|
Ana dilde Eğitim Ve Kürtçede Alfabe/İmlâ Meselesi-3

İslâm aleminde, 19. Yüzyılın ikinci yarısına kadar alfabe sorunu olmadığı gibi bu çerçevede bir tartışma da sözkonusu olmazdı. Osmanlı"da ilk tartışmalar, Osmanlı batılılaşmasının hızlandığı Tanzimat sonrasına tekabül eder. İlk önce harflerin ıslahı ile ilgili tartışmalar başgösterir.

Bir ara İstanbul"a gelen Azerbaycanlı edebiyatçı ve dil bilimci Mirza Fethali Ahundof/Ahundzâde (1812-1878) ve Maârif Nâzırı Mehmed Tahir Münîf Paşa"nın (1830-1910) başlattığı tartışmalar Batılı tarz eğitim gören yeni Osmanlı münevverleri arasında yaygınlık arzeder. Münif Paşa, âzası olduğu Cemiyet-i İlmiyye-i Osmaniye"de (13 Za. 1278/12 Mayıs 1862 tarihinde) arzettiği makale"de; mevcut Arabi harf sisteminin okuma ve yazmayı güçleştirdiğini, öğrenilmesini sınırladığını, oysaki Batılıların münfasıl /mukataa Latin hurufu ile kolaylaştırdıklarını, Arap harflerinin de bu yönde ıslahını ifade eder. Harflere hareke koymanın da sorunu çözmeyeceğini ifade eden Münif Efendi: Arap harflerinin, Latin alfabesinde olduğu gibi münfasıl/ayrık yazılmasını ve bu yönde eserler yayınlanmasını tavsiye eder. (Bkz. Mecmuâ-i Fünûn,Eser-i Cem"iyyet-i İlmiyye-i Osmaniyye, No:14,Shf.74-77, Safer 1280, İstanbul).

1280/1263"te Münif Paşa tarafından İstanbul"a davet edilen Mirzâ Fethali Ahundof , 20 S. 1280/6 Ağustos 1863"te Cemiyet vasıtası ile Padişah Sultan Abdülazîz"e bir takrir sunar. Ahundof ;bu takrire göre, mevcut Arabi harflerin maarif ve ilmin neşrinde yetersiz kaldığını, bunun için harflerde ıslah yapılması gerektiğini, kendi ıslah edilmiş harf sisteminin İslâm alfabeleri meyanında kabul edilmesini teklif eder (Mecmuâ-i Fünûn, Aynı sayı ve tarih.Shf.69-74). İlk önceleri Arap alfabesi içinde ıslahatı öngören Ahundof, sonraları Türk dilleri için Latin alfabesini savunur. Esasen Mirzâ Fethali Ahundof"un Kemaluddevle Mektupları gibi eserlerine bakıldığında Batıcı/aydınlanmacı ve din karşıtı bir anlayışı açıkça savunduğu görülmektedir (bkz. Mirzâ Fethali Ahundof, Seçilmiş Eserleri (Arap Harfleriyle), Bakü, Yazıcı Neşriyat, 1988).

20. Yüzyıl başında Arnavutlar içindeki bir kısım siyasi yazarların Arnavutça"da Arabi harfler yerine Latin hurufunu öngörmeleri gibi ayrılıklar başgösterir. Ne denirse densin alfabe meselesi ile ilgili bir buçuk asıra yakındır süren tartışmaların tümü; kesinlikle İslâm âleminin Batı Avrupa"nın gücü karşısındaki yenilgisi, Batı medeniyetinin galebe çalması ve bu doğrultudaki yenilgi psikolojisine dayalı batılılaşma/modernleşme süreci ile alakadar"dır. Bununla paralel olarak Fransız İhtilâli sonrasında gelişen milliyetçilik-ulusalcılık cereyanlarının İslâm âlemindeki etkisi ile İslâm topluluklarında başgösteren milliyetçilik hareketlerinin temel özelliklerinden biri harf/alfabe meselesini Arap/Arap Kültürü karşıtlığı üzerinden başat bir mesele haline getirilip bunun üzerinden Ümmet"ten , İslâm Medeniyet ve kültüründen tümü ile kopmanın, bu anlamdaki ayrışmanın aracı olarak kullanmaları"dır.

