Bir pulunu çok sevdim

04:0026/03/2025, Çarşamba
G: 26/03/2025, Çarşamba
Özgür Bayram Soylu

Öyle bir pul ki; banknot gibi kokuyor, naylon gibi hışırdıyor. Posta değil ihale taşıyor, haber değil kasa fişi yapıştırıyor. Etrafta ne kadar altı ok varsa, bu pulu çok seviyor. Öyle ki, azıcık yapışınca üstüne, koltuk da ısınıyor, medya da… Dünya ise iki saniyeliğine güzelleşiyor. Bu kutlu yolda birlikte yola çıkanlar, kayıt tuşuna basıp gizli tanık olabiliyor. Bir pul uğruna ya Rab, ne güneşler batıyor… Gönlü geniş ana muhalefet aktörlerinin cüzdanı ve vicdanı hür birer kahramana dönüşme potansiyeli,

Öyle bir pul ki; banknot gibi kokuyor, naylon gibi hışırdıyor. Posta değil ihale taşıyor, haber değil kasa fişi yapıştırıyor. Etrafta ne kadar altı ok varsa, bu pulu çok seviyor. Öyle ki, azıcık yapışınca üstüne, koltuk da ısınıyor, medya da… Dünya ise iki saniyeliğine güzelleşiyor. Bu kutlu yolda birlikte yola çıkanlar, kayıt tuşuna basıp gizli tanık olabiliyor. Bir pul uğruna ya Rab, ne güneşler batıyor… Gönlü geniş ana muhalefet aktörlerinin cüzdanı ve vicdanı hür birer kahramana dönüşme potansiyeli, muhtemelen biber gazından olsa gerek, gözyaşına dönüşüyor.


KAYIT TUŞUNA BASAN KADER ORTAKLARI

İnsan sormadan edemiyor: İddia o ki gizli tanık CHP’li, kayıtları tutan CHP’li, parayı alan ve veren yine CHP’li. Belediye CHP’li, başkan CHP’li, tesadüf bu ya, yardımcısı da CHP’li. Olayı savcılığa taşıyan medya CHP’li... Belli ki bu süreçte sessiz kalan AKP’liler de artık CHP’li!

Kendi cephaneliğiyle kendini vurmayı gelenek haline getirmiş bir ana muhalefet düşünün. Bu kez bomba, tam da ellerinde patlıyor. Rüşveti alan kendilerinden, delili bulan kendilerinden. Gizli tanık, açık tanık, medya sızdırmalar... Hepsi kendi içlerinden ama yine de başkasını suçlama profesyonelliği, takdire şayan bir ustalıkla arşa yükseliyor.

Bir zamanların “Her şey çok güzel olacak” ekibi, bugün birbirini tutanaklarla yıkıyor. Kimin elinde ne varsa ortaya dökülüyor.

Neymiş efendim, seçim mühendisliği yapılıyormuş. Evet, doğru! bizzat CHP içinde yapılıyor ve sokağı da bu projeye dahil etmeye çalıştıkları, adım adım ortaya çıkıyor.


SANDIK HIZIYLA DEMOKRASİ: 28 SANİYEDE SEÇİM!

7’sinden 77’sine milyonlar sandığa koşuyor: Genel Başkana göre 13 milyon, eski Başkana göre 15 milyon, hızını alamayan Mansur Bey’e göre tam 20 milyon! Öyle ki insan sormadan edemiyor: Oy sayma işini de ihale mi ettiler acaba?

Açık oy, kapalı sayım…Tek aday, çok sonuç…

Çok algı, az mantık…

Ve işin en çarpıcısı: Hız rekoru!

Bu seçimde demokrasi değil, Usain Bolt bile terlerdi. Zamanın fiziğini bükerek, 28 saniyede sandık, 1 dakikada demokrasi dersi veren unutulmaz bir başarı destanı...

Yeni adres belli: Algı Üniversitesi – Siyasal Manipülasyon Fakültesi – Sosyal Medya Bölümü.

Başvuru için diploma gerekmiyor. Sadece gecenin karanlığında sizi terk edecek birilerini değil, yeterince öfkeyi içinde taşıyor olmanız yeterli.

Bu, kazanılmış bir zafer değil; tezgâhın başına geçilmiş bir algı operasyonudur.

