|
Dürüst ve özgür seçim

Bu hafta bu sütunu Mete Tunçay hocanın "Birikim"de yayımlanan bir yazısından geniş bir alıntıya bırakmak istiyorum. Yazıdan hepimizin alacağı dersler var. Sosyalizmin "ahlâkî" bir şey olduğu gibi.

"Sol kuramın, işçilerin sınıf bilincine erişerek devrimi gerçekleştirmeleri beklentisi, gerçekte geniş ölçüde boşa çıkmıştır. Bireysel işçilerin istediği toplumsal devrim değil, kendilerinin işçi olmaktan çıkmasıdır. Bir başka deyişle, işçiler sömürüyü sona erdirmek yerine, sömürülen değil sömüren olmak istemektedirler. Elbette bu, bütün işçiler için gerçekleştirilebilecek bir çözüm değildir. Bu bağlamda, sol partiler işçileri bir sınıf bilinci disiplinine sokmak istemişlerdir. Oysa, kendilerine de seçmenlik hakkı tanındıktan sonra, emekçilerin önemli bir bölümü işçi sınıfı partileri yerine burjuva partilerine oy vermektedirler.

Kuramsal olarak kapitalizmin temel ilkesinin özgürlük olmasına karşılık, sosyalizm de eşitlik ilkesine dayanmaktadır. (Ama eşit olmayanlara eşit davranmanın doğru/âdil olmadığı Eski Yunan"dan beri bilinmektedir.) Eşitliğin iki türü ayrımlanabilir: fırsat ya da başlangıç eşitliği ve sonuç eşitliği. Reforme edilmiş liberal kapitalizm fırsat eşitliğini tanımaya yaklaşmıştır, ama sonuç eşitliğine yanaşmamaktadır. Daha ileri bir aşamada bu öğreti Pozitif Ayrımcılık (affirmative action) ilkesini benimsemiştir; yani toplumsal olarak geri bıraktırılmış grup üyelerine ayrıcalıklar tanınmasını. Değerlerin üretiminde herkesten gücü yettiği kadar katkı alınmasını ve değerlerin paylaştırılmasında herkese gereksindiği kadar verilmesini öngören sosyalizm için bunlar yeterli değildir.

Demokrasinin halkın, halk için, halk tarafından yönetilmesi diye yapılan tanımı, ancak ülkeyi yönetenlerin dürüst ve özgür seçimlerle değiştirilebilmesi anlamında gerçekçidir. Eşitlik ülke içinde (yani yurttaşlar arasında) ve dünyada (yani bütün insanlar arasında) ayrı ayrı değerlendirilmek gerekir. Gerek yurtiçinde gerekse dünya ölçüsünde büyük gelişme farkları vardır. Ulus-devletler, giderek kendilerinin kozmopolit karışımlar olduklarını kavrıyorlar. Bu kavram, eskiden iddia edilen etnik anlamından gitgide uzaklaşıyor. Birleşmiş Milletler örgütünde üye olan iki yüzden az "bağımsız" devlet olmasına karşılık, ortak dil ve kültür ayraçlarıyla dünyadaki ulus sayısı herhalde birkaç bini geçer.

19. yüzyılın ikinci yarısıyla 20. yüzyılın ilk yarısında dünyada ortaya çıkan reel sosyalizm denemeleri, daha 20. yüzyıl bitmeden başarısızlıkla sona ermişlerdir. Bugün komünistliği iktidar partisinin adında kalan Çin, Vietnam, Kuzey Kore, Küba, birkaç Latin Amerika ve Afrika ülkesi dışında, bütün dünyaya liberal kapitalizm egemendir.

20. yüzyılda amaçlarını parlamenter demokrasi yöntemleriyle gerçekleştirmeyi uman sosyal demokratlar Marksizmin darbeci Leninist yorumuna karşıydılar. (Bunların arasında "Komünist" adından kopmak istemeyenler bile vardı: "Avrupa Komünizmi" Sovyet deneyini yadsıyordu!) Yine de, şiddetle eleştirdikleri bu anlayışın Sovyet imparatorluğuyla birlikte çökmesi, bir anlamda onların görüşlerini doğruladığı halde, sosyal demokratları da olumsuz etkilemiştir.

21. yüzyılda bu deneyimden ne gibi sonuçlar çıkarmak gerekiyor? Bir kere, şu "bilimsellik" iddiasından kurtulunmalıdır. Zaten Almancada "bilgisel" anlamına gelen wissenschaftlich"e doğa bilimlerini de kapsayan "fennî" anlamının yüklenmesi önemli bir hata olmuştur. Tıpkı ortaçağ Skolastiğinin ilâhiyatı felsefe ile (imanı bilimle) temellendirme çabası gibi, Marksist sosyalizm de gereksiz yere "bilim"e gönderme yapmıştır. Oysa, sosyalizm bizim değer tercihlerimize dayanmaktadır. Zulmü, ezilmeyi, haksızlığa uğramayı, çaresi bulunabilecek hastalıkları çekmeyi, aç kalmayı, giysiden ve barınaktan yoksun olmayı vb. ortadan kaldıracak bir âdil düzenin kurulmasını istemek, bilimin gereği değildir, ahlâkî bir yeğlemedir. Biz böyle bir seçim yapıp onu gerçekleştirme yönünde uğraşmazsak, bilimsel bir determinizmle sosyalist bir düzenin kendiliğinden kurulacağı yoktur."

(Mete Tunçay, "Hep bilinen önermeler üstünden emek tarihi ile sol tarihinin ilişkisi", Birikim, Nisan 2013).

11 yıl önce
Dürüst ve özgür seçim
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset