|
Balkanlar’ın garantörü…

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Arnavutluk-Tiran ziyareti, Bosna-Hersek özelinde gelişerek Balkan genelini etkileyen ‘Doğu-Batı’ rekabetinin zamanlamasına denk düşüyor…

Rusya’nın Ukrayna krizi nedeniyle üzerine abanan Batı ağırlığını kimi zaman farklı bölgelere dağıtmak kimi zaman da ‘aba altından sopa göstermek’ amacıyla bazı ülkelerin ‘içinden’ taktik cevaplar vermesi bilinmedik durum değil…

Bosna-Hersek, Sırbistan dengeleri de bir tanesi. Ukrayna, Gürcistan örneklerinde olduğu gibi bu bölgede yaşanan istikrarsızlık potansiyelini besleyen unsurlar var…

Moskova hiçbir zaman açıktan söylemeyecektir ama bu ‘kaşımalar’, ABD/NATO’nun Yunanistan-Dedeağaç’a yönelik ‘yatırımlarının’ bir karşılığı…

Haliyle Cumhurbaşkanı’nın ‘ebedi dost ve kardeş’ ülke Arnavutluk’a yaptığı ziyaretin müstakil sebepleri kadar bölge ve dengeleriyle de ilgisi var…

Basın toplantısındaki mazrufu okuyalım…

‘AB DEĞİL,
NATO ÖNEMLİ’…

Gazeteci: Balkanlar’da geçen ay yükselen tansiyon sonrası AB’nin bölgedeki güvenilirliğinin tartışılmaya başlandığı, ayrıca Brüksel merkezli bir gazetede, ‘AB’nin bölgede güvenilirliğini yitirdiği, Türkiye’nin ortak tarihî mirası ve farklı sebeplerle Balkan ülkeleriyle yakın ilişkiler kurduğu, AB’nin ve NATO’nun Türkiye’ye ihtiyaç duyduğu’ değerlendiriliyor. Siz AB ile ilişkilerde nasıl bir dönem bekliyorsunuz?..

Cumhurbaşkanı: AB’nin yaklaşım tarzından öte Türkiye için NATO’nun yaklaşım tarzı çok daha önemli. AB’nin Türkiye’yi oyalama taktiği maalesef devam ediyor. Ama biz NATO’nun onurlu ve güçlü bir üyesiyiz. NATO ile ilgili atılacak adımlarda her zaman bizler üzerimize düşen görevi bugüne kadar nasıl yaptıysak bundan sonra da yapmaya devam edeceğiz. Balkanlar’ın huzurunu çok önemsiyoruz. Balkanlar’ın barışı için üzerimize düşeni bugüne kadar nasıl yaptıysak bundan sonra da yapacağız. Barışın, huzurun, geleceğin teminatı için bizler de garantör olan ülkelerden bir tanesiyiz.”

Cumhurbaşkanı, pekiştirici ifadeleri Arnavutluk Meclisi’nde de yineledi; “Balkanlar’da kalıcı barış ve istikrar ortamının tesisi, Türk dış politikasının öncelikleri arasında ilk sıralarda yer almaktadır. Tarihî bağlarımız yanında, NATO’daki müttefiklik hukukumuz da ilişkilerimizin güvenlik boyutunda önemli yere sahiptir”…

Balkanlar’la Türkiye’nin müktesebatını sorgulamak dış kapının mandallarına zaten düşmez. Buna karşın hesaplanması gereken başka bir durum var; Rusya-Batı çekişmesi içindeki boyut olarak Balkan istikrarsızlığı, Türkiye’yi Ukrayna sınırına daha çok çekebilir…

ALİYEV, UKRAYNA’DA!..

Basın toplantısında AB sorusunu besleyen nedenlerden biri, geçtiğimiz hafta AB Büyükelçileri’ne sıcak mesajlar gönderen Ankara’nın, birlikle karşılıklı tutumlarını tartma merakı olsa gerektir… (“Batı’ya ‘bir daha deneyelim’ mi dedik”, 15/01.)

