|
Gülü-yorum!

Sevgili okuyucular, dün keyifli bir gündü, benim için: Sağ olsun, meslektaşımız Şamil Tayyar''ın yazısı beni ziyadesiyle neşelendirdi.

Bu satırları yazarken bile hâlâ daha gülüyorum, yazısında anlattığı “tam teşekküllü hikaye”ye…

Son günlerde Kıvrıkoğlu-Özkök-Yalman Hattı''ndaki yazılarım, Şamil''imin tezlerini çürüttüğü için olsa gerek, paniğe kapılmış sevgili meslektaşım…

Bu yazılarımı “Ergenekon ve darbelerle mücadeleyi sulandırmaya yönelik bulması” her şeyden önce ayıptır.

Ergenekon sürecini sulandırmaya çalışanlara karşı en sert ve kararlı yazıları kaleme alanlar arasında bu satırların yazarı da var. Ergenekon gerçeğini anlatma ve darbelerle mücadele bağlamında en fazla yazı yazanlar arasında olduğumu biliyorsunuz. Ergenekon sürecinin derin anlamını, “büyük resim”deki yerini hep izah ettim, etmeye de devam ediyorum.

Ne var ki, Şamil bunu yapamıyor. Çünkü, “büyük resmi” bilmiyor. Dahası, son dönemde medyamızda öngörülerinde en fazla yanılan yazarların başında geliyor, Şamil!

Bazı temel konuları “Bilmediğini de bilmiyor”

*

Ergenekon dalgalarının seyrindeki yanılgısından başlayayım. İkide birde “Bu son dalgaydı, bundan sonra artık şok dalga olmaz” diyen kendisidir.

“Şu aşamada Ergenekon''da çok büyük isimleri kapsayan operasyonlar olacağını düşünmüyorum” diye Taraf''tan Neşe Düzel''e (1 Nisan 2009) konuştuktan kısa bir süre sonra; 13 Nisan 2009''da Mehmet Haberal''ın da tutuklandığı “12. Şok Dalga” gerçekleşmişti!

Bütün dalgaların “en şok edicisi”ni ise kısa süre önce, 22 Şubat''ta yaşadı, Türkiye…

*

Şamil, Çankaya Köşkü''ne Başbakan Erdoğan''ın çıkacağı konusunda da acayip iddialıydı. 22 Nisan 2007''de Kanal A ekranlarındaki canlı yayında iddiaya bile girmiştik. Bu satırların yazarı “Çankaya''ya Abdullah Gül çıkacak” diyordu. (İki gün sonra Gül''ün adaylığı açıklandı.)

Çankaya sürecindeki iddialaşmalarımızdan bir diğerine turktime.com''un sahibi gazeteci dostumuz Talat Atilla da şahittir.

*

Şamil Tayyar, iki yıl önce “AKP''nin kapatılacağı”nı öne sürüyordu. Bu konuda da “fevkalade iddialı” konuşuyordu…

Mesela, meslektaşlarımızın ve siyasilerin bulunduğu keyifli bir sohbette “Kapatılmayacak” demem üzerine yine iddialaşmıştık. (30 Haziran 2008)

O gün bugündür, Sevgili Şamil''den herhangi bir ses çıkmadı!

*

Şamil, “Ergenekon''un 1 Numarası” meselesinde de yanıldı. “1 Numara” diye ima ettiği ismin Ergenekon operasyonlarında gözaltına alınacağını sanmış olabilir; ancak yanıldı. Kastettiği “emekli general”in değil “1 Numara” olması, Ergenekoncu olması dahi asla mümkün değildi. Zaten çok geçmeden bu gerçek de ortaya çıktı.

*

Şamil, bendenizin son yazıları için “Dünün hatırına gaza geldiğini söylemekle yetinelim” diyor!

“Gaza gelen” ve belli başlı hadiselerde “sürekli yanılan” okuyucularını da “yanıltan” Sevgili Şamil''in kendisidir. “Hatır”laması gerekenleri ise unutmuşa benziyor!

Sahi, Şamil neden sürekli yanılıyor? Her defasında “gaza geldiği” için!

