine bir yazıya hikâyenin dibacesini dahi sığdıramadık. Hükümetin kendi yatırımları ile imtihanı devam edeceğe benziyor.

#AK Parti
#Cumhuriyet
#Demokrasi
#savunma sanayi
#Hukuk
#İhsan Aktaş
1 yıl önce
AK Parti ne yaptı ki?
Kara dinlilerle milletin savaşı
Turizm uğruna
Mermer atıklarının muhteşem geri dönüşümü
Tasarruf sandığı
ABD-Çin rekabetinde popülizm, korumacılık ve ulusal güvenlik