Öte yandan, Avrupa’yı kasıp-kavuran ABD/NATO-Rusya krizinin kıtaya iyice çöktüğünü gösteren örneklerden de biridir.

Bu baskı sadece Avrupa’da değil, artık Baltıklar’dan Orta Asya-Çin sınırına kadar her durakta hissediliyor. Önemlisi, bu uzak coğrafyaların oyuncuları ‘karşı alanlara’ da top taşıyorlar…

Cumartesi günü gerçekleşen bir başka ziyareti bu izlerden sayabilir miyiz; Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev Kiev’e gitti. Ukrayna Cumhurbaşkanı Zelenksi ile görüştü. Manidardır. Kimilerine göre, Azerbaycan gerilimde pozisyon alıyor, kimilerine göre Rusya-Ukrayna arasında ara-bulmaya vesile oluyor. (Aliyev, 28 Aralık’ta Putin’le görüşmüştü.)

Tabii Kazakistan zamanlamasının akla gelmemesi mümkün değil. Rusya’nın, ‘Kolektif Güvenlik Örgütü Anlaşması’ ve ortaklarını arkalayarak askeri müdahalede bulunması, Bakü’nün hareketlenmesine, bir tür ‘karşılık’ arayışına neden yaratmış olabilir mi?..

Aliyev: “Kiev’de yaptığımız temasların ve aldığımız kararların ardından yakında çok iyi havadislere şahit olacağımıza inanıyorum. İki ay sonra Bakü’de tekrar buluştuğumuzda Kiev’de attığımız tohumların meyvesini görmeye başlayacağız”…

Meyvelerin stratejik boyut içermesi ilginç olur. Çünkü mutabakatlar içinde, Azerbaycan-Gürcistan-Ukrayna-Moldova hattını izleyen bir ‘yol’ da var. ‘Arası’ neresiyse?..

TÜRKİYE, UKRAYNA’DA NEYİ SEÇMELİ?..

Ruslar Kazakistan’a müdehale ederken yan gözle Türkiye’ye baktılar. Ankara’da yetkili hiç kimsenin ağzından, ‘Rusya’ya karşı’ herhangi bir cümle hatta ima dahi duyulmadı. Moskova da, Kazakistan gündemli herhangi bir konunun Ankara’ya ‘malzeme’ vermemesine dikkat etti…

Bunlara rağmen Kremlin, Kazakistan’a yaptığı müdahaleden Ankara’nın hazzetmediğini biliyor, Ankara da Rus atağından hoşnut değil…

Moskova’da bir basın toplantısında durum Dışişleri sözcüsüne soruldu…

“Türk yetkililerin Kazakistan konusunda düşünülmeden yapılmış açıklamalardan kaçınacağını ve bulanık suda balık yakalamaya çalışmayacağını umuyoruz” dedi. Türkçesi, ‘Ankara da öyle düşünüyor olabilir’ demek…

Aslında Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun Kazakistan vesilesiyle kurduğu, ‘Türk Devletleri Teşkilatı’mız bünyesinde güvenlik ve istihbarat işbirliğini daha düzenli ve kurumsal hale getirmeliyiz’ cümlesini cevap sayabiliriz!

Ukrayna meselesine bağlayınca; Türkiye’nin tutumuna ilişkin genel kanaat, ‘bu işe karışılmaması, araya girilmemesi’ yönünde. Fakat görüntü öyle mi?

Kremlin-Külliye ilişkileri başka bir şeye benzemiyor. Yarın Asya-Avrupa arasında bambaşka bir yol kurulabilir. Dengeleri ve çıktılarıyla, yani ‘karışmak Türkiye’nin lehine ne getirir’ sorusunun yanıtlarını dikkatli aramalıyız…

#Arnavutluk
#Tiran
#Bosna-Hersek
2 yıl önce
Balkanlar’ın garantörü…
Sen değiştiğinde, talihin de değişir
İnsaf!
Dağ yürekli adamların büyük seçimine doğru
Demografik dönüşüm
Seçim bitsin, önümüze bakalım!