Biliyorsunuz değil mi.. Önce, ‘ne işimiz var oralarda’cılar vardı.. Şimdi terfi ettiler, ‘ne alakamız var orayla’cılar var.. İlk grup yola üşeniyordu, ikincisi düşünmeye üşeniyor…
İlk grup, Irak ve Suriye’ye de söylendiler ama ‘yakın’ olduğu için herhalde, sonra sindiler.. Ama Libya, Katar, Azerbaycan ve Afganistan için hâlâ bir ‘iş bulamadılar’…
Suriye sınırında Rusya’nın olmasından.. Irak sınırında ABD’nin olmasından, yıllardır iki süper güçle sınır olmamızdan rahatsız değiller.. Yani sadece alakasız değil, kaygısızlar da.. Uzun yaşarlar…
Şimdi alakasızlar, ‘Afganistan’a gitmezseniz böyle olur’ demeyeceklerinden.. Muhtemelen, ‘e, bizim Türkiye’yle de ilgimiz yok zaten’ diyebilirler..
***
Afganistan haritasındaki parmağın Çin’e dokunduğu yer, aslında dünyaya açılan devasa kolların ilk kapısı. Pekin, Kuşak-Yol Projesi’nin kara ayaklarından bir tanesini buradan geçirmeyi düşünüyor ve aynı anda ‘orta yol’ olarak bilinen diğerini de, bu temas noktasının ardındaki, neredeyse kıta büyüklüğünde ve müstakbel ‘lojistik’ hangarından beslemeyi planlıyor…
Afganistan o yolun ilk duraklarından.. Biliniyor, sonra Pakistan var, ardından da İran. Oradan da…
Taliban, ABD’nin kaçmasıyla birlikte dünyada ne kadar kalıplı oyuncu varsa üzerine çöktüğünün farkında. Esasen Washington dahil, Rusya-Çin-İngiltere-Hindistan-Fransa kimsenin bir kalemde Afganistan’ı silme şansı yok. Komşularını hiç saymıyorum.. Elbette Türkiye’nin de…
Kaldı ki siyasi tartışma değil bu. Görmezden gelme gibi bir lakaydlık hiçbir ülkenin haddine değil.. Sonuçları kapınıza gelir, gelecek de…
***
Çin’in önde gittiği biliniyordu ve ipi göğüslemesi sürpriz değil. ABD’nin bir defa daha kaybettiğini gösteriyor. Çin’le rekabeti gündeminin birinci sırasına yerleştiren Washington adına ağır bir kayıp.
***
Çin’in, yolun devamına, Pakistan ve İran’a devasa yatırımları, yol, ve yine dünyaya açılan kritik limanlara verdiği katkı biliniyor. Bunlar bağlayıcı ekonomik göstergelerdir. Afganistan ve Taliban üzerinde kıyaslanamaz etkiye sahip kardeş ülkemiz Pakistan da bu akitleri imzaladı, Tahran da on milyarlarca dolarlık Çin yardım/yatırımına kapısını açtı…
Almanya ve AB yönetiminden son dönemde duyulan ABD karşıtı söylemler ve bir Avrupa güvenlik mimarisinin, bir ordu inşası yolundaki açıklamalara karşı da bir adım bu…
‘Afganistan’ın bir anda nereden-nereye sirayet ettiğini göstermesi açısından da, “ne alaka” diyenlerin kulağına küpe…
***
Gelelim sadede…
Rusya ve Çin.. İki süper güç arasında dünyayı yırtma potansiyeli barındıran durumun nasıl yönetileceği esas sorunu oluşturuyor…
İki ülkenin siyasi-tarihi ilişkilerine baktığımızda genel kanı, aralarında bir uzlaşının, anlaşmanın mümkün gözükmediği yönünde. Bana göre tartışılmaz biçimde masaya konan bu kabul, klişe demek istemem ama dünyanın özellikle son 10 yıl içinde geçirdiği ama temellerini 1990’dan alan dönüşümün bu ülkelere getirdiği tecrübeyi gözardı ediyor. Oysa ders aldılar!
Türkiye’nin Afganistan’a ilgisini, jeopolitik kıymetinden faydalanma arayışını ‘alakasızlar’ dışında rahatsız edici bulanlar da var. Onlar da Rusya ve Çin’in, tarihi ve dini konumlanmasına bakarak şerh üretiyorlar.
Gelgelelim, onlar için de dünya hâlâ dönüyor ve yönü değişmiş bulunuyor…