Sistem dışı devletler

04:0013/03/2025, Perşembe
G: 13/03/2025, Perşembe
Selçuk Türkyılmaz

Vekil savaşçılar ya da gruplar emperyalizmin en güçlü silahlarıydı. Bunlar hangi dönemden itibaren istikrarsızlaştırma aracı olarak kullanıldı sorusunun cevabını bir kenara bırakarak doksanlardan sonraya odaklanabiliriz. Vekil grupların oluşum süreci elbette önemlidir. Emperyalist müdahale araçları savaşçı gruplarla sınırlı olmadığı için genel bir ad olarak bağımlı yapılar kavramının daha uygun olduğunu söyleyebilirim. Bağımlı yapılar zaman içinde birbirini etkileyerek dinî, mezhebi ve etnik çeşitlilik

Vekil savaşçılar ya da gruplar emperyalizmin en güçlü silahlarıydı. Bunlar hangi dönemden itibaren istikrarsızlaştırma aracı olarak kullanıldı sorusunun cevabını bir kenara bırakarak doksanlardan sonraya odaklanabiliriz. Vekil grupların oluşum süreci elbette önemlidir. Emperyalist müdahale araçları savaşçı gruplarla sınırlı olmadığı için genel bir ad olarak bağımlı yapılar kavramının daha uygun olduğunu söyleyebilirim. Bağımlı yapılar zaman içinde birbirini etkileyerek dinî, mezhebi ve etnik çeşitlilik arz etmiştir. En sonuncuları arasında PKK ve FETÖ vardı. Daha eskiye doğru gidildiğinde ASALA gibi terör örgütleri karşımıza çıkar. Yirminci yüzyılın ikinci yarısında yıkıcılık bakımından en tehlikeli yapılar arasında herhalde bunlar vardı. Türkiye son on yılda bunların hepsiyle farklı düzlemlerde fiilen mücadele etmek zorunda kaldı. Sayın Erdoğan’ın, hafızalarda kalan konuşmalarından birinde “topunuz birlikte gelin” derken kastettiği de bunlardı. DAEŞ de kast edilen yapılar arasındaydı. İsrail’i de kolonyal bir yapı olarak bunlar arasında görmek gerekir.

Vekil savaşçılar veya bağımlı yapılar emperyalizmin en güçlü silahlarıydı fakat bu durum bir yere kadar varlığını sürdürdü. Gücünü dışarıdan alan yapılar güçlendikçe devletler güç kaybetti. Bu, iki ayrı ve birbirine zıt sonucun ortaya çıkmasına zemin hazırladı. Özellikle Türkiye açısından bunlara karşı hem toplumsal hem de ideolojik direnç hatları oluştu. Yakın coğrafyamızda da benzer sonuçlar görülmektedir. Bağımlı yapılar dinî, mezhebî ve etnik çeşitlilik arz ederken aynı zamanda farklı alanlardan güç devşirmişti. Bunlar zaman içinde dışarıyla güçlü bağlarından dolayı lojistik ağlarda da örgütlenmeye gittiler. Muhtemelen emperyalist merkezler açısından bu çok daha elverişli bir durumdu. Fakat zaman içinde böylesi elverişli bir durum emperyalist merkezler açısından zaafa dönüştü. Vekil güçler ve bağımlı yapılar emperyalist merkezlerin sürekli galip geldiği bir sürece göre şekillenmişti. Zaaf durumu da buradan ortaya çıktı. Türkiye ve yakın coğrafyamız açısından son dönemde ortaya çıkan en güçlü bağımlı yapı FETÖ idi. FETÖ’cüler özellikle lojistik ağlarda söz sahibiydi. Türkiye, tahmin edilemeyen bir şekilde FETÖ’ye karşı harekete geçtiğinde dışarıya dayalı sistemin zaafları ortaya çıkmaya başladı. Emperyalist merkezlerin ani bir şekilde değişim geçirmesini ancak bu dinamik süreç içinde açıklayabiliriz.

Toplumsal ve ideolojik direnç hatları üzerinde özellikle durmamız gerekiyor. İkisi birlikte oldukça kıymetlidir. Muhtemelen güç biriktirme sanatı açısından ileride direnç hatları üzerinde durulacaktır. Çünkü direnç hatları bahsettiğimiz birbirine zıt sonuçlardan biridir. Toplumsal ve ideolojik alanda oluşan direnç hattı adeta diyalektik bir sürece tekabül eder. Fakat yine de ideolojik ve toplumsal direnç hatlarının devamlılığı ve üretkenliği bakımından bağımlı yapıların ciddî anlamda sorun oluşturduğunu görebiliriz. Bağımlı yapılara dâhil olan birtakım unsurların farklı gruplar içine nüfuz etmesi ve yakın çevre ilişkileri kurumlar için tehdittir. İdeolojik aşınmalar da tehdit kategorisindedir. Laik anti laik çatışmasına süreklilik ve derinlik kazandırılmasını ideolojik aşınma bağlamında dikkatle takip etmek gerekir. Güç birikimine zemin hazırlayan direnç hatları kısa zamanda zaafa dönüşebilir.

Uluslararası sisteme en güçlü darbe kurucuları tarafından vuruluyor. Emperyalist devletler güç kaybına uğradıkça sistem dışına çıkmaya başladılar. Eğer Immanuel Wallerstein’in sistem dışı hareketler başlığını tersine çevirirsek “sistem dışı devletler” gibi oldukça çarpıcı bir kavram ortaya çıkar. Bu kavramın içeriği zamanla belirginleşecektir. Buna karşın Türkiye gibi devletler uluslararası sistemin önemi üzerinde durmaktadır. Bu da ifade etmeye çalıştığımız iki ayrı ve birbirine zıt sonuçlardandır. 1945’ten sonraki sistemi kuran emperyalist devletlerin uluslararası sistemin dışına çıkmaya başlaması son derece çarpıcı bir hadisedir. Bu da sistem dışına çıkan devletlerin çok daha yakından takip edilmesini zorunlu kılıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmaları da beklenilmeyen gelişmelere hazırlıklı olmak gerektiği yönündedir. Bu çerçevede toplumsal ve ideolojik direnç hatlarına süreklilik kazandırmak ve bunları üretken bir hâle getirmek gerekiyor. Cumhuriyet tarihinin en güçlü müdahalesiyle karşımıza çıkan bağımlı yapılar, sosyolojik alandan güç devşirmişti. Gezi olayları sosyolojik alandan güç devşirildiği için büyük bir müdahale idi. FETÖ ise ideolojik aşınmadan güç devşirmişti.

Türkiye’ye ve yakın coğrafyamıza güç kazandıran nitelikleri daha belirgin hale getirmek gerekiyor.

#Politika
#FETÖ
#Selçuk Türkyılmaz