*

Şamil “Kıvrıkoğlu ve Yalman''a methiyeler dizdiğimden” bahsediyor. Bendeniz sadece gerçeği arıyorum. “Aslında ne olduğunu” perde arkasında neler yaşandığını çok sağlam bilgilere dayanarak anlatıyorum.

Yazdıklarımın peş peşe doğrulandığına beni izleyenler, okuyanlar şahittir. Kimi generallerin aslında hangi safta yer aldıkları hususunu veya bütün bu hadiselerin arka planını yazmak ne zamandan beri methiye dizmek oldu? İnsaf, yahu!

Sevgili Şamil, gerçeği arayan bir yazar olsaydı, belli başlı konularda yazdıklarının sürekli yanlışlanmasından sonra ''bir yerde hata yaptığını'' düşünürdü; ama böyle yapmıyor, yanlışları tekrar ediyor. Uğurlar olsun!

*

Dünkü yazısının, ortaya koyduğum kaçışı olmayan gerçekleri çürütmesi asla mümkün değil. Büyük kısmına da cevap veremiyor zaten. Vermeye çalıştığı bir iki hususta da gerçeği karartmaya çabalıyor. Sadece görünürde olup bitene bakarsanız, “ters köşe siyaseti”ni veya “strateji”yi yok sayarsanız, Şamil gibi yanılırsınız!

*

Aytaç Yalman''la ilgili olarak Darbe Günlükleri''nden verdiği örneklere de güldüm, çünkü bunlar hepimizin çok iyi bildiği hususlar, sayısız kez okuduğumuz satırlar…

Zaten, “Aytaç Yalman darbeci gibi görünüp Hilmi Özkök''le birlikte hareket etti” diyorum, ben!

Şamil, Yalman''ın 2004 Ocak ayından sonra (Şenkal Atasagun''un Yalman''a gitmesinden sonra) tavrını değiştirdiğini öne sürüyor. Bu da yanlıştır.

Darbe Günlükleri''nde var: Çetin Doğan''ın “Özkök''e itaat etmesinden dolayı” Aytaç Yalman''la tartışması bu tarihten önceye dayanıyor. Yalman, ne diyor: “Özkök''e karşı Doğan''la birlikte olsaydım, onu parçalayacaklardı”

“1. Ordu Komutanı” Çetin Doğan, ne zaman emekliye sevk edildi: 2003 Ağustos''unda!

*

Şamil''in en fazla yanıldığı konuların başında ise “Kıvrıkoğlu''nun aslında ne yaptığı” geliyor. Şamil''in Kıvrıkoğlu''na yönelik suikasta getirmeye çalıştığı izah komik ötesidir! Kıvrıkoğlu, “28 Şubat bin yıl sürecek” demeciyle “kötü polis”i oynamış ve Hilmi Özkök''ü zorlu bir süreçte Genelkurmay Başkanı yapmıştır. Kıvrıkoğlu''nun Özkök''ü bütün görevlerine getirmiş olması tesadüf olabilir mi? Olamaz. “Getirmek zorunda kaldı” tezi de yaşananlarla hiç bağdaşmıyor, hurafedir.

Kıvrıkoğlu''nun “Özkök''ü istemiyordum” diye Mart 2008''de beyanat vermesi ise “o günlere yönelik” bir “strateji” idi. (Bu da ayrı bir yazı konusudur. Şubat 2008''in ikinci yarısında ve devamında derinlerde neler olduğuna dair bir yazı!)

Hilmi Özkök''ün bu açıklamaya hiçbir olumsuz cevap vermemiş olmasına dikkat buyurunuz!

Ayrıca, ben 2002 Ağustos''unda “Mesut Yılmaz''ın Kıvrıkoğlu''nu desteklediğini” söylemiyorum. Ya? “Statükocu” Yılmaz''ın “Kıvrıkoğlu Karşıtı” Cephede yer alıp “tuzak” bir uzatma talebinde bulunduğunu söylüyorum! “Optik Çarpıtma” yapıyor, Şamil…

Bu konulara devam edeceğiz, sevgili okuyucularım!

14 yıl önce
Gülü-yorum!
Orta yol doğru istikameti gerektirir
Korksak mı?!
Londra izlenimlerim, beklentiler ve riskler
Türkiye’nin enerjisi
Komprador entelektüel ve siyasi işlevi