|
2010 senaryoları

Çeşitli vesilelerle yabancı yatırımcılarla görüşüyoruz. 2010 yılı öngörüleri gündeme geliyor hemen her zaman. Çeşitli kurum ve şirketlerle yaptıkları görüşmelerde edindikleri intibaları kendi tahminleriyle birleştiriyorlar. Bunların bizimkilerle büyük ölçüde uyuştuğunu görüyoruz.

Esas itibariyle 2010 yılı için yapılan tüm tahminler, tüm bütçeler ve tüm değerlemeler temelde tek bir parametreye dayanıyor gibi gözüküyor:

Hükümet, bütçe açığını ne yolla finanse edecek?

Farklı senaryolar bu soruya verilen cevaptan türetiliyor. Tabii olarak hem soruya verdiğimiz cevap, hem de bu cevaptan hareketle çizilen portrede ciddi hatalar olabilir. Ama ilginç bir şekilde hemen herkesin mutabık olduğu kimi etki mekanizmalarının modellerde devreye sokulduğu görülüyor.

Eğer hükümet bütçe açığını iç piyasaları fazla germeden, belli bir kısmını yurtdışından karşılayabilirse, bu durumda 2010 yılı içinde faiz oranlarının büyük ölçüde (belki de son çeyreğe kadar) yatay seyredebileceği tahmin ediliyor. Düşük faiz ortamının kısa vadede sürebileceği, orta vadede ise yükselebileceği beklentisi, bankacılık kesiminde birikmiş olan atıl fonların kısa vadeli işletme kredilerine dönüşme ihtimali yüksek görülüyor. Bu sayede oluşabilecek bir kredi büyümesinin, küresel ve iç büyüme dinamikleri el verdiği ölçüde, reel kesimin arz yönlü tepkisini mümkün kılacağı, bunun da büyümeye müspet bir katkı yapacağı öngörülüyor.

Tabii olarak Hazine''nin dışarıdan finansman sağlama imkânı da büyük ölçüde IMF ile yapılacak bir anlaşmaya bağlanıyor. Açıkçası ben, bu anlaşmanın illa bir stand-by olması gerekmediğini düşünüyorum. IMF''nin Türkiye''de uygulanan ve uygulanacak politikaları bir şekilde tasvip etmesi ve sürece destek olması dahi, hükümetin bütçeyi dışarıdan finansmanını mümkün kılacaktır. Dahası, kriz sonrası IMF ile anlaşma yapmış ekonomilerin içinde bulundukları karamsar durumdan hâlâ çıkamamış olması, IMF''nin hızlı bir başarı hikâyesine muhtaç olduğu gibi bir izlenim doğuruyor bende. Bunun da anlaşma sürecini kolaylaştıracağını düşünüyorum.

İkinci senaryoda, yani hükümetin bütçe açığının finansmanı için büyük ölçüde iç piyasaya bağımlı kalması durumunda ise, piyasa faizleri ile Merkez Bankası politika faizleri arasındaki makasın hızla açılabileceği, piyasa faizlerinin yükseleceği, buna karşılık reel kesimin kredi pazarından iyice dışlanacağını öngörebiliriz. Bu durumda, dış pazarlarda iyileşme görülse bile, içeride çarkların yeniden dönmesini temin edecek bir kredi genişlemesi olmayacağı için büyüme potansiyelinin düşeceğini ve ekonominin daha kırılgan hale geleceğini tahmin edebiliriz. Bu senaryoda bankaların faiz marjları belki bir miktar genişlese bile, faiz artışlarının tahvil portföylerinin değerinde yaratacağı zararlar, bankacılık kesimi kârlılığını da menfi yönde etkileyebilecektir.

Tabii olarak, burada iki uç senaryodan bahsediyoruz. Muhtemeldir ki, bütçe açığı finansmanı kısmen içeriden, kısmen dışarıdan karşılanacak, içeride artmaya yüz tutan faiz oranları ülkeye para girişini belki tetikleyecek ve süreç belli bir noktada dengeye oturacaktır. Ancak uç senaryoların, bize olası gelişmelerin sınırlarını da gösterdiğini unutmayalım.

Kamu bütçe açıklarının finansmanının 2010 yılına yönelik tahminleri üzerinde bu kadar etkili olması, karar vericilerin geçmiş senelere nispetle özellikle bu sene kamu maliyesi politika ve performansını çok daha yakın takip edecekleri anlamına geliyor. Hükümetin de konuyu bu çerçevede ele alması gerekiyor.

14 yıl önce
default-profile-img
2010 senaryoları
‘Beşikten mezara kadar ilim’
Sarhoştum, hatırlamıyorum
Suçlu kim?
Vergi artışı yerine yapılacaklar
Gazze’deki soykırıma ‘istisnaî’ kılıflar..