Tarkan’ın desteğinden umut, dede oyundan zafer, yürüyen merdivenden vizyon üreten bir siyaset anlayışı… Senaryosu zayıf, oyunculuğu kötü, stratejisi zaten yok!

“Hırsızlık bizdense mesele yok” yaklaşımı, “İhanet bizdense stratejik hamle” anlayışı, tüm bünyeyi sarıyor.

Bu, celladına âşık olmuş bir siyasetin…
Aynaya bakamayan bir zihniyetin…
Ve en önemlisi, algıyı gerçeğin önüne koyan bir düzenin hikâyesine dönüşüyor.

SARAÇHANE MELODRAMI: GENÇLER YÜRÜR, BÜYÜKLERE HİÇBİR ŞEY OLMAZ

Gençler yürüyor, slogan atıyor... Peki, kime karşı?

Hırsızlığı ve yolsuzluğu ihbar eden CHP’lilere mi?

İddiaların hedefindeki partililere mi?

Yoksa doğrudan devlete mi?

Kararı beğenince “yargı bağımsız”,

Beğenmeyince “bağımlı”…

Sandık kazanılınca “milli irade”,

Kaybedilince “hileli kumpas”...

Seçim kumpanyası bir kez daha perdelerini açıyor.

Henüz bir CHP’linin çıkıp da “Biz nerede yanlış yaptık?” dediğini duymadığımız Saraçhane ikliminde, yüzler gülüyor...
Ama gecenin sonunda gençler yine yalnızlığa terk ediliyor. Değişim rüzgârına kapılan binler, değişen servet grafiğinin gölgesinde kalıyor.

Peki, bundan sonra ne mi olur?

Tahmin etmek zor değil.

Cumhurbaşkanı Yardımcısı, eski İBB Başkanı, 86 milyonun adayı gitti. Sırada, DEM’in gölgesine mahkûm edilen öteki Cumhurbaşkanı Yardımcısı var.

Özel, şimdilik özgürlüğün tadını çıkarıyor.

Ama sadakatin değil, kazancın konuştuğu altı ok ikliminde; bir sonraki vedanın kime ait olacağını kestirmek kolay değil.

Yıllardır kendi mahallesinde top çevirmeye alışmış ana muhalefetin, devletle ilk temasında savruluyor olması; parti içindeki rant ve koltuk savaşının ne gibi sonuçlar doğurabileceğini de açıkça gösteriyor.
Saraçhane Meydanı’na bakınca, her kürsüye çıkan hatibin yüzünde sessiz bir memnuniyetin yeni yeni belirdiği fark ediliyor...

LAL GİBİ SESSİZLİK: İÇİMİZ PARÇALANSA DA

İstanbul’un ulaşımı çökmüş, otobüsler yolda kalmış, yürüyen merdivenler yürümüş… Ama servetin yükseldiği yerde bunlar pek de büyütülecek meseleler sayılmıyor.

Kentsel dönüşüm, deprem gibi hayati konular ise; reklam kampanyaları ve medya fonlamaları ekseninde şekillenen bir yerel kalkınma masalından öteye geçemiyor.

Erdoğan düşmanlığının rüzgârına kapılan ana muhalefetin stratejik yoksunluğu karşısında kim ne kadar pişman, kim ne kadar sessiz... artık pek de merak edilmiyor.

Zira Erdoğan karşıtlığı öyle bir hâl almış ki;

İktidar yaptığında “yolsuzluk” olan şey,

Kendi mahallesinde para kulelerine dönüşünce “kumpas” ilan ediliyor.

Aynı kareye bile sığmayacak aktörler, Erdoğan nefreti gölgesinde vitrinde sus pus, birbirlerine yutkunarak bakıyorlar. Ama işin asıl ironisi şu:

Birbirini gammazlayan bu yapı, hâlâ bu millete hukuk, şeffaflık ve demokrasi vaat ediyor.

İdeolojik körlük eksenine sıkışmış kitleler, fayda odaklı tercihler yapan AK Parti seçmenini ötekileştirmeye, hatta susturmaya devam ediyor. AKP’liler her zamanki gibi sessiz...

Ama AK Partililer, İsmet Özel’in deyimiyle:

“İçimiz damar damar parçalansa da dışımız lal gibi sessiz.”
Bizde
“kafa karışıklığı iyidir, insan bir kafası olduğunu anlar”.
#Ekonomi
#CHP
#Özgür Bayram Soylu