Nitekim, zorluk/kolaylık ikilemi bahane edilerek süregelen elifbâ/alfabe tartışmalarının tümünün gerçek nedeni batılılaşma/modernleşme ve modern/seküler ulusalcı ideoloji doğrultusundaki kesin tercih"tir.

Osmanlı döneminde ve Cumhuriyetin ilk yıllarındaki elifba/alfabe tartışmalarına Münif Paşa"nın yukarıda sözü edilen makalesinden beri bakılıp o dönemdeki yayınlar dikkate alındığında, tümü ile bu amaca matuf olduğu aşikar bir surette görülecektir.

Tanzimat sonrasında gelişen Yeni Osmanlılar,batılılaşma/modernleşme sürecindeki Jön Türk hareketleri çerçevesinde gelişme gösteren elifbâ/alfabe tartışmalarının tümü modern- Batı tarzı Latin harflerine geçiş sürecinin sancıları, kademeleri şeklinde cereyan etmiştir. Bunların tümünde, Araplık, Türklük ayrışması da ana vurgu olarak yer almıştır. Bu anlamda elifbayı/alfabeyi, yazma ve okumanın kolaylaştırılması gibi iddialar hiçbir şekilde gerçeği yansıtmadığı gibi, gerçek niyet de kesinlikle bu olmamıştır. Meşrutiyet döneminde harf ıslahatı için geliştirilen, Enver Paşa"ya nisbetle, Enverî Yazı/Hatt-ı Enverî denilen münfasıl/ayrık yazı, harflerin kelimelerde -Arapçadaki gibi, bitişik değil-tek tek ayrık yazılması üzerine kurulu, Münif Paşa"nın 1862"deki teklifi doğrultusunda yeni sistem yazım mantığı olarak modern Latin alfabesini esas almıştır. Hatta bu konuda Alfabe kitapları bile yayınlanmıştır.(Bkz. T"adil-i Huruf Meselesi, Üçüncü Risale, M. Şinasi-İsmail Hakkı, Amedi Matbaası, 1331; Yeni Yazı Hakkında Vârid Olan Suâl ve İtirazlara Cevaplar, Amedi Matbaası, 1331; Yeni Harflerle Elifbâ, Hayriye Matbaası, İstanbul, 1333).

Bunun yanısıra, Şam Tıbbıye Mekteb-i Mülkiyesi Müdürü ve ulemâdan Milaslı İsmail Hakkı Bey, ünlü/sesli harfleri ve harekeleri belirtmek için yeni münfasıl bir alfabe inşâ eder. Hatta bunun örneklerini, "Din-i İslâm , Ulûm Ve Fünûn " adlı eserinde yayınlar (Bkz. Tabip Milaslı İsmail Hakkı, Dîn-i İslâm Ulûm Ve Fünûn,Shf.328-334, Numûne-i Tibaât, Dersaâdet, 1327). Oysaki, hiyeroglif, Finike ve Nabti yazısı geleneğinden gelişen Arap-İslâm alfabesi, bu geleneği temsilen kelimenin sureti/resmi şeklinde gelişmiş olup,kelimelerde harflerin münfasıl/ayrık değil, muttasıl/bitişik yazılması bunun gereğidir. Aksi takdirde böyle bir kopuş, bu yazı sisteminde zaten yer alamaz. Bunun, alfabe /yazım mantığı olarak modern-Latin alfabesini esas almaktan başka izahı yoktur.

Gelecek yazıda devam edeceğiz

11 yıl önce
Ana dilde Eğitim Ve Kürtçede Alfabe/İmlâ Meselesi-3
“Ayakkabı çıkarma” üzerinden Alevi açılımına bakmak
Kim bilir ne kadarız?
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…